1
  • BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • Antalya 21 °C

HAFTA SONU EĞLENCESİ 41

Teslime Tosun

Geldik hafta sonuna ve gelsin anılarımız. . .

 

Bana sorsalar bu dünyada adaleti en iyi kim dağıtıyordu? diye hiç duraksamadan tek bir kişinin ismini verebilirim. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin rahmetli olan efsane reisi Fikri Durmaz.

Adaletin canlı timsali olarak kürsüde gördüğüm 2. Ağır Ceza Mahkemesinin efsane başkanı Fikri Durmaz’ın şaşmaz bir adalet terazisi vardı. İster inanın ister inanmayın, çok ağır ceza alan kişi bile Fikri Durmaz’ın adaleti karşısında her zaman elini önüne bağlar, “Sağolun sayın hakimim” derdi. Biliyordu ki, hakim Durmaz ona kendisini savunması için her fırsatı vermiştir. Biliyordur ki, aldığı ceza da onun hak ettiği cezadır.

 

Yıllarca ama yıllarca, binlerce davasını canlı takip ettim. Başka hakimler gibi, sanıkları azarlamaz, “Yeter geçen celsede anlattın bunların hepsini. Tekrar edip duruyorsun” demez, “Sus, sus, yazılı ver dilekçeni” demez. Ne söylerse dinler ve hayranı olduğum hafızası ile sanığın her söylediğini tek tek yazdırırdı. Duruşmadan önce her dava dosyasını tek tek yeniden inceler. Yeni bir dilekçe gelmiş mi?, yeni bir delil sunulmuş mu? diye kontrol ederdi.

 

Yalova depremi günü Bülent Baransel isimli bir kişi, Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi profesörlerinden Hasan Coşkun’u Antalya’ya getirip, öldürdükten sonra cesedini parçalamıştı. Bülent Baransel, leğen içine doldurduğu ceset parçalarını Antalya’dan İstanbul’a seyir halinde iken pencereden yol kenarına fırlata fırlata gitmişti.

Antalya polisinin de müthiş bir takibi sonucunda katil yakalanmıştı. Zavallı profesörün bacağını Burdur yolunda, kolunu Kütahya taraflarında bulunmuştu. Ailesi kalan parçaları defnetmişti. Mesela hala profesörün kafası kayıptır.

 

Bu katil tam 60 sayfa A4 kağıdına arkalı önlü yazılı savunma hazırlamıştı. Savunmasında Homeros’un İlyada’sından girmiş Platon’un Devlet kitabından çıkmıştı. Saatler süren yazılı savunmasını okumuş ve Fikri Durmaz yine bu adamın söylediklerini saatlerce tek tek tekrar ederek, yazdırmıştı. Hem de birebir aynı.. Sırasını, kelimelerin yerini bile atlamadan. İşte o gün Fikri Durmaz’ın beyin yerine bilgisayar gibi bir şey taşıdığını düşünmüştüm.

 

Yüzünde mimik oynamayan Fikri Durmaz aynı zamanda çok nüktedan birisiydi. Günlük olayları takip etmekten geri kalmadığını ara ara yaptığı espriler ile anlıyorduk.

 

Bir gün bir öğretmen ile haritacı arasında alacak- verecek davası var. Ama alacak-verecek davası aslında rüşvet olayı. Şikayet üzerine her ikisi de suç üstü yakalanmışlar. Birisi “Vermedim” diğeri “Alacağım vardı. Almadım” diyor. Yani sizin anlayacağınız, ortada davaya konu olan paranın nerde olduğuna dair iş çözülemiyor. Dava karma karışık oldu.

Fikri bey kürsüden “Dönün birbirinize. Birbirinizin yüzüne sorun” dedi.

Her iki sanık da gergin ve öfkeli bir şekilde ayağa kalkarak döndüler yüzlerini birbirlerine. “Ben vermedim”, “Almadım” söylemleri sürmeye devam edince Fikri bey, mimik oynamayan yüzü hafifçe gevşeyip, (bakın tebessüm etti bile demiyorum) hafifçe yüz hatlarını gevşetip yandan yandan espriyi patlattı. “Ne yaptınız paraları. Akşam Leyla’ya mı bastınız?” dedi.

 

Salondakiler espriyi anladığı anda “Pısssssıııttt, hihihihihi” şeklinde sessiz kahkahalara boğulmuştu.

Rahmetli 2000’li yılların başında dillere pelesenk olan “Bas bas paraları leylaya” şarkısına gönderme yaparak sanıklara nerde olduğu belli olmayan parayı pavyonda mı yediniz diye soruyordu?

 

Adaletin benim gözümde vücut bulmuş hali olan 2. Ağır Ceza reisi Fikri Durmaz’ı bir kez daha rahmetle anıyorum.

 

Bu yazı toplam 3233 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Antalya Haberal | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.