DEVLET DAİRESİNE İŞİM DÜŞMESİN

Dün gece Lider TV’de “G’üçlü Bakış” ile canlı yayındaydık. Konuları konuştukça, ara ara yükseldik ama siyaset konuşmaktan bana biraz fazla geldi.

Programda da aynı şeyi söyledim. Şu anda Antalya’da yaşanan bir çok sıkıntıların altında bazı kamu kurumlarının işleyişlerindeki yavaşlıktan da kaynaklanıyor. Titriniz olmadan herhangi bir vatandaş gibi herhangi bir devlet dairesinde işlerinizi çözümlemek için gidiniz bakalım neler yaşıyorsunuz?

Hele bu pandemiden sonra Allah’a dua ediyorum, devlet dairesine işim düşmesin diye. Diyelim ki, Adliyeye gidiyorsunuz. İçeri girebilmeniz için en az üç güvenlik aşamasından geçmek zorundasınız. Bahçe kapısında HES kodunuzu sorgulayan güvenlik. İçeri girdiniz camlı bölmeden güvenlikten geçiyorsunuz. Bahçeyi kat ettiniz ve adliye kapısına geldiniz. Bu sefer polis X ray cihazına giriyorsunuz.

Bir ara pandemi nedeniyle adliye kapısında güvenlikçilere davanız olduğunu ispatlayan, duruşma gününüz olduğuna dair belge getirmeniz lazımdı.

Gezmeye gidilecek yer sanki adliye çay bahçesi! İşi olmayan, ne yapacak adliyede?

Elinizde şikayet dilekçesi savcıya vermek istiyorsunuz. Artık savcı beyi görüp dilekçenizi vermeniz mümkün değil. Veya şikayet dilekçenizin sonucunu merak ediyorsunuz, “Savcı ile yüz yüze görüşeyim” diyemezsiniz. Gelmişken hakkımda şikayet dilekçesi var mı acaba? Atladığım ifadem filan vardır. “Polisler aramasın, gelmişken ifademi vereyim” diyerek araştırma yapma imkanınız yok. Size sizin hakkınızda şikayet dilekçesi var mı, yok mu söylenmesi yasaklanmış. Eğer isim verirseniz, mesela “Ahmet Filanca bey benden şikayetçi olmuş mu?” diye sorarsanız öyle söyleniyor. Hakkınızdaki suç isnatlarını bilme imkanınız kalmamış.

Girişte size verilen ziyaretçi kartlarının izin verdiği katlar haricinde katlar arasında dolaşamıyorsunuz. Size verilen kartlar artık kapatılmış koridorların kapılarını açıyor. Aleni yapılan yargılamalarda artık duruşmayı izleme şansınız hiç kalmamış.

Elbette bu tedbirlerin alınma amaçları vardır. Mesela İstanbul’da terör örgütü DHKP-C militanları tarafından şehit edilen, mekanı cennet olsun Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz örneği gibi. FETÖ/PDY üyelerinin haklarındaki suç duyurularını önceden öğrenip, yurt dışına kaçma olayları gibi.

Bunun bir orta yolu olmalı diye düşünüyorum. Mesela aranan bir kişi “Hakkımda suç duyurusu var mı?” diye sorduğunda memur tarafından uyarılan adliye polisi, kısa sürede gelip adamı alabilir mesela.

Kaçma şüphesi bulunanlar zaten savcılık tarafından tutuklanma istemi ile mahkemeye sevk ediliyor.

Daha bunun gibi devlet dairelerinin kapısında bir çok sorunlarla boğuşuyor milletimiz.

Şimdi tarım revaçta ya, gidin Tarım İl Müdürlüğüne “Ben artık çiftçilik yapmak istiyorum. Bana teşvik verin ve şu ürünü üreteyim” deyin. Yok öyle haberlerde çıktığı gibi “Tarım il müdürlüğünden aldığı destek iki koyunla koca sürüye sahip oldu” haberleri gibi işler.

İstenilen belgeleri tamamlamanıza ömrünüz yetmez. Öncelikle herhangi bir ziraat odasına kayıt yaptırmanız lazım. Bunun için üzerinize kayıtlı veya kiralık tarla olması lazım. Çiftçi kayıt belgesi, o belge, bu belge. Ziraat odasına kayıt yaptırırken veriyorsunuz para, kiralamaya yaparken noter onaylı olması gerekiyor, noter parası filan fişmakan derken, “Bu kadar parayı oraya-buraya vereceğime, iki koyuna veririm” deyip vazgeçiyorsunuz tarım veya hayvancılık yapmaktan. Bürokratik işlemler nedeniyle İllallah diyorsunuz.

Bunlar benim yarım yamalak bildiklerim.

Yani devlet dairesine işim düşecek diye insan korkar mı? Ben korkuyorum billahi.

NOT: Kendisini  köşe yazarı olarak tanıtan sevgili aşırıcı, bırak bana gol atma sevincini filan. Yaptığın ayıbı kimse görmesin diye ‘cambaza bak’ edebiyatını bırak da sen başkalarının köşe yazılarını aşırdın mı? Aşırmadın mı? Başkalarının yazdığı yazıların üzerine, emeğinin üzerine imzanı attın mı; atmadın mı? Sen buna cevap ver.