Dün ülke gündemine bomba gibi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin meclisteki grup konuşmasında söylediği “Her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum. Eğer teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.” Cümleleri bomba gibi düştü.
Sonrasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Kürtlere yeni bir ülke vaat ediyorum” sözleri geldi.
MHP Tabanı şaşkın ve ne diyeceğini bilemez hale geldi. CHP Tabanı ise sessizliği tercih ederek ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
Ortalama zekaya sahip bir Türk vatandaşı olarak kısaca benim anladığımı belirteyim.
Bilindiği üzere İsrail’in topraklarını genişletmek için Lübnan ve Ürdün, İran, Suriye gibi ülkeleri savaşın içine çekiyor.
Devlet büyüklerimiz daha iyi bilir ama Filistin savaşının başından itibaren buna en keskin karşı çıkan Türkiye’yi de bu savaşın içinde es geçmeyeceği aşikardır.
Gelişmeleri takip ettikçe ülkemizin toprak bütünlüğü ile ilgili olarak PKK Terör örgütünden daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuza inanıyorum. Ve bu süreçte kendi ülkemizin insanı ile düşmanlık ve çatışmaya gerek olmadığı gibi aksine birbirimize kenetlenmemiz lazım.
Galiba Sayın Bahçeli bunu gördü.
Ve bir anda Türkiye’nin dört bir yanından çok ağır küfürler yiyeceğini, ihanetle suçlanacağını, MHP tabanının tüm jargonlarını alt üst edip, ideolojisinin altına dinamit koymakla suçlanacağını bile bile bu ülke için, ülkemizin toprak bütünlüğünün korunması için KENDİSİNİ FEDA ETTİ.
Benim gözlemim budur.
Antalya siyasetinin kısır döngüsüne dönecek olursak, dün ABB Başkanı Sayın Muhittin Böcek artık Türkiye’nin en prestijli ve en önemli fuarlarından birisi haline gelen Kitap fuarı ile ilgili basın açıklamasında bulundu.
Bu yılın onur konuğu İlker Başbuğ seçilmişti.
Yazarlara baktım, solun solu, sağın en sağında yer alan, dini konuları tercih eden yazarlar vardı.
Yani kısaca her kesimden yazarlar fuarda yer alıyorlar.
Basın toplantısı sırasında çay ikram edilirken dikkatimi çekti. Herkese tam dolu bardakla çay ikram edilirken Muhittin Böcek’in önüne konulan bardak yarısına kadar çay vardı.
Önce içimden “Başkanın ağzının tavanı yok galiba, sıcak çay gelir gelmez, yarısını hüpletmiş” dedim.
Meğer başkanın ağzının tavanı varmış.
Günde yüzlerce kişiyle görüşen ve herkesle çay içmek zorunda kalan başkan için önlem alınmış ve herkese tam bardak çay gelirken, başkana yarım bardak çay veriliyormuş. Böylece çok fazla çay tüketmesinin önüne geçip, makul bir seviyeye indirmeye çalışıyorlarmış.
Başkanın adamları bence çok iyi bir yöntem bulmuşlar.
Basın toplantısından çıkarken AAA sürpriiiiiz. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’da kitap yazmış ve kitabına imza günü düzenliyor.
Belediyenin tüm imkanlarını kullanarak kitap imza günü düzenlemek ne kadar etik bilemedim.
Neyse gittik imza alanına.
Belediyenin imkanlarıyla koca bir platform kurulmuş. Çerezler, cipsler, poğaça,börekler, kekler ve içecekleri belediyenin görevlileri hızla dağıtıyorlardı.
Valla en az 30’za yakın basın mensubu vardı.
Belediye çalışanları, üst düzey görevliler, partinin Muratpaşa teşkilatından katılımlarla 300’ze yakın toplanmıştı.
Fotoğraflarını çektim, aha yukarda saydıklarımın içinde azrailin canını almayı unuttuğu yaşlı teyzeler, ölmeyi ertelemiş yaşlı amcalar, saçlarını boyatarak, dudaklarına, alnına, yüzüne botoks doldurup genç görünme çabasındaki marjinal hanımefendiler, besleme oğlan çocukları gibi paçaları kısa ve dar pantalonlar giyerek siyaset sahnesinde yer almaya çalışan bir takım gençler vardı.
Kürsüde Ümit Uysal hançeresini yırtarak tarih dersi anlatıyor, yok Osmanlı diyor, yok Halep diyor ama dinleyen mi var?
Eski fişek bazı amcalar bir yandan kurabiyeleri ardı ardına ağızlarına tıkıyorlar, bir yandan da ağızlarındaki dişler takma olduğu için karşısındakine puf puf kurabiye parçacıklarını püskürterek kendi aralarında sohbet ediyorlardı.
Mini kalabalığı oluşturanlar arasında gözüme Mehmet Hacıarifoğlu takıldı. Partiden ihracı krize dönüşen Hasan Şahin gibi isimler de vardı.
Yeri gelmişken belirteyim. Siyasette rekabet vardır, düşmanlık yoktur.
Bizim bilmediğimiz konular olabilir. Çok daha ağır mevzular, konuşmalar geçmiş olabilir aralarında. O bölümü bilemiyorum.
Hasan Şahin’le ilgili olarak genel merkezin istediği kişileri meclis üyesi yazmadığı için partiden atılmaya çalışıldığını biliyoruz.
Eğer başka nedenler varsa, onları da öğrenmek kamuoyunun hakkıdır.
Ben herkesin bildiği konudan yürüyerek tabanın sesini dinleyerek, kendince doğru bir hamle yapan Muratpaşa eski İlçe Başkanı Hasan Şahin’e CHP Genel Merkezi maalesef düşmanlık ediyorlar diyorum.
Hasan Şahin’i en fazla eleştirenlerden birisiyim.
Ama kardeşim Hasan Şahin gibi sonuna kadar partili birisini de partiden atmak, onu küstürmek, dışlamak, kin duygusuyla, intikam duygusuyla düşmanlık yapmak da ne oluyor?
Bu partiden Hasan Şahin’i ihraç etseniz elinize ne geçecek ben söyleyeyim. Bundan sonra parti ideolojisi taşımayan içi boş insanlarla yürümek istediğinizi deklere etmiş olursunuz. İnsiyatif almayan, alamayanlarla, parmak işaretini bekleyen partilileri CHP’de taban yapmaya çalıştığınızı deklere etmiş olursunuz.
Hasan Şahin’i partiden gönderebilirsiniz ama biliniz ki parti hafızasına çok kötü bir sayfa eklemiş olursunuz.
Sizin partiden kaydını silmenizle de Hasan Şahin’in CHP’ye aidiyet duygusunu yok edemezsiniz.
Bence Antalya’daki disiplin kurulu kararınızda direnin. Atacaksa yani parti hafızasına kötü sayfayı ekleyecekse genel merkez kendisi eklesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.