AK PARTİLİYE YAPILAN ZULÜM-2
13 Şubat 2020 Perşembe 15:39
KÖŞEBAŞI
AK PARTİLİYE YAPILAN ZULÜM-2
Toç-Bir-Sen şube başkanı ve Gıda Kontrol Laboratuvarı Müdürü Hüseyin Kafalı'nın "Koltuğumda gözü olabilir" diye Ak Partili olarak tanımladığı memurlara yaptığı insan haklarına aykırı davranışlarını dün yazmıştık.
Dava adamı Ak Parti kurucularından birisinin damadı olan genç memura yaptığı insanlık suçu olayın ardındın bu gün devamında olanları yazacağız. Genç memurun bozulan psikolojisini, ezilen gururunu, herkesin içinde küçük düşürülmesinin yarattığı travmayı siz düşünün artık. Diğer memurlar ise bay müdüre rakip olmadıklarını anlatabilmek, Ak Partili olmadıklarını ispat edebilmek, bay müdürün hedef tahtasına oturmamak için yakalarına neredeyse 6 ok veya çınar ağacı rozeti takıp iş yerine gidecek demiştik
(Bu arada Ak Parti'nin dava adamı olan sevgili ağabeyimiz, damadına yapılan bu muameleyi sineye çekip, Eğitim-Bir-Sen Antalya Şube Başkanlığına geçen Eyüp Bülent Miran'ın elinden tutup siyasetçilerin kapılarında dolaştıracağına, bu olaya bir el atsaydı iyi olacaktı)
Her neyse. . .
Sonrasında bir toplantı yapan bu muhteşem idare yeteneği olan saygıdeğer müdür bey, devletin bir kurumunu, Manavgat'taki bir oba zannedip, memurlara söylediklerine bakarmısınız, (Burada tam söylediklerini yazamayacağım. Ağır küfürlü bölümleri ayıklayarak yazıyorum) "Bazı hıyarlar var içinizde. O hıyarlara ne yaptığımı gördünüz. Böyle bir şeye içinizden birisi bile teşebbüs ederse bundan daha beterini yaparım" diyor. Hitap ettiği 80 kişilik kitle, doktoralı mühendis, kimyager vb mesleklerde memurlar.
Sonrasında ise genç memurun bakanlığa şikayeti üzerine müfettiş gelir.
İşte en önemli nokta burası.
Bir müfettiş geldiğinde idari amir niteliğine geçiyormuş. Müfettiş kaldığı süre içinde yetenekli bay müdür ortalıkta gözükmemiş. Memurlarda büyük bir rahatlama olmuştur. Çünkü arkadaşlarıyla sohbet edebilmiş, çay içebilmişlerdir. Ancak büyük tehlike bundan sonrasıdır.
Müfettiş olayı soruşturup gittikten sonra meğer müdür bey, müfettiş olduğu süre içinde ortalıkta gözükmemesinin sebebi güvenlik kameralarının olduğu bölümde geçirmesiymiş. Yardımcısıyla birlikte müfettişin odasına giren memurların içeride kaç dakika kaldığının tespitini yapıyormuş. Bir memur 15 dakikada çıktıysa, diğer memur 20 dakikada çıktıysa, aradaki 5 dakikada müfettişe neler anlattığının hesabını sormak için beklemiş.
Sonrası daha vahim. Müfettişe ifade verdiğini tahmin ettiği memurlar için kabus gibi günler gelmiş.
Örneğin birim sorumlusunu alıp, bir başka bölüme düz memur olarak gönderiyor. Oradaki birim sorumlusunu arayarak "Tüm arkadaşlara söyleyin, bu kişiyle kimse konuşmayacak. Selam vermeyecek, çay bile içmeyecek. Birisinin selam verdiğini görürsem yakarım" diye tehdit ediyor. Memuru devletin dairesinde yalnızlaştırıyor, değersizleştiriyor, psikolojini bozuyor. MOBBİNGİN DANİSKASI!
Sürekli yer değiştirmeler başlıyor. 6 ay içinde bir memur 6 ayrı birim değiştirir mi?
Saygıdeğer müdür beyin talimatıyla hedefine aldığı memur, bu gün burada, bir ay sonra başka bir birimde görevlendirilmiş oluyor.
Ben bilmem ama anlatılanlardan size aktarıyorum. Gıda kontrol laboratuvarında "Validasyon" yani gıda analizinin doğru yapılmasını sağlamak için yapılan işlem. Örneğin ben etin içindeki proteinine bakacağım. İhracata giden domatesin üzerindeki kalıntıyı, veya bir içeceğin içindeki çözüntüyü bulmam gerekiyor. Ama en az 100 defa aynı şeyi yapmalıyım ki, sonuçları tam tutturabileyim. Bunun için devletin tahsis ettiği kitleri kullanmam gerekiyor. Gıda kontrolü olduğu için bir çok kitler çok pahalı. Dolar bazında alınan kitler var. Bir birimden, diğer birime geçince mecburen en az 100 defa bunu tekrar edip o kitleri kullanıyorlar. Tam kontrolleri tutturduğu sırada ise memuru alıp, hop başka birime.
Bir müdürün devleti uğrattığı zararı düşünebiliyormusunuz?
Sanki babasının çiftliğini yönetiyor da, harcadığı paralarda babasının parası.
Uluslararası akreditasyonu olan bir laboratuvarı getirdiği hale bakarmısınız?
Sayın Bakanımız buraya bir müfettiş gönderirse buradaki mobbingi, devletin uğradığı zararları, gıda kontrolündeki şüpheleri her şeyi açığa çıkartabilir.
Şimdi "Yetenekli bay müdüre" bir kaç kelamımız olacak.
Eyy yetenekli bay müdür" genç yaşta oturduğunuz koltuğu maalesef hazmedememişsiniz. Arkamda Toç-Bir-Sen, Memur-Sen var diye düşünüyorsan yanılıyorsun. Altına çektiğin sendikanın arabasıyla ortalıkta fink atıyorsun. Şu insanlara yaptığın insanlık dışı muameleyi bir gün gelir sana da yaparlar.
Bir gün gelir, hangi mesai arkadaşım bana selam verecek diye bakarsın. Bir gün gelir müdürün senin için çalışanların ortasında "Bu adamla kimse konuşmasın. Konuşanı Çallı'ya sürerim, Elmalı'ya sürerim" der.
Senin de bir gün görevden alınma yazın gelir ve eline tutuşturdukları zaman "Sebastian" diye isim taktığın mesai arkadaşların milletin ortasında fotoğraflarını çekerler ve alkışlamayı bırak ardından teneke çalarlar teneke!
Sonra tıpkı senin çok meraklı olduğun film senaryolarında olduğu gibi ardından seslenirler "Mesele önce insan olmaktır yeğen. Neymiş yeğen mesele? Mesele asıl sorunun kendisi olduğunu anlamayan insanlar çareyi hep başkalarının huzurunu bozmakta bulurlar yeğen. Seni olduğun gibi kabul edeceğiz yeğen ammma sen daha olmamışsın" derler.
Sen sen ol bay müdür, önce insan ol. . . .