Döşemealtı Belediye Başkanı Turgay Genç'le ilgili iki yazının ardından sevgili arkadaşım Av. Erdal Yiğit aradı. Dün de Av. Erdal Yiğit'in yanındaydım. Sohbet edip, gazoz içtik.
Av. Erdal Yiğit'i bizim basın camiamızdan tanımayan yoktur. Av. Erdal Yiğit aynı zamanda gazeteci Mustafa Yiğit'in de küçük kardeşidir. Henüz İzmir'de hukuk fakültesinde öğrenim gördüğü zamanlardan itibaren tanışıyor ve bu güne kadar dostluğumuz oluştu. Dürüst, işini iyi yapmaya, işi konusunda oldukça titiz çalışan, iyi bir hukukçudur. Yıllardan bu yana oldukça geniş bir çevresi vardır. Müvekkilleri onun için çok değerlidir. Zaman zaman bu yüzden çatışmışızdır ama onunla dostluğumuzda mesleklerimizi ayrı bir kenara koymayı başarabildik.
Av. Erdal Yiğit ile ortak tanıdığımız elbette Döşemealtı Belediye Başkanı olan Turgay Genç, şimdilerde Döşmealtı'nı kendisine mesken tutan CHP İl Başkan Yardımcısı Yıldıray Veltan ve bir çok kişi.
Turgay Genç, Av. Erdal Yiğit'in ve Yıldıray Veltan'ın dostlukları da çok eskiye dayanıyor. Turgay Genç, belediye başkanlığına aday olunca, Av. Erdal Yiğit, çok sevdiği dostunun kazanması için maddi, manevi bir çok destekte bulunuyor. Kazandıktan sonra ise yine onun hukuki işlerine yardımcı oluyor. Bu arada Turgay Genç'le bir sohbetlerinde sevgili Erdal kardeşimiz, Yıldıray Veltan'ı gündeme getiriyor. "Yıldıray'da bizim arkadaşımız. Durumunu biliyorsun. Al yanına, biraz destek ol. O'da senin görünmeyen gücün olur" diyor. Genç, elbette ortak arkadaşları Yıldıray Veltan'ı bir süre sonra Döşemealtı'na getirtiyor ve Sayın CHP İl Başkan Yardımcısı Veltan'ın Döşemealtı macerası böylece başlamış oluyor.
Ama sonra Döşemealtı Belediyesinin hastane yapımı işleri ortaya çıkıyor. Hukuki işlerini ise elbette Av. Erdal Yiğit yapıyor. İhale tamamlandıktan hemen ardından alan firmanın hemen hemen aynı rakama başka bir firmaya yüzde yüzünü taşere etmeye kalkması üzerine Av. Erdal Yiğit, hukuki olarak bunun mümkün olamayacağını söylüyor. Zira ihaleyi alan firmanın hastanenin en az %20'sini kendisinin yapması gerektiğini belirtiyor.
İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
Av. Erdal Yiğit'in iddiasına göre kendisini Alaattin Ayata olarak tanıtan birisi telefonla arıyor ve "Sen bu işe taş koyuyormuşsun, imzalamıyormuşsun avukat" diyor. Av. Erdal Yiğit önce anlamıyor. "Siz kimsiniz ve bu işle ne alakanız var" diyor. Alaattin Ayata ise "Resmiyette olmayabilir ama bu iş benim işim. Bu işe imza atmazsan, senin a.. s.." diye küfür ediyor.
Elbette olay Turgay Genç'e gidiyor.
Bizim başkanımız durur mu? Aslan başkanım celallenip, adeta kükrüyor. "Benim arkadaşıma kimse küfür edemez. Ben bunun hesabını sorarım" diyor. Genel merkez değil, Cumhurbaşkanlığından gönderseler bile ne yazar" gibi cümleler havada uçuşuyor.
av. Erdal Yiğit, arkadaşının celallenip, kükremesine rağmen günlerce bir hareket göremeyince, yapacağı her hamlenin de arkadaşı Turgay Genç'e zarar vereceğini düşündüğü için olayın akabinde "Gelin bütün dosyalarınızı toplayıp gidin" benden diyor.
Bu söyleminin üzerinden yıllar geçiyor ve benim aslan başkanım, anladığımız kadarıyla Alaaddin Ayata karşısında kedi gibi uysallaşiyor. Nasıl bir şekilde genel merkez adamına bağlandıysa artık. Hastane ihale dosyası Av. Erdal Yiğit'ten gittikten sonra yüzde yüzü taşeron edilen imzalar atılıyor. Üstüne bir de firmanın ödemesi gereken 150 bir törkiş lirayı da Döşemealti Belediyesi ödüyor.
Ne Turgay Genç ne de Yıldıray Veltan o günden bu yana Av. Erdal Yiğit'i bir daha aramıyorlar. Gerçi bu durumda arayacak yüzleri kalmamıştır, bence utandıkları için arayamıyorlardır.
Üzerimde kalmasın.
Başkanım Turgay Genç, eski dostunuz, 'kardeşim' dediğiniz, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen Av. Erdal Yiğit'in size selamı var. Babanızın elma tüccarlığı yaptığı dönemlerde, kalan senetlerini tahsil etmeye çalışanlara karşı, bir gece yarısı Isparta'nın bir ilçesine gidip adamı karakola çektirerek elinden alınan senetler var ya, işte o boş senetler Av. Erdal Yiğit'te kalmış.
Dosyaların arasına kalmış herhalde. Çerçeveletip, size kargoyla hediye gönderecekmiş.
SORULARIMIZ
Gerçi cevap vermiyorlar ama yine de biz sorularımızı sormaya devam edelim.
Şu alış-veriş merkezini hani içinde düğün salonu, sinema salonu olan Yeşilbayır'daki alış-veriş merkezini Ankara'lı firmadan alıp, kendi arkadaşınız, kankiniz olan Özkan Helvacıoğlu'na nasıl verdiniz? Hangi hukuki süreçleri uyguladınız?
Araya kimler girdi, orada ne gibi bir süreç işlendi? Serik'li peyzajcı kimdir? CHP İl Başkan Yardımcısı Yıldıray Veltan ve sizinle ne gibi bir bağlantısı vardır?
Sonra arkadaşınız Özkan Helvacıoğlu'nu batırılmasına nasıl müsaade ettiniz? Adamcağızın elde-avuçta ne varsa hepsi gitmiş. Hiç mi üzülmediniz mi arkadaşınızın bu durumuna.
Ah unutmadan, Konyaaltı falezlerin orada Yıldıray Veltan'la birlikte yeni mekan yapıyormuşsunuz. Hayırlı olsun, bol kazançlar dilerim sayın başkanım.
Sorularımıza eskilerden geliyoruz, daha günümüze gelemedik sizin anlayacağınız.
Daha CHP'li Ali Acır'la yapılanlara, işlere filan gelmedik.
NOT: Sayın Turgay Genç başkanımızın 'kardeşim, dostum' dediklerine yaptıklarını duydukça 'iyi ki uzaktan selamlaşmışız' dedim kendi kendime. Sonra 'dostlarına, kardeşim dediklerinin yüzüne gülerek bunları yapanlar, bana neler yapmaz' diye ürpermedim değil hani. Ben mertçe yapılandan korkmam. Çıksın ağzımın ortasına iki tokat atsın. Ama arka yollardan dolanılarak, yüze gülünerek ama sinsice yapılanlardan korkarım.
Genç'in dostlarına söylüyorum. Uyarmadı demeyin.
Buradan uyarıyorum. Herkes ayağını denk alsın arkadaş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.