Geldik mi hafta sonuna
Başlasın anılarımız
Hürriyet Gazetesi günlerindeyiz. 90’lı yıllar ve bir şarkı türedi . Herkesin dilinde bu şarkı var. “İyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere, çıtır kızlar nereye, nereye de giderler” nakaratı ile oynak bir şarkı.
Bir gün Demirel Cumhurbaşkanı ve Isparta’ya gelecek. Cumhurbaşkanına fotoğraf makinası ekipmanları iyi olan, kaliteli fotoğraf çeken bu gün Ankara’daki gururumuz olan Foto Muhabirleri Derneği Genel Başkanı Rıza Özel’i foto muhabiri olarak ve lider takip edebilen iki arkadaşı daha bu işte görevlendirdiler.
Büroda genel işlere bakan muhabirler ile polis adliyeciler kaldı. İşe çıkmadan büroda oyalanırken, Nalan Gür arkadaşımız bu şarkıyı mırıldanıyor. Derken ben bir iki sözle, Faik Metin arkadaşım birkaç sözle başladık biz şarkının sözlerini değiştirip oynamaya.
Koro halinde “İyi muhabirler Demirel’e, kötü muhabirler her yere, çıtır muhabirler nereye; nereye de giderler” diye içerde oynarken elbette kaçınılmaz olarak büro şefine yakalandık ve hepimiz temiz fırçamızı yiyerek işe koyulduk.
Akşam saatlerinde arabalar bizleri görev yerlerimizden topluyor. Bir arkadaş hastanede, diğeri başka bir yerde derken aracın gelmesi gecikince ben de adliyeden çıkmışım yürüyerek 100. Yıla aracın geliş istikametine doğru yola çıkmak istedim.
O zamanlar ellerimizde bir de kocaman telsizlerimiz var. Hatta o dönemde telsizler çok moda olmuş. Telsizle insanlar kendisine arkadaş filan arıyor. Bakıyorsun adamın elinde bir telsiz “brek, brek arkadaş arıyorum arkadaş” şeklinde anons çekiyorlar. Öyle bir dönem. Ama elimizdeki telsizler bizim kendi aramızda iletişim için kullandığımız verici antenlerimiz, istasyonumuz olan bir telsiz sistemi kullanıyoruz.
Bu arada 100. Yıl caddesinde ve şu anda Antalyaspor stadyumunun olduğu o bölge malum kadınlarımızın müşteri beklediği bölge. Eski adliyeden çıkıp, tapu bölge müdürlüğünün önünden yürüyüp çıktım caddeye. Elimde telsiz bir yandan şoför arkadaş ile konuşuyorum. “Konyaaltı’ndan geliyorum karşıya geç” filan ben konuşa konuşa yürüyorum.
Arabalar arada bir korna çalıyorlar filan anlamıyorum. Sırtımda çanta, elimde telsiz hem yürüyorum hem konuşuyorum derken bir araba durdu. Arabadan indi adam bana doğru biraz yanaştı. “Vaaaayyy bilmem ne yaptığımın telsizlisi bile çıkmış ya lan. Sen gidince yerine birisini çağırıyorsun değil mi?” dedi.
Bazen nutku tutulur ya insanın. O haldeyim zira ne söylediğini veya ne söylemeye çalıştığını anlamadım. Öylece adamın yüzüne bakmışım.
Adam şaşkınlığımı filan hiç fark etmiyor, devam etti “Seni beğenmedim, telsizle anons et, yenisi çağır o gelsin” dedi.
O zaman benim jeton düştü.
Adam beni stadyumun önünde görünce müşteri bekleyen malum kadınlardan zannetmiş. Elimde telsizi görünce ise şimdiki taksiciler yapıyor ya, “Ben müşteri aldım, bekleme yerinden buraya yeni bir taksi gönderin” diye.
Tıpkı o sistem gibi arka taraflarda bir yerlerde kadınlar bekliyor, ön tarafta bekleyen müşteri bulup gidince onun yerine yenisi geliyor zannetmiş.
Bana söylediği ise beni beğenmemiş, yeni bir kadın istiyor. Damarlarımdaki tüm kanın bir anda başıma doğru hücum ettiğini hissettim ve en ağır galiz küfürlerimden birisini yaparak adamın üzerine doğru nasıl panter gibi atladıysam, birkaç tane telsizin tabanını kafasına geçirdim ama, arabaya atladığı gibi kaçtı.
Sonra bizim araba ve arkadaşlar yetişti tabi. Olayı anlattım, “Sabah kendimize çıtır muhabir olarak şarkı düzenledik ama adam beni beğenmedi yahu” diyerek gülüşüyoruz.
Arkadaşlardan birisi “Sen adamın seni malum kadınlara benzetmesine değil, beğenmemesine bozuldun herhalde” dedi.
Kahkahalar, espriler gırla gitti.
Ama hala düşünürüm. Ben adama neden o kadar öfkelendim diye. Arkadaşın söylediği doğruydu. Her kadın beğenilmek ister. Adamın beni malum kadınlara benzetmesinden çok beğenmeyip başkasını istemesine daha çok bozulmuştum. Aradan neredeyse 30 küsur sene geçti hala bu konuda bozuğum.
Buradan beni beğenmeyen adama sesleniyorum. “Seni kim beğensin kel kafalı, göbekli ve yerden bitme pigme. Sanki kendisi Jonny Deep’de beni beğenmiyor hoşorof.
NOT: Geçtiğimiz günlerde bir okulun kahvaltılı basın toplantısında yaşananları size aktarmıştım. Okul kurucusu beyefendi çocukları sağ elle yemek yiyip, sol ayakla tuvalete gitmeyi öğretmeyi vaat eden okul yetkilisiyle gazetecilerin atışmasını yazmıştım.
Tepki gösteren arkadaşları tebrik etmiş, AGC Başkanımız Sayın İdris Taş içinde “Her zamanki itidallı haliyle kahvaltısını yaptı. Burada onu kutlayacak bir şey bulamadım” demiştim.
Kendisinin haricindeki bir çok meslektaşım aradı ve İdris Taş’ın toplantıdan erken ayrıldığını ve ona haksızlık yaptığımı söylediler.
Bu doğrudur. O gün AGC Başkanı İdris Taş beyefendi başka bir programı olduğu için toplantıya katılmış ve bir çay içip, hayırlı olsun deyip ayrılmış. Bu tartışmalar toplantının sonuna doğru cereyan etmiş. Kendisine kötü bir şey yazmadık ama haksızlık da etmiş olduk. Buradan düzeltir, kırdıysak af ola diyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.