Dün, CHP'li bir meclis üyesinin Ak Parti binasına giderek mevkidaşı üye ile imar işlerini çözüme kavuşturduklarını yazdım diye gün boyu telefonlarım susmadı.
Benden isim istiyorlar. Yok bütün meclis üyeleri töhmet altında kalıyormuş da, yok iddiamı ispat etmem gerekiyormuş da, yok CHP'liymişim, yok AK Partiliymişim. Yok bu yazıyı bilmem kim yazdırmış da. Eeeeeeh be…
İsim isteyen herkese söyledim, dedim ki, "Mevzu isimlerde değil, konunun altına yazdım. İşi fanatikliğe kadar götüren orta ölçekli partililere seslendim ben. Dün yazdım bir daha tekrar edeyim. Efendiler, abilerim, ablalarım. Belediye başkanları, meclis üyelikleri sizden olsun, bir yerlere gelebilsinler diye merdiven basamağı oldunuz, omuz verdiniz, emeğinizi, zamanınızı, terinizi partinize verdiniz, veriyorsunuz.
Yetmiyor, yağmurda, çamurda, gece gündüz bir nefer gibi çalışıyorsunuz. Seçim bitiyor, geçim işi ortaya çıkıyor. Bir bakıyorsunuz (her iki parti içinde bu böyle) sizin partiliniz ile rakip partili ortak paydada buluşuyor. Benim gibi sağını solunu bilmeyen birisi bunları dile getirince siz böyle gözlerine far tutulmuş tavşan gibi bir müddet yerinizden kıpırdayamıyor, bakıp kalıyorsunuz. Ardından o ışığı söndürmek için depar atıyorsunuz.
Hedefiniz ben olmamalıyım. Hedefiniz, partinizin bir yerlere aday yaptığı, onlar için fedakarlıklar yaptığınız bu memleket için iyi bir şeyler olsun diye seçtiğiniz adamlara dönüp sorun "Siz o gün hangi imar işini hallettiniz kardeşim" diye. Niye beni hedef tahtasına oturtuyor, oraya buraya çekiştirmeye kalkıyorsunuz.
Bana göre yasadışı bir şey yok, ama etik olmayan bir şeyler var mı bilemem. Çünkü etik konusu da adamına göre esnemeye başladı.
Şimdi her iki partililere yeniden sesleniyorum. Ben sadece olaya karanlıkta fener tuttum. Suçum buysa fener tutan elimi kesersiniz olur biter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.