ESADEM psikologları anlattı: "Depreme yönelik kaygı ile nasıl başa çıkabiliriz?"
Deprem sonrası vatandaşların yaşadığı travmayı hafifletmek, depremzedelere ellerinden geldiğince destek olabilmek için görev başında olan Eyüpsultan...
16 Şubat 2023 Perşembe 13:43
Deprem sonrası vatandaşların yaşadığı travmayı hafifletmek, depremzedelere ellerinden geldiğince destek olabilmek için görev başında olan Eyüpsultan Belediyesi uzman psikologları, deprem kaygısıyla nasıl baş edilebileceğini anlattı.
Eyüpsultan Belediyesi Aile Danışmanlık ve Eğitim Merkezi (ESADEM) sorumlusu Uzman Psikolog Merve Akçil ve Uzman Psikolog Seval Ak Çeştepe; depreme yönelik kaygı ile nasıl başa çıkabilir?, Çocuklara depremi nasıl anlatılır? konularıyla ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Bu zor günlerde her zaman vatandaşların yanında ve desteğe hazır olduklarını belirten Uzman Psikolog Akçil yaptığı açıklamada, yaşanan bu afetin; çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi derinden etkilediğini belirterek, kalıcı psikolojik etkilerden nasıl korunabilir ? Bununla nasıl başa çıkabilir sorularına yanıt verdi.
"Hepimiz depremden korkuyoruz"
Herkesin depremden korktuğuna vurgu yapan Akçil şunları söyledi: "Bu korku kendimizi koruyabilmemiz ve tehlikeden kaçabilmemiz için bizi harekete geçiren sağlıklı bir duygu aslında. Sorun, bizi korkutan depremin kendisinden çok deprem sonrası hakkında zihnimizde canlanan senaryolar, olası problemler ve düşünceler. Bu senaryoları önümüze getirdiğimizi fark ettiğimiz anda alıp bir kenara koyarak kendimizi farklı bir işle meşgul etmeye çalışmak, hatta olabildiğince günlük ve rutin işlerimize dönmek oldukça faydalı olacaktır. Çünkü zihin en çok neyle meşgul olursa en çok da onunla ilgili düşünce üretir ve davranış geliştirir. Dolayısıyla odak noktamızı değiştirerek aslında hissettiğimiz o tehlikedeyim algısını ve alarm halini biraz sakinleştirmiş oluyoruz. Önlem almak önemli. Olabildiğince elimizde olan ve kontrolümüz dahilindeki tüm önlemleri de almaya çalışacağız."
"Sosyal medyada filtreleme yapmak gerekiyor"
Sosyal medyada aşırı hassasiyet içeren görüntülerin, bir uzmanın ağzından çıkmışçasına paylaşılan ifadelerin olduğunu belirten Akçil, " Bu konuda da biraz filtreleme yapmak gerekiyor. İnsan beyni zaten hayatta kalma iç güdüsüyle tehlikeyi algılamaya, hep en kötüye odaklanmaya meyilli dolayısıyla maruz kaldığımız şeylerle o felaket senaryolarını beslemiş oluyoruz aslında. Paylaşım yapalım fakat hassas içeriklerin detayları veya aslı olmayan haberlerle ilgili değil. Duygularımızı düşüncelerimizi güvendiğimiz ve sevdiğimiz insanlarla paylaşalım. Araştırmalar da paylaşımda bulunan insanların daha hızlı iyilik haline döndüklerini gösteriyor. Bu anlamda dışa dönük olmaya ve kendimizi kapatmamaya dikkat edeceğiz. Uyku problemleri yaşıyor olabilirsiniz. İlk günlerde bunlar oldukça normal. Bu nedenle sakinleştirici/yatıştırıcı ilaç kullanımını önermiyoruz. Bu konuda da baş etme becerilerimize yönelik de kendimize biraz zaman tanımamız gerekiyor. Bedenimiz ve zihnimiz karşılaştığımız görüntülerle, düşüncelerle sürekli meşgul halde ve sürekli bir alarm halinde. Bu alarm halini yatıştırmak için en etkili yöntem ise nefes ve gevşeme egzersizleri yapmak" dedi.
"Çocuklara deprem nasıl anlatılmalı?"
Uzman Psikolog Seval Ak Çeştepe de, çocuklarda soyut düşünme 11 yaş dolaylarında başladığı için, daha küçük yaş gruplarında oyun ve oyuncaklar aracılığıyla depremi görselleştirerek anlatmamız gerekliliğinin altını çizerek şunları söyledi:
"Çocuklara depremi anlatırken iki önemli noktaya dikkat edilmesi gerekmektedir. Birincisi depremin; sel, yağmur, şimşek gibi doğal bir oluşum olduğu, ikincisi de oluşumdan önlemler ile korunmanın mümkün olduğu. Görselleştirme yapılırken her türlü oyuncak kullanılabilir. Legolar, maketler hatta yastıklar aracılığıyla bu somutlaştırma işlemi yapılabilir. Depremin travmatik etkilerinden korunmak için; en önemli olan bireyin güvenlik duygusunun beslenmesidir. Bu duyguyu beslemek için; çok küçük yaş gruplarında; sarılmak, kucaklamak, dokunsal temasta bulunmak işe yararken daha büyük yaş gruplarında ise telkin yoluyla güvenlik duyguları beslenebilir. Ebeveynin kendi duygu durumunu stabilize etmesi de bu dönemde önem taşımaktadır. Televizyon, internet gibi detaylı bilgi içeriğinin bulunduğu kaynakların kullanımının da bu dönemde sınırlandırılması faydalı olacaktır. Rutinler bizim normal akışımızı destekler. Bu sebeple hem biz hem de çocukların zorda olsa rutinlerini bu dönemde aksatmamaya çabalaması gerekmektedir. Eğer çocuk bir şekilde bu içeriğe maruz kaldıysa; üç aşamayla çocuğa yaklaşmak sağlıklı olacaktır. Duygu aynalama yapmak, durumla ilgili sade, açık ve net bir açıklama yapmak, bilgilendirmek ve yönlendirme yapmak. Yani çocuğu rahatlayabileceği kaynaklara aktarmak. Bu noktada çocuğu yönlendirmek için, yardım içerikli faaliyetler yapmasını sağlamak ya da çocukla birlikte aktivite yapmak faydalı olacaktır. Bu süreçte dışa vurumcu teknikler içeren aktivitelerle çocukların duygusal regülasyonları kolaylaştırılabilir. Bunlar resim yapmak ya da hikaye anlatımı olabilir. Buradaki metaforik dil kullanımı da çocuğun içindeki duyguyu somutlaştırıp, ifade etmesini sağlayacaktır. Eğer hikaye anlatımı yapılacaksa dikkat edilmesi gereken husus; hikayenin sonunun pozitif, olumlu bir kapanışla yapılıyor olması. Ergenlik dönemi çocuklarında ise ailelerin çocuklara yargılayıcı olmayan bir sohbet ortamı sunması ve ifade kanalı açması faydalı olacaktır. Aynı zamanda ergen bireyin sosyal aktivasyonunu canlı tutmak, bu kapsamda onu desteklemek de gerekmektedir."