"BİR DAHA ÇAL SAM"

Sağlık geçmişinde bir defa akciğer sönmesi, iki defa ağır zaturre geçirmiş ve raporlu yüksek tansiyon hastası olduğum için corona günlerini yaşadığımız bu günlerde maalesef yasaklılar listesindeyim. Bu nedenle sokağa pek çıkamıyorum. 

Evde neredeyse kurdeşen çıkaracağım. Salon ile yatak odası arasında gidip gelmek 75 adım. Kütüphane odasını da yürüyüş alanıma sokarsam 85 adım. Mutfağı yürüyüş parkuruna dahil edersem 100 adım. Bunun daha büyük balkonu var; küçük balkonu var. Gün içinde odaları dolaşmaktan başka helak oluyorum. “Allah başka dert vermesin!” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Toplumun çoğunluğunda olduğu gibi maddi sıkıntı bende de var merak etmeyin. Bir elim yağda, diğeri balda değil! Ama elden gelen bir şey yok. Ben bu günleri düşünmüyorum. Kara gün, kararıp kalmayacak elbette geçecek. Ama ya daha sonrası. Asıl benim gözümü korkutan Corona günleri bittikten sonra ne yapacağımı bilmiyorum.  

Ben böyle birkaç yüz adımla günlerimi geçirmeye çalışırken Avukat Murat Bilgin’in sosyal medyadan bir paylaşımını gördüm. Yanında Soner Ustaoğlu ile fotoğrafı ve duygusal bir yazı. Ağzımdan “Eyvah” kelimesi döküldü.  Biliyorum, Soner Ustaoğlu sıkı bir sigara tiryakisi ve onun Corona virüsüne yakalandığını zannettim. Yanılmışım!  Kolon kanseri olduğunu sonradan öğrendim.  

Hukuk camiasının çok yakından tanığı Baro Bey lakaplı Soner Ustaoğlu’nu bırakın Antalya’yı Türkiye’deki hukuk camiası tanır.  

Ben size dilim döndüğünce Avukat Soner Ustaoğlu’nu anlatmaya çalışacağım. Herkes onu Barobey olarak tanır da, onu her gördüğümde  Casablanka filmi gözlerimin önüne gelir.  Hani Humphrey Bogart ile Ingrid Bergman’nın oynadığı Fas’ın Casablanka kentinde geçen nazi dönemini anlatan bir filmdir. Nazilerden kaçanların doldurduğu şehirde bar işleten Humphrey Bogart’a benzetirim ben Soner Ustaoğlu’nu. Onun gibi bazen fötr şapka da giyer. Karizmatik ve kimselere kaptırmadığı zippo çakmağı ile bohem hayatların yaşandığı barın kapısından girer gibi girer, baro lokalinden içeri.  

Sigara yasağı nedeniyle adliyenin personel tarafında banklarda oturularak yapılan entelektüel sohbetler. O’nu gören genç avukatlar hemen sarıverir etrafını. Orada en önemlisi tiyatrodan,  sinemadan; müzikten, kitaplardan, hukuktan, siyasetten her şeyi konuşabildiğiniz, tartışabildiğiniz bir platformun moderatörlüğünü Soner Ustaoğlu yapar. Baroya kayıt olmadan, daha stajerliğinde tanır genç avukatlar Soner abilerini.  

Türkiye’deki baroların içinde, içerik olarak en kaliteli dergiyi Antalya Barosu yapar. Bunca yıldır çok başarılı bir şekilde o baro dergisi çıkmışsa bunda Soner Ustaoğlu’nun emeğini es geçebilecek tek bir kişi olamaz. Yıllarca baro dergisi çıktığı gün nefes olmadan okuyan abonelerinden birisiyim.   

Yıllarca Baro yönetimi ile özellikle genç kuşak avukatlar arasında köprü olmuştur. Baro tiyatrosunun vazgeçilmez aktörüdür. Bunların hepsi bir yana Antalya Barosunun vazgeçilmezidir. Zıt kutuplarda olsa bile herkesin saygı duyduğu Soner Ustaoğlu geçtiğimiz günlerde Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi altına alındı.  

Sevgili Soner Ustaoğlu yüzlerce meslektaşınla birlikte o banklarda bir bardak çay içmek için seni bekleyenlerin arasında bende olacağım.  

Siz emin olun, o hastalık geldiği gibi gidecek, tedavisi bitecek ve başında fötr şapkası ile adliyenin arka banklarında göreceksiniz onu. Yine elinde zippo çakmağı ve çok keyifli olduğu günlerde olduğu gibi yarım gülümsemesiyle “Bir daha çal Sam” diye bağıracak.  

Bu vesile ile tüm avukat arkadaşlarımın günü de kutlu olsun. İyi ki varsınız.