İyileşmeyen ayak yaralarının hastalarda kangrene ve hatta ölüme yol açabileceğine dikkat çeken Girişimsel Radyoloji Hekimi Dr. Bilal Kaya sigara içenlerin, diyabet hastalarının, yüksek tansiyon ve kolesterolü olanların risk grubunda yer aldığını söyleyerek bu kişilerin dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Acıbadem Adana Hastanesi Girişimsel Radyoloji Hekimi Dr. Bilal Kaya özellikle diyabet hastalığı olanlarda ve sigara içenlerde görülen iyileşmeyen ayak yaraları hakkında önemli bilgiler verdi. İyileşmeyen bu ayak yaralarının hastalarda kangrene ve hatta ölüme kadar gidebilen sorunlara yol açtığını belirten Dr. Kaya "Bu hastalarda kalp damarlarında da sıklıkla problem yaşanır. Benzer şekilde kalp dışındaki boyun, şah damarı, kollar böbrek ve diğer iç organa giden damarlarda darlık ve tıkanıklıklar gözlenmektedir. Temelinde damar sertliği olan bu durum 50 yaşın üzerinde her 100 kişiden 5 ila 15'inde görülmekte ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artmaktadır" dedi.
Periferik damar hastalığının kalp ve beyin dışındaki tüm kan damarların (atardamar) hastalıkları anlamına geldiğini anlatan Dr. Kaya "En sık neden ateroskleroz yani damar sertliğidir. Bacak damar hastalıklarında en yaygın şikayet yürümek, koşmak, merdiven çıkmakla meydana gelen ve dinlenme ile geçen ağrıdır. Zamanla ağrı istirahat sırasında bile hissedilir hale gelir. Sonrasında ise iyileşmeyen yaralar ve kangren görülür" diye konuştu.
"Atardamarlar esnekliğini kaybedip kalınlaşır"
Sağlıklı arterler yani atardamarların esnek, güçlü ve elastik olduğunu ifade eden Dr. Kaya zaman içinde arterin maruz kaldığı basıncın artması ve yağ birikmesiyle arter duvarlarının kalınlaşıp esnekliğini yitirdiğini hatta bazen kan akımı bozulup kesintiye uğradığını, bu duruma da "ateroskleroz" denildiğini dile getirdi.
Aterosklerozun genelde bir kalp problemi olarak bilinse de kol ve bacaklara giden damarları tutarak periferik arter hastalığı olarak bilinen tabloya, kalp arterlerini tuttuğunda kalp krizine ve beyin damarlarını tuttuğunda inme ve felçlere, büyük damar tutulumlarında ise anevrizmalara yol açabileceğini vurguladı. Dr. Kaya damar sertliğine yol açan risk faktörlerini "sigara içmek, diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, erkek olmak ve ailede bu hastalığa rastlanması" olarak sıraladı. Damar tıkanmasına yol açan faktörlerden sigaranın "engellenebilir" bir neden olduğunun altını çizdi.
"İlk şikayetler "Vitrin hastalığı" ile başlıyor"
Halk arasında "vitrin" hastalığı olarak da bilinen, yürümekle ortaya çıkan baldır veya kalça ağrısının (kladikasyo) genellikle ilk gözlemlenen şikayet olduğunu belirten Dr. Kaya "Hastaların bu ağrısı belli bir süre dinlenmekle geçer ve aynı mesafeyi yürüdüğünde tekrar ağrı oluşur. Bu aşamada bacaklardaki damar darlıkları veya tıkanıklıkları dokuların beslenmesini bozacak kadar artmıştır ancak yara oluşmasına neden olacak kadar ciddi değildir. Ancak damarlardaki problemler arttıkça şikayetlerin şiddeti de artar ve artık istirahatte bile ağrı oluşmaya başlar" dedi.
İstirahat sırasında bile geçmeyen ağrının ciddi sağlık sorunlarının habercisi olduğunu ifade eden Dr. Kaya bu hasta grubunda ayakta herhangi bir nedenle oluşabilecek yaranın, dokuların beslenmesi yetersiz olduğu için iyileşemeyeceğini, giderek büyüyeceğini ve eklenen enfeksiyonlar ile hastanın hayatını bile tehdit edecek seviyeye çıkabileceğini anlattı. Bu yüzden özellikle şeker hastalarının ve sigara içenlerin bacak damarlarının sağlığını kontrol ettirmeleri gerektiği uyarısında bulundu.
"Hastaya göre tedavi yaklaşımı esastır"
Bu damar hastalıklarının tanı sürecine değinen Dr. Kaya muayeneye ek olarak BT ve MR anjiografi yöntemlerinin, ayrıca hem tanı koyup hem de tedaviyi planlamayı sağlayan Dopler USG yönteminin uygulandığını ifade etti.
Tedavide "hastaya göre" yaklaşımın esas olduğunu vurgulayan Dr. Kaya şunları dile getirdi: "Yaşam ve beslenme şeklinin değiştirilmesi, düzenli egzersiz, ilaç tedavisi olmazsa olmazlardır. Damarın hangi seviyesinin etkilendiğine bağlı olarak cerrahi veya anjiyo ile tedavi seçenekleri mevcuttur. Anjiyo ile tedavilerin gelişen teknolojik imkanlarla birlikte başarıları oldukça artmıştır. Yürüme ile meydana gelen bacak ağrısının ortadan kaldırılması, istirahat ağrısının giderilmesi, yara iyileşmesinin sağlanabilmesi ve dolayısıyla ayağın kesilmeden kurtarılması anjiyografik yöntemler ile sağlanabilmektedir". Cerrahiye kıyasla riskleri daha düşük olan anjiyografik yöntemler ile iyileşmeyen ayak yaralarının iyileşmesinin sağlanabileceği ve ayağın kurtarılabileceğini söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.