İyi bir hafta geçirmenizi dileyerek bu haftanın yazısına başlayalım.
Geçen hafta sonu Döşemealtındaydım.
Yeniden Refah Partisinin son dakikada adaylığını açıklayan iş insanı Mesut Hekimoğlu’nun yanına geçtik. Has Yörükler Dernek Başkanımız Mustafa Ateş’le birlikte Yeni Osmanlı yörüklerinden ve bizim hısımımız olduğu için iş insanı Mesut Hekimoğlu’nun yanına ‘hayırlı olsuna’ gittik.
Biz biraz hoş-beşten sonra Döşemealtı için yapacaklarını anlatmaya başladı. Öyle heyecanlı ve öyle inancı yüksek ki, ben doğal olarak ‘Az yavaş Mesut kardeşim’ deyince şöyle bir yüzüme baktı ve “Gel abla” diyerek bizi aşağı fabrikaya indirdi.
Fabrikanın ilkine girdiğimizde her boy ve standartta trafo ürettiklerini gördük. Avrupa ve Türki Cumhuriyetlerine ürettiklerini ve ihraç ettiklerini öğrendim. Son teknoloji ürünü makinalarla birlikte devasa fabrikayı gördüğümde aklım çıktı.
Hekimoğlu, “Abla dur daha bir şey görmedin” diyerek diğer fabrikaya geçirdi.
Bir yandan ‘Tiny hause’ evler üretiyor, bir yandan uçurumun kenarlarına yerleştirilen ‘kapsül evler’ üretiyor, bir yandan ise konteyner evler üretiyor.
Şimdi sıkı durun, depremde gece gündüz çalışarak 12 ile kontenyer yetiştiren adam.
Bu günlerde yaptıklarını söyleyeyim. ‘Panelsan’ olarak tamı tamına bir gemi dolusu konteyner üretim Gazze’ye göndermiş.
Gazze’deki çocukların halini gördükçe, Mesut Hekimoğlu burada uykuları kaçıyor ve kendi bütçesinden üretip, yük gemisinin de parasını ödeyerek, Kızılay vasıtasıyla Gazze deki Filistinlilere yetiştiriyor.
Türkiye’de kaç babayiğit yaptı bunu?
Teknik okul mezunu, yerinde duramayan, beyni sürekli çalışan ve üç rakamlı matematik hesaplamalarını bile hesap makinası kullanmadan çarpabilen, bilgisayar yazılımlarını bile kendisi yapabilen birisi Hekimoğlu. En önemlisi başta İngilizce olmak üzere Rusça ve diğer bir iki dili daha kendi kendisine öğrenebilen, akıcı konuşabilen üstün zeka birisi.
Yüzlerce dönüm arazilerden oluşan yan yana fabrikalardan bir başkasına geçtik.
Suudi Arabistanlı bir prense ürettiği ultra lüks devasa yatı görünce dilim tutuldu.
Devasa kapalı fabrikanın arkasında ikinci bir yat daha üretiliyor.
Yatın içinde yok yok, o kadar söyleyeyim.
Milyon dolarları ben hesap makinasıyla bile hesaplayamam.
Yat üretimine başladığında başka bir yer ile anlaşıp, ahşap işlerini yaptırmak yerine bir fabrika daha kurup, hem kendi ürettikleri yatlar için, hem de siparişleri karşılamak için marangoz imalathanesini kurmuş.
Marangozhanede üretilen ahşap tozlarını ise bir başka daha birim kurarak kalorifer yakıtı, seralarda kullanılan pelet üretimine başlamış.
Fabrikadan çıkıp, yüzlerce dönümlük bir seraya girdik.
‘Ser sis’ markasıyla modern sera üretimine başlamış. Örnek olarak yaptığı öyle bir yere serayı kurmuş ki, Kırkgöz gölünün yanına. Yıl boyu güneş alan ve suyu bol bir alan. İçerisine girince yüzlerce muz ağaçları var.
İklimlendirme, teknoloji harikası serada sadece tek bir kişi çalışıyor. Kemaralarla 24 saat izlenebilen bir yer.
Aynı sera sistemini sipariş üzerine kuruyor ama siparişlere yetişemiyor. O kadar söyleyeyim.
Ve her fabrikasında çalışan hiçbir işçisine asgari ücret ödemiyor. Hepsine asgari ücretin çok çok üstünde ücret ödemelerini gerçekleştiriyor.
Mühendisler, teknik personel, işçiler, marangozlar, elektrik ustaları, pazarlama ve idari personel gibi binlerce istihdam sağlamış yanında.
Ve Döşemealtı’nın has evladı, Yeni Osmanlı has yörük Mesut Hekimoğlu, “Ben her türlü başarıyı elde ettim. Dünyada gitmediğim ülke kalmadı. Devlet adamları, Cumhurbaşkanları, Krallar, Prensler, Başbakanlar, Bakanlar ile aynı masada oturdum. Yeri geldi evlerinde kaldım, yeri geldi golf oynadım. Bu nedenle dünyada bir çok dostum ve arkadaşım oldu. Bu gün artık doğduğum bu topraklara borcumu ödeme zamanı diye düşünerek belediye başkan adayı oldum. Herkes bana ‘delimisin’ diyor. Ben el attığım hiçbir işte başarısız olmadım. Döşemealtı belediyesi batık bir belediye biliyorum. Ben bir işe girerken, kar-zarar hesabını iyi yaparak girerim. Şimdi benim dünya ile ilgili şu portföyümle Döşemealtını ancak ben kurtarabilirim. Bu topraklarda doğup; bir yörük çocuğu olarak dünyaya nam saldım. Şimdi dünyayı Döşemealtı’nın ayağına getirebilirim. Yapacağım projelere bu bölgeyi uçuracağım. Hiçbir personel asgari ücret almayacak. Gerekirse hepsinin maaşını kendi bütçemden karşılarım. Personeli maddi olarak rahatlatmazsanız, yaptığı hiçbir işe ne kafasını verir, ne de emeğini. Ben önce personelimi memnun edeceğim, sonra adam gibi, dürüst ve ahlaklı belediyecilik yaparak örnek bir belediye başkanı olmak istiyorum” dedi.
Söylediklerini ben ağzım açık dinledim.
ne yalan söyleyeyim. Bir yörük çocuğunun uluslararası bu başarısından dolayı da gurur duydum.
İnandın mı? Diye soracak olursanız
O kadar fabrikaların, başarının öyküsünü dinleyip, gözümle gördükten sonra seçilirse eğer “Bu has yörük çocuğunun başarısız olmasına imkan yok” diyorum.
Ama “Böyle müthiş bir beyinin, müthiş başarılı adamın bence bakanlık yapması gerekiyor” diye düşünmedim dersem yalan olur.
NOT: Şoförler Odası Başkanı Mehmet Ali Alkan son günlerde fazlasıyla gergin olduğu söyleniyor. Son yönetim kurulu toplantısında yaşlıca bir yönetim kurulu üyesini toplantıdan kovduğu iddia edildi. Yaşlı yönetim kurulu üyesinin tek suçu ise oğlu Servisçiler Odası Başkanı Süleyman Şahin ile fotoğraf çektirmesi olmuş.
Servisçiler Odası Başkanı Süleyman Şahin’le sorunu nedir bilmiyorum ama servisçilik yapan oğlu fotoğraf çektirip, sosyal medyaya koydu diye yaşını başını almış yönetim kurulu üyesi böyle refüze edilir mi?
Ayıptır ya!
Ha bu arada UBER işi nasıl gidiyor başkanım?
Söylenenlere göre anlaşmışsınız galiba?
Yüzde kaça anlaştınız? Sen ondan haber ver.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.