HAFTA SONU EĞLENCESİ 54
04 Haziran 2022 Cumartesi 08:37
Anılarımız dökülsün kalemimizden bu gün .
Sadece gazetecilikte değil, hayatın her anında güven çok önemlidir. Birisinin nezdinde güvenilirliğinizi kaybettiğiniz gün, sadece o kişide değil, etrafındaki herkesten güveninizi kaybetmiş olursunuz. Zira çevresindeki herkese sizinle ilgili kendi yaşadığı güvensizliği anlatmaya başlar ve siz onların da güvenini kaybetmiş olursunuz.
90’lı yılların başı ve benim en deli-dolu olduğum günler. Ofisin telefonu çaldı ve arayan kişi beni istemiş. “Efendim” dedim. Karşımdaki kişi “Teslime Tosun sen misin?” dedi. “Evet” dedim. “Barınakların karşısında falezlere inen bir patika var. Oradan aşağı inerseniz küçük küçük mağara ve oyukları geçin, büyük bir mağara bulacaksınız. O mağarada bir ceset var” dedi.
“Kardeşim polisi arasana, niye beni arıyorsun?” dedim. “Biz iki arkadaş oraya bira ve şarap içmeye indik. Cesedi görünce zaten başımız belaya gireceğini anladık. Biz zaten sabıkalıyız. Şimdi polisi arasak bizim yakamıza yapışacak siz öldürdünüz diye. Arkadaşım sizi tanıyormuş adliyeden. Size güvendiği için seni aradık” dedi ve kapattı.
O günlerde telefonda ağır şakalar yapıldığı için, bana da aynısı yapılıyordur diye hemen polisi aramadım. O sırada büroda ziyarette olan Türkiye Gazetesinden Aşkın Eriş arkadaş vardı. “Hadi gidelim” dedim ve çıktık beraber. Lara-Barınak’lara o dönemde çok fazla minibüs-otobüs filan yok. Örnekköy dolmuşu 2 saatte, şanslıysan 1 saatte filan gelebilir. Neyse bindik minibüse tıngır-mıngır magirus minibüs ile bölgenin yakınında indik.
Telefondaki adamların tarif ettikleri yeri az çok bulduk ve patika aramaya başladık. 40-50 metrelik falezlerin, denize sıfır paralel olarak patikalar var. Her daim inilip çıkıldığı belli. Falezlerdeki mağaralar yukardan asla görünmez. Ancak denizden görebilirsiniz. Epey araştırmadan sonra, önümüzde iki patika kaldı. Üst patika yoldan Aşkın abi yürüyor, ben denize doğru alt patika yoldan gidiyorum. Allah göstermesin ayağın bir takılsa hiçbir engel olmadan doğru denize doğru uçacağım. Öyle bir yer yani.
Ben ilerledikçe patika engebeli hale gelmeye başladı. Bir süre sonra ceset kokusunu aldım. Aşkın abiye seslendim, “Abi aşağıda. Aşağı gel, kokusunu alıyorum” dedim. Aşkın abi aşağı gelirken, iki kayanın ortasındaki gedikten atladığım anda büyük ve muhteşem manzaralı bir mağaraya ulaşmıştım.
Öyle güzel ve sote bir yer ki, üstte dünya çökse, alttaki deniz manzaraları mağarada kimsenin haberi olmaz. Mağara oldukça büyük. Ben hale şaşarım orada neden hala çökme yaşamadı diye. Neyse mağaranın sonuna doğru cesedi bulduk. Artık sabunlaşma halindeki cesette fotoğraf veya kimlik bulabilme umuduyla üst araması için çantamda bulunan plastik eldivenleri taktım. Bir kimlik çıktı ve oturup fotoğrafını çektik.
Sonra o mağaradan yeniden çıktık. Şimdi şık restorantların olduğu o bölgede bir tane bina yok ve telefon açabilecek bir yer yok. Biriniz cep telefonu dediğini duyar gibi oldum. Nerdeee o zaman o teknoloji. Neyse mecburen yürüyerek Güzeloba tarafına gittik. Bir bakkaldan telefonla Asayiş Şube Müdürü Sırrı Aslan’ı aradım ve ceset bulduğumuzu söyledim.
Yürüyerek geri döndüğümüz için polis ekibi bizden önce gelmiş arama yapıyorlar. Bizim ihbar ettiğimizden haberi olmayan ekiple biraz kafa bulalım diye “Abi ne arıyorsunuz orada?” diyorum “Yok bir şey kardeşim. Birisi cüzdanını düşürmüş te, bulabilirmiyiz diye bakıyoruz” dedi. İkinci ekip ise “Asayiş uygulaması yapıyoruz. Bi mekan takımını uzaklaştırmak için” dedi. Biz Aşkın abiyle gülmekten yerlere yatıyoruz.
Bu arada bir türlü cesedi bulamıyorlar.
Sonunda dayanamadım ve polislere hitaben, “Abi yanlış patikadan gidiyorsunuz, alt taraftan gidin,. Önünüze iki kaya gelecek. İki kayanın bir birine dayandığı aralıktan arka tarafa atlarsanız mağarayı göreceksiniz ve aradığınız ceset mağaranın içinde” dedim.
Bu arada Asayiş Şube Müdürü Sırrı Aslan geldi. Bizim üst araması yaptığımızdan haberi yok. “Üzerinde hiç kimlik çıkmadı” dedi. Hiçbir şey söylemedik.
Ertesi gün fotoğrafla birlikte açık kimliğiyle cesedin bulunduğu haberi gazete çıkınca Sırrı Aslan beni arıyor, “Gız Teslime, nerden buldun?” diye. “Abi siz gelmeden ben üst aramasını yapmıştım zaten” dedim. “Bunu hiç beklemezdim. Kızım o cesede nasıl yaklaştın sen” diye hayretini belirtti.
Birkaç gün içinde olay çözüldü ve olay ise oldukça ilginçti.
Otogarda ayakçılık yapan iki kişi birlikte olmak için anlaşıyorlar. Bunun için otele-pansiyona gidemezler. Birisi bu bölgeyi bildiği için, diğerini “Rahat rahat orada birlikte oluruz” diyor ve beraber Lara Barınaklar bölgesine geliyorlar. Birinin ayağı biraz sakat.
İki adam birlikte olduktan sonra diğeri ölen kişinin cebindeki parasını almak için onun başını taşla ezerek öldürüyor. Zaten çıplak oldukları için kendi kıyafetlerini bu adama giydiriyor, kendisi ise o adamın kıyafetlerini giyip çıkıyor oradan. Her ikisi de otogar da ayakçı oldukları için çok da haklarında bir şey bilinmiyordu.
Ama katilin unuttuğu bir şey vardı. O da öldürdüğü adama giydirdiği kendi kıyafetlerinin cebinde kalan kimliği. Benim de üst aramasında bulduğum kimlikti bu . Elbette biz ölen kişinin değil katilin kimliğini yazmış, fotoğrafını basmış olduk.
O günden sonra bu olay piyasada duyulduğu için alemde ne kadar gayri meşru adam varsa polisle başı belaya girmesin diye bana ihbarda bulunurlardı. Hatta hırsızlar bile kendi bölgelerine giren hırsızları bile ihbar etmeye başlamışlardı.
Gayri-meşru hayat yaşayan adamın bile güven duyması güzel bir şeydir aslında.
NOT: Dün Gelecek Partisinden Raziye Gök Aktaş’a kendisini Ak parti İl Başkan yardımcısı olarak tanıtan Mehmet Durgun’la ilgili bir yazı kaleme aldım. Raziye Gök Aktaş’la ilgili yazarken Ak Partiden milletvekili aday adayı olduğu sırada türbanlı, adaylığı açıklanmayınca türbanı sıyırıp kafasından attı” şeklinde yazmıştım.
Raziye Gök Aktaş’ın uyarısı ile aklım başıma geldi.
Raziye hanım hiçbir döneminde türbanlı filan değilmiş. Benim hafızam öyle bir oyun oynadı ki, böyle bir hata yapmış oldum. Buradan sadece türban konusunda kendisinden açık ve aleni özür dilerim.
Ancak, Raziye hanım beni nezaketli bir şekilde uyarırken “Hukuki yollara başvuracağım” cümlesi var ya işte o cümle de beni huzursuz etti. Sosyal medyadan yazdım, bir daha tekrar edeyim. Lütfen şikayetçi olunuz, lütfen hukuki yollara başvurunuz. Ya hu Raziye hanım 30 yılını adliyede geçirmiş ve her yıl onlarca dava ile boğuşmuş birisiyim. Gidin Allah aşkına lütfen yapınız şikayetinizi. Bu büyük ve vahim hata yüzünden kessinler benim cezamı.