Hafta sonu anılarımız başlasın!
Meslek hayatımda o kadar çok ceset gördüm ki, o kadar çok ölenlerin, öldürülenlerin, yaralı kalanların veya yakınlarının acılarına tanık oldum ki, bunun sonucu olarak yıllar içinde ruh sağlığımı korumakta güçlük çekmeye başladığım anda elbette profesyonel destek aldım.
Bundan yaklaşık 7-8 yıl önce doktor hanıma panik atak hallerimi, kaygılarımı anlattım. Artık baş edemediğimi söyledim. Temele inmek için ne iş yaptığımı sordu. Mesleğimi söyledim. Önce gayet normal karşıladı. Neler yaşadığımı sorduğu zaman unutamadığım onca olayların, anıların arasından sadece tek bir anıyı ona canlandırarak anlatmaya başladım.
Evlerinden okula gitmek üzere el ele tutuşarak çıkan iki küçük kız çocuğunun, kaçırılarak Varsak bölgesinin üst taraflarında yer alan ormanlık alanda bir ağaca sırt sırta bağlanarak boğazlarının elektrik kablosuyla her ikisinin aynı anda öldürülmesi olayını anlattım. O minik ayaklarıyla can verirken toprağı nasıl kazıdıklarını anlattım. O çocukların masum yüzlerinin gözümün önünden gitmediğini söyledim.
Görevlilerin iki kardeşin okul çantalarını açtıkları zaman annelerinin öğleyin yiyecek olarak çantalarına sadece tandırda pişirdiği kuru ekmeği ikiye bölüp, koyduğunu, yiyecek olarak sadece bu çıktığını anlattım.
Nasıl yaşayarak anlattıysam doktorun gözlerinin dolduğunu gördüm. Anlatmayı bıraktım, zira doktorun ruh sağlığı gözümün önünde gidiyordu az kalsın.
Neyse, yine bir kadının intihar vakası vardı.
Efsane adli tıp uzmanımız Dr. Celil Demircan uzun ve heybetli haliyle otopsi odasına giriş yaptı. Aynı heybetteki otopsi teknisyeni Kasım, ameliyat yapacak doktor edasıyla, malzemelerini çıkartıyor.
Otopsi malzemelerini sayayım bu arada size. Bistürinin yanı sıra testere, çekiç, kepçe ve çuvaldız. Testere kafatasını kesmeye, çekiç kırmaya, kepçe göğüs içinde biriken kanları boşaltmaya ve çuvaldız ile de ortasından yarılmış vücudu çuval gibi dikme işini yapıyordu.
Bu arada Tıp Fakültesinde intörn öğrenciler gelmiş, eğitimlerinin bir parçası olan otopsi işlemini izleyip, sağlık ocağında filan görev yaparlarsa mecbur normal ölüm mü, yoksa şüpheli mi onlar karar verecekler. Bu nedenle eğitim alıyorlar.
Gencecik kızlı-erkekli sıralanmışlar cesede uzaktan bakıyorlar. Dr. Celil hoca “Sıraya girin” dedi öğrencilere. İntörnler sıraya girdiler. Bu sırada uzun boylu teknisyen Kasım, cesedin içinden safra kesesini çıkarmış, geriye dönünce üzeri kanlı halde elinde ise safra keseyle bunu görünce ilk olarak bir genç yere düştü. Tahammülü oraya kadarmış, bayılmıştı.
Bayılanı aldılar dışarı, bir banka uzattılar.
Geleceğin uzman doktoru olacak gençleri sırayla yanına çağıran Dr. Celil hoca, Kasım’ın elindeki safra kesesini intörnlere koklatıyor ve ne olduğunu soruyor. İkinci sıradaki genç kız intörn koklar koklamaz kusmaya başladı.
Onu da aldılar lavaboya gönderdiler. Bir iki tanesi yine “öğğğk, möğğk” dedi ama Dr. Celil hoca ısrarla hepsine sırayla safra kesesini koklatıyor.
Muziplik olsun diye ben de girdim sıraya. Sıranın sonunda beni görünce Dr. Celil hoca “Senin ne işin var burada. Yıkıl karşımdan” dedi ama sonra durdu, “Kokla bakayım şunu” deyip cesedin safra kesesini dayadı burnuma.
Ben çiftçi çocuğuyum. Pamuk tarlasından gelmeyim, anında aldım tarım ilacı kokusunu. “Hocam bu tarım ilacı, hem de özellikle sinek öldürmek için kullanılan imparator marka tarım ilacı. Bu kadın tarım ilacı içerek intihar etmiş” dedim.
Dr. Celil Hoca’nın gözleri parladı. “Laaaan afferin sana” dedi. Sonra sanki yeni bir şey keşfetmiş gibi “Sen otopsiye gire-çıka öğrendin bu işi. Seni otopsi teknisyeni olarak işe alsak mı acaba?” dedi. Ben şaka yapıyor zannedip gülerek, hocanın gözlerine bakınca bu söylediğinde ciddi olduğunu anladım. Arkama bile bakmadan “Aman hocam bırak benim yakamı” diyerek kaçtım.
Dr. Celil Demircan, bırakın Antalya’yı Türkiye’nin en iyi Adli Tıp uzmanıydı. Daha cesede bakar bakmaz nasıl öldüğünü, hangi saatte öldüğünü söyleyebilecek kadar işinde uzmandı. Bazı cinayet vakalarında, çok para babaları ya kendilerini, ya çocuklarını kurtarabilmek için teşebbüste bulunsa bile, Dr. Celil hocamı hiç kimse ne etki altına alabilmiştir, ne de yanına yaklaşabilmiştir. Öyle de bir duruşu vardı ki, polislerin bile ödü patlardı Celil hocadan.
İyi bir insan olan ama dürüstlüğünden asla taviz vermeyen Dr. Celil Demircan, bildiğim kadarıyla hala Antalya’da. Selam olsun koca yürekli, dürüstlük timsali Dr. Celil abimize.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.