HAFTASONU EĞLENCESİ
03 Temmuz 2021 Cumartesi 09:24
Sıcaklardan bunaldığımız bu günlerde başlasın hafta sonu eğlencemiz.
İnsanoğlu çok enteresan bir yaratık. Rabbim yaratırken ne düşündüğünün sırrını bilemiyoruz.
Efsane polis muhabiri Cüneyt Bol, ben ve bir gazeteci arkadaş daha var yanımızda ve Çallı Emniyet Müdürlüğüne gittik. Müjdat Özcan ağır suçlar büro amiri. Kıyafet hırsızlığı suçundan birisini yakalamışlar ve basın açıklaması yapacaklar.
"Amaaaan" dedik hep birlikte her zamanki hırsızlardan birisi. Ama Müjdat Özcan'ın yüzünde muzip bir gülümseme var. Normal şartlarda tanıyanlar bilir, eğer dostlar arasında ve keyifli bir anı değilse, Müjdat abinin yüzü poker surat gibi ifadesizdir. Yani duygularını anlayamazsınız. Şüpheyle sorduk, "Enteresan bir yönü var mı?" Müjdat abinin sağ yanağı istemsizce yukarı kıvrılıp, yarım gülüşünü gösterdi. Bu enteresan bir bilgi var demektir.
Israr-kıyametin sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. "Hırsız aynı zamanda tecavüz zanlısı" dedi. İşler ilginçleşmişti.
Meğer hırsız beyefendi, temel seks ihtiyacını gidermek için cebine fiks ücret 20 lirayı koyup, çıkmış sokaklara. O dönemlerde yeni yeni ülkemize gelen sarı saçlı Romen ve Rus kadınlarından birisine talip olmuş. Ancak kadınlar yarım yamalak Türkçeleri ile "Sen alacak duj, verecek 100 dolar caniim" deyince iş değişmiş.
Cebindeki para yetmiyor. Bizim hırsız ne yapsın? "Gecenin ilerleyen saatlerinde hırsızlık yaparım, parayı toplarım" diye düşünmüş. Dükkanların kapanmasını bekliyor. Beklerken canı sıkılınca cebindeki 20 lirayla almış biraları içmeye başlamış. Dükkanlar kapanıp, el ayak çekilince bizim hırsız yalpalayarak yürüyüp, Atatürk Caddesi ile Ali Çetinkaya Caddesinin birleşiminde olan Belediye İşhanının altındaki bir giyim mağazanın kepenklerini kırarak dalıyor içeriye. Raflardaki kıyafetleri çuvala doldururken, kafa iyi olduğu için vitrindeki cansız mankenlere gözü takılıyor. Dişi halde üretilen cansız mankenlerin üzerlerindeki kıyafetler ile gözüne muhteşem görünüyor. Kafa zaten 1 milyon. Cansız kadın mankenlere bakıp, sarışın desen, sarışın. Boy, pos endam yerinde. Cansız mankeni içeri çekip tecavüz ediyor. Namusunu kirlettiği cansız mankeni per perişan halde, dükkanın ortasında bırakıp, yükleniyor sırtına çuvalı kaçarken, tesadüfen polisler yakalıyor.
Neyse polis adamı çaldığı mallar ile gözaltına alıyor. Sabah işyeri sahibi bulunduğu karakola dükkanının soyulduğunu ve cansız mankenine tecavüz edildiğini ihbar ediyor. Polis, hırsızın aynı zamanda tecavüz zanlısı olduğunu o zaman öğreniyorlar.
İşte bizim maceramız bundan sonra başlıyor.
Müjdat abiye yalvardık, yakardık diğer gazetecilere hırsız adamın, bu detayını anlatmamasını istedik. Sonunda "Tamam" dedi. Diğer gazetecilerle birlikte biz de adamın resimlerini çektik. Adam hala ayılmamıştı.
Ben Cüneyt abi ve bir gazeteci daha bekliyoruz. Herkes gittikten sonra Müjdat abinin odasına tekrar girip, "Adamı cansız mankenle birlikte çekelim" dedik. "Tamam. Getirin cansız mankeni yeniden fotoğraf çektireceğim size" dedi.
Cüneyt abinin arabasına bindik, doğru mağaza sahibine gittik. Mağaza sahibine tecavüze uğrayan mankeni hırsızla birlikte çekeceğimizi, bize 1 saatliğine vermesini rica ettik. Adam demesin mi "Benim cansız mankenimin namusu kirlendi. Gazetelere çıkmasını istemiyorum" diye. Haydaaaa, "Abi bu cansız, plastik ne namusundan bahsediyorsun" desek de adamı ikna edemedik.
Başka yerden emanet alırız diye çıktık mağazadan. Diğer arkadaş, "Hamdi bebe mağazasının sahibi benim tanıdığım. Oradan alalım cansız mankeni" dedi. "Yahu", dedim, "Hamdi bebe de sadece çocuk mankenler var. Adam sapık. Sübyancı sapık değil ki"
Neyse, Cumhuriyet meydanında Özgür Jeans diye bir mağaza var. Sahibine rica ettim, aldık oradan bir dişi manken. Bir de pembe şapka aldık cansız mankene.
Yalnız cansız manken iki parça. Bel hizasından üstü ayrı, ayak kısmı ayrı.
Emniyet binasının arkasına heyecanla geldik.
Şimdi bu sahneyi gözünüzün önüne getirmenizi rica ediyorum.
Cüneyt abinin bir elinde fotoğraf makinası, diğer elinde cansız mankenin üst tarafı var. Mecbur cansız mankenin koltuk altlarından kolunu geçirip kucaklaması lazım. Ama eli tam kadın olarak üretilen mankenin göğüs kısmına geliyor. Diğer arkadaşında elinde fotoğraf makine çantası var ve o da tek eliyle taşıması lazım. O da mankenin bacak arasından geçirmiş kolunu, öyle yüklenmiş kendisine düşen parçayı. Ben ise elimde pembe bir plaj şapkasıyla peşlerindeyim.
Arka tarafta çay-sigara içmeye çıkan polisler bizi bir gördü. Kahkahayı bastılar. "Bu ne hal? Millet sizi sapık zannedecek" diye o halimize nasıl gülüyorlar anlatamam.
Mankenin altıyla, üstünü birleştirdik. Kafasına da şapkayı giydirdik. Polis arkadaşlar hırsızı nezaretten getirdiler.
Biz adam utanır, yüzünü kapatır filan diye düşünürken, cansız mankeni görünce adamın gözleri parladı, ağızı kulaklarına kadar yayıldı adeta. Hırsız-sapık cansız mankenle nasıl bir gece geçirdiyse artık.
Hırsız-sapık sarıldı bizim cansız mankene. Biz fotoğraf çekiyoruz adam ise bizi umursamadan cansız mankenin kiraz gibi dudaklarına yapıştı, öpmeye çalışıyor. "Canııım" diyor.
Sonunda Müjdat abi dayanamadı, "Bizim yanımızda hala cansız mankene halleniyor. Gözümüzün önünde yine tecavüz edecek P..v...k. Atın bunu nezarete" dedi.
Ertesi gün benim çalıştığım Hürriyet, Cüneyt Bol'un o zaman hangi gazetede çalıştığını hatırlamıyorum ve diğer gazetecinin gazetesinde bizim "Cansız mankene tecavüz" haberi yayınlanırken, sadece hırsızlık haberini yapan, yani polisin çağırıp "Bunları çekin" komutunu yerine getirerek, hiç bir soru sormadan bürolarına dönen diğer gazeteci arkadaşların yedikleri fırçaları birbirine bağlasan buradan İstanbul'a yol olur.
Ağır ceza mahkemelerinde 20 dava varsa, 10 tanesi cinsel istismar davasıydı. Senelerce bu davaları takip ettim ben. Bu gün geldiğimiz noktada, yani çocuklara yapılan taciz, tecavüz gibi olaylarının arttığını fark ettikçe, vallahi o hırsız-sapık beyefendiye çoluk-çocuğa musallat olmadığı, taciz-istismar etmediği için saygı duyasım geliyor.