Birkaç gün kendi işlerime yoğunlaşınca yazı yazmayı ihmal ettik.

Fanatik okuyucularım var. Haber vermeden yazı yazmayı bırakınca veya yazılarım gecikmeli olunca hiç acımadan basıyorlar bana fırçayı. Sizin anlayacağınız Pazartesi yazı yazmadım diye yine fırçamı yedim ama bir sorun neden yazamadın diye.

Yollardaydım arkadaşlar, seferi sayılırım.

Her neyse birkaç gün içinde Antalya’da yine çadır karışmış.

Bakıyorum bazıları, bazılarına cin düğünü yapmış.

Başkan Muhittin Böcek’i yeğenini genel sekreter yardımcısı yaptı diye ağız dolusu laf edenler Cemil Böcek’in geçmiş kariyerini bilmeyenlerdir.

Sanki Cemil Böcek dün tarladan geldi, bu gün genel sekreter yardımcısı oldu.

Bence geç kalınmış bir karardı. 5 yıl önce yapılması gerekeni, geç kalınmış ama yerinde bir karar olarak görüyorum.

Vel hasıl, Cemil Böcek candır, gerisi yalandır.

GÜZELE GÜZELLEMELER!

Bizim medya camiasında bir Rıdvan Güzel güzellemesi yapılıyor ki, aklım şaştı.

Ya hu bu adamı daha düne kadar Antbirlik binasının olduğu yere inşaat yapıyor, ortağı falanca, kendisi filanca bakana yakın diye adamın aleyhine yardırıyordunuz.

Fener Mahallesinde denize nazır bir siteyi nasıl kentsel dönüşüme soktuğunu da sorsaydınız keşke. Orayı yıkıp, yeniden inşa ederken elde ettiği rantı sizlere anlatmaya benim matematiğim yetmez.

Helal olsun Rıdvan Güzel’e.

Adam açık açık konuşmuş. Aleyhine yazı yazan; karşı duran herkesi toplamış ve “Benim hayalim Kırcami” demiş.

Yani Türkçesi “Kırcamideki arazileri bana verin, sorunuzu çözerim. ‘Dikey mimari’ için beton-dışı cam olan gökdelenleri dikerim. Tanesini bu günkü fiyatla 15-20 milyondan başlayan 1+1, 1+0 yapar-satarım” demiş.

Başka zaman olsaydı Rıdvan Güzel için “Bakanın ortağı, danışmanının bilmemnesi olan Rıdvan Güzel gözünü Kırcami’ye dikti: Rançtı’nın gözü doymuyor” diye adama takmadıkları lakap kalmazdı.

Ama her ne hikmetse bunu bile öyle süslemişler ki, gözümün önünde Kırcami’den gökdelenler yükseldi.

Ne oldu bizim gazeteci tayfasına anlamadım.

Bir kahvaltıda bu fikirleriniz nasıl 180 derece değişti?

Okunmuş, üflenmiş salam-sosis yediler herhalde.

BENJAMİN FRANKLİN YÖNTEMİ ÇÖZÜM!

Öbür yandan Şoförler Odası Başkanı Mehmet Ali Alkan’da “Biz korsan dediğimiz Uber’e-Yandex’se teslim olduk.” demiyor da “Korsanı bitirdik” diye beyanat vermiş.

‘Ama canım bu kadar da olmaz’ diyeceğiniz ne varsa tuşların hepsine birden arka arkasına basmış.

Adam demiyor ki, “Zaten biz de açtığımız davalar, ubercileri filan, şoför koltuğunun hemen yanında tüm taksilerin değişmez aparatı ‘Haydar’la dövmemiz piyasayı biraz yükseltmekti. Ortada büyük bir sorun varmış gibi ortalığı ayağa kaldırdık, ardından çok basit bir çözümü varmış diyerek Benjamin Franklin’in yöntemi ile Uber ve Yandex’si hem yasal hale getirdik; hem de taksici esnafımızın ortadan kaldırılması için ilk imzayı bastık”

“Benden sonrası tufan olsun” deyip, giderayak taksicilerin bu gün milyonlar eden plakalarını da tenekeye çevireceksiniz.

Sayın başkanın açıklamaları o kadar çelişkili ki anlatılamaz.

Hem “Uber ve yandex geçtiğimizden bu yana taksici esnafımızın cirosu arttı diyor. İki paragraf sonrası da “Bazıları taksicinin günün sonundaki toplam cirosundan şirketlere komisyon ödediklerini söyleyerek esnafımızı kışkırtmak istemektedir. Bu doğru değil. Esnafımız çağrı sistemi dışında yoldan aldığı ya da duraktan aldığı yolcudan aldığı paradan asla komisyon ödemez” diyor.

Bu söylediği doğru ama o söyledikleri bu gün için geçerli.

Hatırlarsanız taksiler eskiden yollarda boş gezerler, buldukları yolcuları gidecekleri yere götürürlerdi.

Sonrasında duraklar oluşturuldu. Bu durakların bölgeleri belirlendi ve o bölgelerden başka yolcu alması engellendi. Belirlenen bölgelere taksi çağırma butonları konuldu. Yani hastaneye yolcu getirmişsiniz, çıkarken başka bir yolcuyu arabanıza alamıyordunuz. Yolcu hastane önünde zile basıyor, o bölgenin taksisi geliyordu.

İşte tıpkı bunun gibi vatandaş Uber ve Yandex’e alıştıktan sonra durakların da bir anlamı kalmayacak. Nasıl olsa en yakın yerde bulunan yönlendirileceği için adam evinde otursa daha iyi. Dönüşte de bir yolcu aldı mı keyfi beyde olmaz!

Tıpkı kurbağanın Fransız usulü haşlanma yöntemi gibi.

Bir kurbağayı kaynar suya atarsan, zıplar çıkar. Ama yavaş, yavaş kısık ateşte haşlarsan o farkına varıncaya kadar haşlanmış olur.

Mehmet Ali Alkan’da taksici esnafına kurbağa pişirme yöntemi yapıyor.

Vatandaş artık taksi çağırmak için buton aramak yerine, elindeki cep telefonuna basacak ve taksi gelecek.

Bu vatandaş için çok iyi ama bir süre sonra taksici esnafı Uber ve Yandex’den çıkmak istese bile çıkamayacak, çünkü müşterisini bu şirketlere kaptırmış olacak.

Her neyse ya, sanki taksi plakam var da taksicinin çıkarına olanları yazıp duruyorum.

Ha bir de ne diyor Sayın Başkan, “Sivil araç çalışmayacak. Firma bize söz verdi” diyor!

Ayyy bu bölümde artık sesli gülmemi engelleyemedim.

Canımsın başkan. Beni güldürdün Allah’da seni güldürsün.

İnşallah 19 Şubat’tan önce bu işleri halledersin.

İki-üç yıl bir dosyanın istinaf mahkemesinde beklemesi mucizesini yaşattın ama mızrak artık çuvala sığmıyor.

Allah yardımcın olsun.