ARTEMİS
Basın camiasındaki arkadaşlar toplaşın, gıybet yapacağız.
Sizlere öncelikle dün yaptıklarımı anlatayım. Dün tek başıma Antalya Gazeteciler Cemiyetine gazeteci olarak tek başına ama kalabalık yürüdüm. Sağ omuz başımda Güvenlik Şubeden genç bir kadın komiser arkadaşımız, sol omuz başımda bir polis memuru arkadaş ve arkamızda yaklaşık 100-150 civarında çevik kuvvet ve güvenlik, terör, istihbarat gibi polis arkadaşlar eşliğinde saat kulesinden aşağı yürüdüm. Cemiyete dönen sokağa geldiğimde önümü çevik kuvvet minibüsü ve kalkanlı çevik kuvvet polisleri kesti. Onlara eylem yapmayacağımı, üyesi olduğum cemiyete yürüdüğümü belirttim. Tek başına olunca müdahale etmediler. Cemiyetin önüne gittim kapı kilitliydi.
Cemiyetin kapısına kilit vurulmuştu arkadaşlar.
Polis memurları sabah saat 04.00'dan bu yana Kaleiçindeki cemiyet binasının etrafından kuş uçurtmuyordu!
Kendi tanımı ile "Torosların kara-Yağız çocuğu" Mevlüt Başkanım, kadın üyelerinden korkup, cemiyetin kapısına kilit vurup, ortadan toz olmuştu!
(Ben her gün orada değilim, pandemi, esnek çalışma saati filan deme. Hayvan terli, yemezler başkanım. Valilik, Emniyet Müdürlüğünden gelen emirle, polis arkadaşlar da esnek çalışma saatlerine uyarak sabah saat 04.00'dan bu yana orada bekliyorlardı zaten)
Şimdi herkes AGC Başkanı Mevlüt Yeni'nin nasıl Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen Özkan'a danışman olduğunu sorguluyor. Bende sorguladım arkadaşlar. Herkesin bildiğinin aksine Sayın Başkanımızı Özlenen Özkan'ın ekibine Menderes Türel ne de Sayın Dış İşleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu monte etmiştir. Sıkı durun arkadaşlar nasıl olduğunu size açıklayayım.
Yaklaşık 1- 1.5 yıl kadar önce Berat Albayrak'ın yakınları Antalya'da kaza geçirmişti. Mevlüt başkanım bunu duyar da sizce yerinde durabilir mi? Derhal olay yerine intikal ederek Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sıfatı ile Albayrak ailesinin yanında olmuştur. Tamamen insani dürtüler ile Albayrak ailesinin, daha da önemlisi Berat Albayrak'ın gözüne girebilmek için elinden gelen gayreti sergilemiştir. Albayrak ailesinin yanında olmasının elbette bir bedeli olacaktı. Tabi Berat Albayrak'ta buna karşılık, maiyetindekileri, çevresindekilerden sürekli sudan bahaneler ile arayarak yardım isteyen ve zaman kaybettiren birisine "Allahın'ızı severseniz şu adamı bir yere yerleştirin de arayıp durmasın" dedi herhalde sonunda. Ve nihayet Özlenen Özkan rektörümüze danışman oldu.
(Öğrendiğim kadarıyla danışmanlık ücretini Üniversitenin kendi bütçesinden almıyor. Bir gün hangi vakıftan, hangi dernekten ücret aldığını açıklar, bizde öğrenmiş oluruz. Elbette söz verdiği üzere burs verdiği Tıp Fakültesi öğrencileriyle birlikte. Ama kaç para burs verdiğini de söylerse iyi olur. Her neyse gelen bilgilere göre üniversitede fahri danışmanlığın ne anlama geldiğini kendisine oda istediğinde öğrenmiş. Rektörlük binasında kendisine oda tahsis edilmesini isteyince "O kadar da uzun boylu değil" denilerek ufak çaplı bir kriz yaşansa da şimdilik görevine devam ediyor.)
Dönelim Albayrak ailesi olayına. Peki Berat Albayrak 24 Ocak 2014 yılında Sabah Gazetesinden ilişiği kesilen Mevlüt Yeni'nin Sabah Gazetesi başındaki kardeşi Serhat Albayrak ve Ak Partiye söylediklerinden bilgisi var mıydı?
Bence yoktur.
Mevlüt Başkanım 24 Ocak 2014 tarihinde görevi ile ilişiği kesildikten bir kaç gün sonra tüm üyelerini Nashira Park denilen yerde topladı ve bize kahvaltı ısmarladı. O gün orada kürsüye çıkıp, Sabah Gazetesinden ilişiğinin kesildiğini perdeleyerek "Ak Parti'ler bana büyük baskı yaptı. Serhat Albayrak denilen adamın gazetecilik ile ilgisi yoktur. Bunlara boyun eğmeyeceğiz.Bunlar gazetecilerin üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyorlar . Sabah Gazetesinin artık gazetecilik diye bir derdi yoktur. Üç arkadaşımızı işten attılar, bende onurlu duruş sergileyerek görevimden istifa ettim" minvalinden yaptığı açıklamalara o gün orada bulanan onlarca meslektaşım şahittir.
Başkanım; Azerbaycan Fahri konsolosu olmak için dernek kurdun, birlik kurdun, ona rica et, buna rica et, bir sürü efor sarfettin. Ama senin dosya Milli İstihbarat Teşkilatına takılmış diye duydum. Eğer doğruysa ben sizin yerinize olsam Üniversiteye danışman olmak için dün ağır ithamda bulunduklarıma madem bu gün ricacı oluyorum, bari MİT'teki dosyadan kurtulmak için ricacı olurdum. Artık neyse o dosya?
(Sakın inkar etme, beni de MİT bilgilerini ifşa etti diye oraya buraya şikayet etme. Bunu kendi ağzınla kendin söylediğini gayet iyi biliyorsun)
Şimdi gelelim saygıdeğer başkanımızın manipule yeteneğine. Vallahi de, billahi de bu yeteneğini cidden kıskanıyorum. İnsanları, olayları, konuşmaları her şeyi manipule edebilecek müthiş bir yeteneğe sahip. Şimdi de biz cemiyet üyelerini manipule etmeye çalışıyor.
Hiç üşenmeden tek tek meslektaşlarımızı telefonla arıyor, ses tonunu davudi hale getirip, yerel gazetelerin okunmadığını, kendi internet sitesine ve belirlediği internet haber sitelerine para istediği bölüme hiç değinmeden kendisinin ne kadar doğru, dürüst, cemiyet üyeleri için ne fedakarlıklar yaptığını, cemiyetimizin prestijini arttırdığını söylüyormuş. Cemiyete kazandırdığı kazanımları iç etmek isteyenler, rant elde etmek, koltuk sevdası olanların cemiyet başkanlığında gözü olduğunu anlatıyormuş. Antalya Gazeteciler Cemiyetini ele geçirmeye çalışanlar olduğunu araya insanların hassasiyetine göre PKK-FETÖ gibi korkutucu ve hain terör örgütü isimlerini de sos olarak atıp meslektaşlarımızı manipule etmeye çalışıyor.
Gerçi arada şekeri yükseldiğinde ses tonu çatallaşarak ağlamaklı hale geliyor, apır-sapır konuşmaya başlıyormuş ama olsun genelde iyi gidiyor.
Meslektaşlarımız, üyelerimiz telefonda tüm ciddiyetleriyle "Tamam başkanım" diyor ama bazıları dönüp beni arıyorlar. "Başkan sana da bunları bunları söylüyor hihohahahahoohaa" diye kahkahalar atarak konuşuyoruz söylediklerini. (Bak bazen söylediklerine çok alınıyorum ona göre)
Başkan ne yaparsan yap, yerel gazeteler ve o gazetelerde çalışan meslektaşlarımızın onurlarını, prestijlerini sıfırladın. Sırf bunu cebine girecek para için yaptığını kimseye unutturamazsın.
Yapma başkanım valla bize malzeme oldun. Gıybet çukurunda gezdiriyoruz seni ama vallahi durumuna da çok üzülüyorum. Sahi seçim zamanlarında devreye soktuğun, meslektaşlar arasında önce fısıltılar başlattığın, kırmızı pasaportlu büyükelçi karısı Sibel Atasoy ne alemde? Paylaşımlarına beğeni bile atmaz olmuş. Kendine yeni Sibel'ler mi buldun yoksa? Seni gidi Kara-Yağız torosların çocuğu seni. . .
Gelsin başkanıma sosyal medyadan destek mesajları. Bir daha kazanırsa eğer seçimi, sizi Berlin'de ARTEMİS'e götürür, kazanamazsa, YAŞASIN YENİ BAŞKAN!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.