KÖŞEBAŞI
KISA KISA
Bu gün birkaç konuyu birden işlemek istiyorum.
İlki, biliyorsunuz seçimler biter bitmez Akaydın döneminde ilçelerde görev yapan personel şehire inmişler ve grant tuvalet giyinerek mazbata günü kendilerini Muhittin Böcek'e göstermeye çalışıyorlardı. Hatta Akgün Keskin, ilk günden itibaren Basın Bürosunun oralarda dolanıp duruyordu. Eski görevini istiyordu ama bilmiyordu ki kazanan Mustafa Akaydın değil, Muhittin Böcek'ti.
İlçelerde görevli Akaydın'ın personeli zannediyordu ki, seçim kazanıldı ve kendilerinin ayaklarının altına kırmızı halı serilerek belediye binasına ve eski görevlerini bırakın, daha üst görevlerde görevlendirilerek taltif edilecek. Nerdeeee!
Bırakın üst düzey görevi, şehire bile dönmeleri günü, güne, haftlar haftaları kovaladıkça bunlar yerlerinde duramaz oldular. Baktılar olmuyor, partiyi devreye soktular. Yine olmuyor bu sefer basındaki arkadaşlara kendilerini hatırlattılar. Böcek Başkan bınların farkındaydı ve sorunu çözmek için iki hafta kadar önce bu personelin tamamını ASAT Binasında topladı.
Bana aktarılanlara göre, bir süredir etrafında estirdiği hava ile kendisinin ASAT Genel Müdür Yardımcısı olacağı kesin gözüyle bakılan Akaydın döneminin Toptancı Hal'den sorumlusu Rıza Uysal "Hocam ilçelerdekiler bir an önce geri getirilmesi gerekir. Ne zaman tasarrufta bulunacaksınız?" diye soruyor. Böcek, "Ne dediniz siz bana anlamadım" diyor. Uysal sorusunu yine "Hocam" diyerek tekrarlıyor. Başkan ise "Ben sizin hocanız değilim. Ben Muhittin Böcek'im ve Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Arzu ederseniz siz yarın emeklilik dilekçenizi veriniz" dediği iddia edildi.
Sonrasında ise Rıza Uysal gerçekten emeklilik dilekçesini vermiş. Bizde Sayın Uysal'a emeklilik günlerinde sakin, sessiz bir hayat dileyelim.
İFLAS AŞAMASINDAKİ BELEDİYEDEN VİP ARABA VE PERSONEL İLE İMAMOĞLUNA DESTEK
Moratoryum ilan etme aşamasına gelen Döşemealtı Belediyesi bilindiği üzere hiçbir yere ödeme yapamıyor. Personel maaş alamadığı için ailecek perişanlar. Evlerinden getirdikleri yufka ekmeklerin içine haşlanmış yumurta, peynir zeytin koyarak karınlarını doyuruyorlar. Bunları bir önceki yazımda yazmıştım. Ancak Döşemealtı'ndan bir fotoğraf gönderdiler bana ağzımdan kötü söz çıkmasın diye kapattım.
Döşemealtı Belediyesi, 23 Haziran'da İstanbul'da yapılacak Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde Ekrem İmamoğlu'na destek olmak istemiş. Şoförlü V.I.P bir minibüs ile üç kadın çalışanı İstanbul'a göndermişler. Giden kadın personel ise özel şoförlü V.I.P minibüsün içinde "Biz Ekrem Başkana desteğe İstanbul'a" diye fotoğraf çektirip sosyal medyada yayınlamışlar.
Sayın Turgay Genç ve V.I.P minibüste yolculuk ederek İstanbul'a desteğe giden sevgili kadın personeller inanın bana Ekrem İmamoğlu'na verdiğiniz destek, yediğiniz küfüre değmez. Sizin sosyal medya paylaşımındaki o fotoğraflarınızı herkes birbirine galiz küfürler eşliğinde gönderiyor haberiniz olsun.
Hem sonra siz İstanbul'da ne gibi bir destek vereceksiniz anlamış değilim. Bizim Döşemealtı'lı kaç tane İstanbul'da yaşayan var. Siz kimi ikna etmeye gittiniz? Ne kadar faydalı oldunuz? Görev yazınız varmı? Varsa göreviniz ne olarak yazıyor orada?
Omuz omuza çalıştığınız arkadaşlarınızın durumu ortadayken böyle bir paylaşımda bulunmak yakıştı mı?
Valla meraktan soruyorum.
Başkan Turgay Genç'e bir şey sormuyorum, çünkü o artık benim gözümde mazaretli
TAKIM ELBİSELİ ZORBA DİLENCİLER
Bu günlerde Döşemealtı'na fazlaca gidiyorum. Geçenlerde bir tanıdığımın evindeyim. sokakta oturuyoruz. Sokağa bir araç girdi. Araçtaki 4 kişiden ikisi aşağı indi. 100 kişinin içinde görsem "Aha bunlar tarikat mensubu" diyebileceğim iki kişi indi aşağıya. Ceket,pantolon, diğerinde gömlek, pantolon ama ellerinde "Avrupa yakasındaki Burhan bey" çantası var.
Karşımızda oturan yaşlı köylü kadına gitti. "Teyze biz filan kurstan geliyoruz. Yardım et bize" dediler. Kadıncağız başından savmak için "Ne vereyim guzum, bişey yokki" gibi bir şeyler söyledi. Adam adeta hınçla "Ne verirsen ver. Zeytin ver, un ver, bulgur ver, tarhana ver, süt, yumurta, yoğurt ver. Yağ yok mu yağ" diyor.
Biz üç arkadaş ağzımız açık bakıyoruz. Adam kadıncağıza; "Sen hazırla" dedi hızlı adımlarla bizim önümüzden geçip, ikinci eve daldı. Onlara da aynı şekilde "Fitrenizi kimseye vermeyin, biz alacağız" diye konuşuyor.
Ev sahibimize sordum. Kim bunlar? diye "Sorma" dedi. "Bizim buradaki tarikat yurdu. Bunlar bizi bıktırdı. Senelerdir bizi sömürüyorlar. Kurban bile kesmeyin, bize verin diyorlar. Biz bir keresinde kapıyı açmadık, neredeyse kapıyı kıracaklardı. Böyle arsız ve seni mecbur tutan davranışları var. Vermeyince hırslanıyorlar. Gördünüz işte." dedi.
Pes dedim. Bu memleket daha çok çekecek bu tarikatlardan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.