Önceki gün Antalya Ticaret Borsası’nın düzenlediği ‘Kent buluşmalarının’ Aralık ayı toplantısına katıldım. Konuk Antalya Valisi Ersin Yazıcı idi.
ATB Başkanı Çandır Vali beye sosyal yardımların bir çok insanı tembelliğe alıştırdığını belirterek “30 yaşında sağlıklı adam ama annesinin yaşlı bakım maaşı ile geçiniyor, çalışmaya gelmiyor” dedi. Başka bir iş insanı tarımda müstahsilden mal aldıklarını ama bazı çiftçilerin sosyal yardım aldıkları için üzerlerine fatura kesilmesini istemediklerinden bahsetti. Vali bey tüm bu tespitlere katılmakla birlikte “Devlet politikası neyse onu uygularım” modundaydı.
Gelen sorular üzerine Atatürk Devlet Hastanesinin taşınmasının bu ay başlayacağını ama binanın şimdilik hizmet etmeye devam edeceğinin altını çizdi. Hastanelerdeki yoğunluğun ilk adım olarak sağlık ocaklarının yapabileceği işlem için, örneğin grip bile olsa hastaların uzman doktoru tercih ettiği için hastanelerde yoğunluğun giderilemediğini söyledi.
Biraz çay-kahve muhabbeti filan kayda değer bir şey yok sizin anlayacağınız.
Dün ise Konyaaltı Belediyesinin Çandır fasülyesi şenliğine katıldım.
Aman Allah’ım o neydi öyle ya!.
Yer yarılmış içinden bizim sosyete olarak tabir edeceğimiz burjuvaya yakın kadınlar ve erkekler fırlamış.
Başkan Semih Esen bir taraftan bol kepçe kuru fasülyeleri kaselere dolduruyor. Millet sırada bekliyor. Şöyle bir baktım sıradakilere. Kadının üzerindeki mont şeklindeki kaban kesinlikle 20 bin liradan aşağı değil. Ayaklarında İtalyan deri ayakkabı ve kolunda prada çanta ama girmiş sıraya, bir kase çandır fasülyesi kapma telaşında.
Özellikle kadınlar sanki bir moda defilesine gelir gibi gelmiş çandır fasülyesi şenliğine
Vallahi ortalıkta en paçoz halde olan bendim.
Bu arada yemek yemeleri için masa ve sandalyeler konulmuş ya, oraya yüksek volümle “Ankara’nın bağları” türküsünü vermişler sonuna kadar.
Bazı kadınlar oynarken, saçları lila renkli, yeşil papuçlu entellektüelliğin divası yaşlıca ama çok görgülü olduğu her halinden belli olan bir kadın elinde fasülye kasesi ile kendisinden daha sosyete olan yanındakine söyleniyor “Ayy bu müzik ne böyle kulaklarımı tırmaladı. Halbuki bu fasulyeyi Franz Danzi eşliğinde yemek isterdim. Tadını özümsemek hakkım” dedi.
Allahım sana geliyorum!
Kültürler çatışmasını canlı canlı yaşamış oldum.
Vallahi üşenmedim söylediği ismi bir kenara yazdım. Geldim bu yazıyı yazarken Franz Danzi kimdir? diye baktım. Az-çok klasik müzik dinlerim ama Franz Danzi ismini duymamıştım.
Franz Ignaz Danzi, İtalyan çellist Innocenz Danzi'nin oğlu ve ünlü şarkıcı Franzeska Danzi'nin kardeşi olan Alman çellist, besteci ve orkestra şefiymiş.
Yaptığı bestenin birisini açtım. Kısa bir bölümünü dinledim.
Hakikaten kadının söylediği doğruydu.
Ankara’nın bağları müziği eşliğinde ne yediğini anlamazsın ama Danzi’nin bestesi ile değil kuru fasülye, işkembe çorbasını içerken, mumbar yerken bile tadını gerçekten özümsersin.
Bu nedenle Konyaaltı Belediyesine naçizane bir öneri.
Sizin kitlenizin durumu çok bambaşka. O nedenle bir dahaki sefere Ankara’nın bağları müziği yerine Franz Danzi’yi denemenizi tavsiye ederim.
NOT: Birkaç gün önce Büyükşehir Belediyesine Serik’te Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi dairelerde asılı olan fotoğrafını duvardan indirip parçalayan kişinin hakkında tutulan tutanağın akıbetini ve ne gibi işlemler yapıldığını sormuştum.
Basın danışmanı Songül Zengin’den sonunda cevap geldi.
Tutanağı bulamamışlar! Kişi hakkında da hiçbir işlem yapılmamış!
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in hassasiyetini biliyorum. Ki tahmin ettiğim gibi derhal olayı teftiş kuruluna aktarmış ve fotoğrafı parçalayan ve sorumluların hazırladıkları tutanağı sümen altı eden tüm ilgililer hakkında soruşturma başlattı.
İş bununla kalmadı
Devreye İçişleri Bakanlığı girdi ve Antalya Emniyet Müdürlüğü ekipleri ilgili kişiyi gözaltına alıp, sorgulamasını yapıyor. Muhtemelen bu gün nöbetçi mahkemeye çıkar.
Bu arada dün o bölgeden tutanakta ismi geçen Cumhurbaşkanının fotoğraflarını parçalayan Kazım Köse’ye destek vermek için Serik’e giden bir kişinin daha fotoğraflarını attılar bana.
Tevfik Ünal isimli ASAT Kanalizasyon ekiplerinde görevli arkadaş Kazım Köse’ye destek vermek için dün Serik’teymiş.
Mesai saati içinde ne işi var orada dedik?
Rapor almış!
Arkadaşlar ben mi yanlış biliyorum. Sağlık sorunu çekip rapor alan bu arkadaşın evinde istirahat ediyor olması gerekmiyor mu?
Sağlık raporu alıp, Serik’te destek fotoğraflarını sosyal medyaya atmak ne oluyor?
ASAT bu kadar mı laçka hale geldi?
Bu arkadaşa rapor veren doktordan başlamak lazım ama ne diyeyim.
Her taraf böyle insanlarla kaynıyor.
İşe girebilmek için torpil bulup baskı yapıyorlar. İşe girdikten sonra böyle izin-rapor çakıp ilgileri olmayan şeylerle uğraşıyorlar, kaytarıyorlar.
Bu torpilli arkadaşların yapması gereken işleri ise torpili olmayan garibanların sırtına bindiriliyor.
Te Allah’ım ya, bir bitmediniz gitti
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.