HAFTASONU EĞLENCESİ
Türkiye'nin dört bir yanında ve Antalya'da büyük felaket orman yangınını ağır bir şekilde yaşıyoruz. Böyle felaket anlarında biz gazeteciler olayı yaşarız, konuşuruz, hareket ederiz ve tüm odak noktamız sadece haberdir. Bazen öyle fotoğraflar çekeriz ki, normal şartlarda bir çok kimse fotoğrafı görmeye bile yüreği, psikolojisi kaldıramazken, o gazeteci tüm onları olay anında görür ve yaşamak zorunda kalır.
Ama olaylar bittikten bir süre sonra biz gazeteciler kendi aramızda o felaket anlarında yaşadığımız olayların komik yönlerini hatırlarız.
Bu felaket anlarını yaşayan hemen hemen tüm arkadaşlarımız aynı şeyi yapıyorlar. Olayların travmatik değil, komik olan yönlerini konuşmayı ve hatırlamayı tercih ediyoruz. En azından o felaket anlarındaki can çekişen hayvanları, ağaçları, acı içindeki insanların feryatlarını tekrar tekrar yaşamak insan ruhuna hiç iyi gelmiyor.
En azından ben psikolojimi böyle koruyabildim. Ne kadar koruduysam artık!
Yıllar önce Kepez Ormanlarında bir yangın çıktı. Şu andaki Kepez Seyir terasının olduğu bölgede. Çok büyük bir yangındı. Hatta bu gün şehir merkezinde gördüğünüz ve kumru zannettiğiniz kuşlar var ya, işte onlar aslında üveyik kuşlarıdır. Tahmin ediyorum, ( Ki, bir ormancı ağabeyimiz bunu teyit etmişti) yuvaları yanan asıl yerleri ormanlar olan, o üveyik kuşları şehir merkezine doğru uçarak kaçtılar ve kentin içinde yaşamayı öğrendiler. Bir daha geri dönmediler. Şimdi balkonununuz, pencerenizin bir kenarına yuva yapmış ve kumru zannettiğiniz kuşların ayaklarına bakın. Kırmızı rengindeyse, üveyik kuşlarıdır onlar.
Her neyse, işte o yangın sırasında büyük çam ağaçları cayır cayır yanarken, vallahi de billahi de ağaçların seslerini duyuyordum. İnceden tiz, ıslık gibi bir sesdir ve senelerdir kulağımdan gitmez o ses.
Neyse, tüm gazeteciler hep beraber yangından en iyi kareleri çekmek için ormana ve yangının içine daldık. Biz fotoğraf çekme derdindeyiz, itfaiyeciler ve orman işçileri ise yangını söndürme derdindeler. Normal şartlarda poyraz eserken ve bir süre sonra varyant altında bitmesi gereken yangın bir anda ters rüzgarla gerisin geriye sarmaya başladı. İnanılmaz bir ortam. Kurumamış, yaş bir kozalak yanarken birden bire patlıyor ve en az 30-40 metre uzağa fırlayıp, yangını biraz daha genişletiyordu.
Akşam saatlerine yaklaştı ve yangın her yanı sarmaya başladı. O zaman cep telefonu yok ve elimizdeki bir tablet büyüklüğündeki en az yarım kiloluk telsizlerle haberleşebiliyoruz.
E TV ve Yeni ileri gazetesinde veya Atılım gazetesinde ama hangisi olduğunu şu an hatırlamıyorum spor muhabiri olarak çalışan Atilla Tur ağabeyimiz de iyi fotoğraf çektiği için olay yerinde. Ve biz Hürriyetçiler onlarında telsizdeki konuşmalarını dinleyebiliyoruz. Karanlık çökmeye başladı ve biz de yangının ortasında kalmaya başladık. Bize "Ormandan çıkın" dediler.
Rüzgarla birlikte yangın hızlı bir şekilde bir kaç dakika içinde etrafımızı sarmıştı. Ben ise şu anda asvaltlı ama o zamanlar stabilize yol olan Duacı Köyü yoluna çıkmaya çalışıyorum. Araç beni oradan alabilsin diye. Bu arada Atilla Tur ağabeyimiz kayıp oldu. Herkes Atilla Tur'u anons ediyor. Telsizde arkadaşlar cayır cayır Atilla ağabeyi anons ediyor, cevap alamadıkça telaş başladı.
Biz tabi tekrar gerisin geri döndük, Atilla Tur ağabeyi arıyoruz, bulamaz isek 'Basın şehidi' diye haber yapacağız. Artık dumandan boğuldu veya yandı dediğimiz bir anda Atilla Tur ağabey anonslara cevap verdi. "Hayattayım merak etmeyin. Güvenli bir yerdeyim" dedi. Telsizden sordular "Güvenli yer olarak neredesin gelip seni alalım" dediler.
Toprağı bol olsun rahmetli Atilla Tur ağabey, yerini tarif ediyor. "Ormanın içindeki dinamit deposu var ya, dinamit deposunun çatısına çıktım" dedi. Gerilen sinirlerimiz boşalmıştı artık toplayamıyorduk.
'Güvenli' dediği yer dinamit deposunun çatısı, düşünebiliyor musunuz. Yangınla birlikte patlarsa Atilla Tur ağabeyimizin değil cesedini, moleküllerini bile bulamayacağız o derece.
Özellikle Yeni İleri ve Atılım gazetelerinde çalışan herkesin Atilla Tur ağabeyimiz ile birlikte kesinlikle en az bir 'karanlık oda' anısı vardır. O karanlık oda nelere şahittir kim bilir?
Ruhun şad, mekanın cennet olsun Atilla Tur ağabey.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.