1
  • BIST 9006.55
  • Altın 3060.438
  • Dolar 34.2719
  • Euro 37.2152
  • Antalya 20 °C

HÖSST GERİ BASIN

Teslime Tosun

 

Bahar kapısını araladı. İyi bir hafta geçirmenizi dileyerek bu haftanın ilk yazısına başlayalım. 

 

Daha önce belirttim. Raporlu tansiyon ve kalp hastasıyım. Son üç haftadan bu yana da yüksek tansiyon atağı geçiriyorum. Doktorların verdiği ağır ilaçlar nedeniyle akşam saatlerinde resmen yatağa çakılıyorum. 

Cuma günü öğleden sonra yine gözümü tavana dikmiş haldeyken bir veli aradı ve Akev Kolejinin kapatılma yazısının okulun kapısına asıldığını ne yapacaklarını soruyor. "Okulun müdürü ben değilim. Müdüre veya yazıyı kim asmışsa ona sorsanıza!." dedim.

Sonra hatırladım ben bir gazeteciyim, kamu adına görev yapıyorum ve milli eğitimle ilgili yazılar kaleme alıyorum. Bana söyleyecek elbette vatandaş, kime söyleyecekti? 

Veliye "O camdaki yazının fotoğrafını çekip bana atar mısınız?" dedim.  

Hemen milli eğitim kaynaklarımdan olayın teyidini aldım. 

Aslında süreç eski.

Yaklaşık iki yıldan bu yana Milli Eğitim Antalya İl Müdürlüğü  Akev Koleji yönetiminden okulun depreme dayanıklı raporunu sunmasını istiyorlar. 

Öğrenebildiğim kadarıyla Akev Kolejinin ilk binası 1986 yılında  yapılmış, yani 37 yıllık bir bina. İkinci bina 90'lı yılların başında yapılmış. 

Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında kapatma kararı çıkmış ama eğitim-öğretimin ortasında yapılmasın, öğrenciler mağdur olmasın diye bunu yapmamışlar.

Burada Milli Eğitim Müdürlüğünün ağır kusuru vardır.

Ama onlarda öğrenciler var, öğretmenler var, çalışan bir dolu insan var. Velilerin ödediği paralar var diye tolerans göstermişler.  

Bu yıl ise kendilerine bina ile ilgili olarak gerekli tedbirleri almadan öğrenci kabul etmemeleri istenmiş. 

 

Anladığım kadarıyla yönetim bunu da kulak arkası etmişler. Bu nedenle okulun kapatılmasına yönelik ilk tebligat yapılmış. Bunlar velilere sorun olmadığını belirterek "İdare mahkemesine" yürütmeyi durdurma davası açmışlar. 

6 Şubat 2023 tarihinde yani 11 ili kapsayan büyük yıkımın yaşandığı depremin olduğu, 50 bine yakın insanımızın öldüğü, halen göçük altında binlerce insanımızın kaldığı  gün idare mahkemesi binanın depreme dayanaksız diye Milli Eğitim Bakanlığının tedbir almaya çalıştığı okulla ilgili olarak "Yürütmeyi durdurma" kararı veriyor. 

 

Milli Eğitim Antalya İl Müdürlüğü, bu karara bir üst mahkemeye itiraz etmişler. 

23 Şubat tarihinde 3. İdare mahkemesi çok güzel hazırladıkları gerekçeli karar ile yürütmeyi durdurma kararını kaldırıp, okulun derhal kapatılması ve o binada eğitim-öğretime son verilmesine hükmetmiş. 

Bu karar yönetime tebliğ edilmiş ve velilere bilgi verilerek öğrencilerin nakillerinin bir an önce yapılmasını istemişler. 

Ama okul yönetimi haklarında kapatma kararı, işyeri açma ruhsatlarının iptal edilmiş  olmasına rağmen ikinci dönem için ön kayıt yapmaya, ücret toplamaya ve okulda eğitim-öğretime devam etmeye karar vermişler. Bu arada bir üst mahkeme olan Konya Bölge İdare mahkemesine başvurmuşlar. 

 

Milli Eğitim İl Müdürlüğü okulu listelerinden düşürmüşler ancak, özellikle çocukların mağduriyet yaşamaması için sistemi açık tutmuşlar. Ama okulu kapatıp, öğrencilerin nakillerinin yapılması, velilere bilgi verilmesi için en az iki üç defa tebligat yapmışlar. 

Zira bakanlık sistemi kapatırsa, çocuklar başka okula nakil de yapılamıyor. Dahası üniversite sınavına girecek lise öğrencileri var ve üniversite sınavına giremeyecekler. 

Okul yönetimi velilere durumu bildirmediği için, bir yetkili gidip kapıya veliler görebilsin ve çocukları için tedbir alsın diye yazıyı okulun kapısına asmış. 

Olayın kısa özeti budur. 

Akev Kolejinin kapatıldığına dair bu haberi yayınladıktan sonra, okul müdürü veya sorumlusu Besim veya Selim diye birisi beni telefonla aradı ve olayla ilgili olarak 'Kim size bu haberi verdi?' diye bir soruyla geldi. Beyefendiye bunu söylememin yanlış olacağını açıkladım. Milli Eğitim İl Müdürlüğünde görevli özel okullar bölümünde sorumlu birisinin ismini söyledi.

Tanımadığımı söyledim.

Tanımadığıma şaşırdı, zira haberi  bana onun uçurduğunu zannediyordu. 

Okulun kapatılmadığını iddia etti. 

'Ortalama zekada birisiyim. Peki milli eğitim müdürlüğü tarafından kapınıza asılan o yazının anlamını bana açıklar mısınız? Dedim  

'Ruhsatın iptal edildiğini ve okulun kapatıldığını' dedi. 

"E ben ne yazmışım?"  dedim. 

Cumartesi günü basın açıklaması yapacaklarını belirterek beni de bu basın açıklamasına davet ettiler. 

Elbette ki gidemedim. 'Nasıl olsa, basın açıklamasını gönderirler.' dedim.

Nitekim öyle oldu. WhatsApp'dan gönderdi beni arayan numaradaki sorumlu kişi. 

 

Ama 'Bunu da eklerseniz iyi olur haberin altına' notuyla. 

 

Ancak gönderdikleri şeyin basın açıklamasından çok bambaşka bir şeydi. 

 

Basın açıklamasında, devlet kelimesini büyük harflerle kullanarak kendilerinin devletçi olduğuna vurgu yaparak başta Antalya Milli Eğitim Müdürlüğünü gönderdikleri belgeleri sümen altı etmekle, algı yaratmakla, somut belge sunamamakla, veliler arasında infial yaratmak maksadıyla, baskı kurmakla, operasyon çekmekle suçluyorlar. Görünmeyen ellerin müdahalesinden bahsedip, okulu devir alma sürecinden bahsediyorlar, İsmini açıklamadıkları bir Milli Eğitim Müdürlüğünde yetkili birisinin ismini verip tehdit edildiklerinden dem vurup,  kendilerinden önceki yönetimi suçluyorlar. 

Ama öyle-böyle bir dil değil kullandıkları. 

 

Özel bir okul Milli Eğitim Bakanlığını, Antalya Valiliğini, Milli Eğitim İl Müdürlüğü, Kepez Kaymakamlığı, Kepez İlçe Müdürlüğü ve daha ağırı Antalya adliyesi mahkemelerini zan altında bırakacak, bir sürü suç unsuru dolu basın açıklamasını yapmasına ben şaşırdım.

 

Sonra anladım okul yönetiminin bu pervasızlığını 

Meğer özel okul ruhsatı iptal edilince aynı kişiler bir daha 5 yıl içinde yeni bir okul ve aynı isimde açamıyorlarmış.

Okulun eğitim kadrosunda bulunan öğretmenlerin tazminatları, velilerden toplanan ücretler hepsini iade edilme süreci ve nerden bakarsan bak, en az 20-25 milyonluk bir para var ortada. 

Teşbihte hata olmaz. Bunlar da nasıl olsa, düşüyoruz çukura doğru, yanımızda aşağı kimi çekebilirsek hesabı yapıyorlar.

 

Böyle düşünürken telefonum çaldı. Yine okulun sorumlusu olduğunu söyleyen beyefendi ve bana hesap soruyor. 

'Geldiniz mi basın açıklamasına?'

'Hayır gelmedim'

'Basın açıklamasını gönderdik size neden yayınlamıyorsun?'

'Yayınlamak zorunda mıyım?'  

'Diğerleri yayınladı, sen niye yayınlamıyorsun?' 

'Diğerleri beni ilgilendirmiyor. Gerekli gördüğüm zaman, kendi süzgecimden geçirerek yayınlarım ancak!"

'Nasıl yayınlamazsın?  (Ses yükseliyor) 

"Beyefendi beni okulunuzda maaşını verdiğiniz  personeliniz zannettiniz galiba. Canım isterse yayınlarım, canım istemezse yayınlamam. Hesap mı vereceğim size?"

"Sen kimin tetikçisisin?" 

"Kabalaşmanın lüzumu yok. Siz bana tetikçi diyemezsiniz" diyerek telefonu yüzüne kapattım. 

Bir hiddetle bir daha aradı ve bu sefer ikimizin de seslerinin yükseldiği konuşmayı daha fazla sürdürmedim ve  kapattım. 

 

Tansiyonum pik yaptı. 

 

Höööst, geri bas efendi.. 

Soy adımız Tosun diye, sana diz çökecek toynak yok bizde!

Adamdaki pervasızlığa bak! 

'Tetikçi' kelimesine pek aşinalar demek ki!

 

Kendileri dışında herkes suçlu! herkes tetikçi, herkes sorumlu

Neredeyse 40 yıllık bir eğitim kurumunun kapısına kilit vurdurmuşlar, hala konuşuyorlar 

Ve son noktayı Antalya Valiliği koydu. Okulun ruhsatının iptal edildiğini, velilerin ivedilikle öğrencilerin nakillerinin yapması gerektiğini duyurdu.

 

NOT: Tansiyon ve kalp hastalığımı özellikle yazmamın nedeni Türk Ceza Kanununa göredir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2410 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Antalya Haberal | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.