AYNI HATAYI BEN DE YAPIYORUM
14 Nisan 2022 Perşembe 10:13
Bir süreden bu yana Milli eğitim camiasını yazmamıştık.
Gelişmeler hakkında küçük bilgi verelim bu gün
Milli Eğitim Müdürü Sayın Emre Çalışkan’ın çeşitli kadro değişikliği için hazırlık içinde olduğunu az çok biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Ankara’ya gitti. Muhtemelen bakan beye yapacağı değişikliklerle ilgili bilgi verdi.
Sayın Çalışkan gelir gelmez, bazı okulların fiziki durumlarını iyileştirmek için harekete geçti.
Resmi ilan portalını izliyorum, onlarca okulun onarımı ve yeniden yapılması için ilanlar çıkıyor her gün. Hep eleştirdiğimiz konu var ya, “Şu onarım ve tadilat işlerini yaz aylarında yapsanız ne olur sanki?” diyorduk ya, işte Sayın Çalışkan hazırlıklarını yaz aylarına göre hazırlıyor anladığım kadarıyla.
İl Milli Eğitim müdürlüğü içinde kadro değişikliği hazırlıkları başladı demiştik ya, Muratpaşa Milli eğitim müdürü iken Burdur İl Milli Eğitim Müdürü olan Erdem Kaya, 5-6 gün önce başka bir göreve atanmak üzere görevden alındı biliyorsunuz. Şimdilerde Antalya’ya geri döneceği ve bir ilçe milli eğitim müdürü olarak atanacağı konuşuluyor.
Elbette Sayın Kaya gibi deneyimli bir eğitimcinin boşta kalmayacağını biliyorum, kalmaması da gerekiyor zaten. Tecrübelerinden, bilgisinden yararlanmak lazım ama aldığım bilgilere göre Antalya’da bir ilçe müdürlüğü için düşünülmediğini öğrendim.
Hakkında hayırlısı neyse o olsun.
Bir okuyucum aradı, daha sonra belgelerini de gönderdi.
Antbirlik İlköğretim Okulunda öğrenim gören oğlunu almaya gittiğinde çocuğunun zor yürüdüğünü fark edince durumu bir öğretmeniyle konuşuyor. Oğlunun başka çocukların şiddetine uğradığını öğreniyor. Oğlunun neden sağlık kuruluşuna götürülmediğini öğrenmeye çalışırken öğretmenin “Ben diğer çocukla konuştum, bir daha yapmayacak” demesine daha da sinirleniyor.
Okul yöneticileriyle yaptığı görüşmede şiddet uygulayan çocuğun annesinin aynı okulda öğretmen olduğunu ve bu nedenle olayı hafifletmeye ve geçiştirmeye çalıştıklarını fark ediyor.
Çocuğuna darp edildiğine dair adli, doktor raporu alarak karakola şikayetçi olmuş.
Okuyucum, “Lütfen yanlış anlaşılmasın, çocuğuna toz kondurmayan bir anne değilim ben. Çocuktur bunlar, elbette kavga edecekler, yerlerde sürünecekler. Benim tepki gösterdiğim nokta şudur. Kafasına darbe almış, boğazı ve kasıklarında morluklar var. Oğlum kasığına yediği tekmeden dolayı iki büklüm yürüyor ama buna rağmen okul yönetimi veya şiddet uygulayan çocuğun öğretmen annesi ne bir sağlık kuruluşuna götürüyor, ne de annesi olarak bana haber veriyor.
‘Bir şeyi yok’ denilen oğlum, kafasına aldığı tekmelerden dolayı beyin kanaması geçirse ne olacak? ‘Diğer çocukla konuştuk bir daha yapmayacak’ ne demek? Eğitimci bir annenin yetiştirdiği çocuk şiddete meyilli olarak yetişiyor şu anda. Bu çocuk şiddeti nereden biliyor? Demek ki aile içinde şiddet olağan kabul ediliyor. O çocuğun derhal psikolog eşliğinde ifadesi alınarak neden şiddete başvurduğu araştırılması gerekiyor. O çocuk da bir şiddet mağduru olabilir.” Dedi.
Mantıklı!
Bazen meslektaşlarımızı koruyacağız derken başka insanların yaşam şartlarını, özgürlük alanlarını ihlal ediyor, zarar veriyoruz.
Bu yanlış bir şey ama bazen aynı şeyi bende yapıyorum. Yaparken sadece arkadaşımı koruyup kolladığımı düşünürken, aslında karşımdaki hiç günahı olmayan birisinin hakkına girmiş olduğumu fark etmiyorum bile.
Biraderim dediğim kişilere iyilik yaparken, benim dostlarım kıymetlidir diyerek kılıç kalkan grubunun ekip başı gibi celallenerek başkalarına kötülük yapmış oluyorum.
Bir çok meslektaşım yüzünden hiç sorunum olmayan insanlarla karşı karşıya kaldım. Bazen de onların beni minik menfaatler karşılığında sattıklarını gördüm. Böyle zamanlarda ben kötü oldum, onlar ağır abileriyle sosyal medyada fotoğraflar vererek bana nisbet yaptılar.
Bunu fark ettiğim anda, eskisi gibi olmuyor ama düzeltebildiğim kadarıyla hatalarımı düzeltmeye çalışıyorum.
İnsan olmak böyle bir şey işte.