İMZAMI ATARIM
21 Haziran 2022 Salı 09:46
Dün meslektaşlarımızla aramızda çok hızlı telefon trafiği vardı.
Twitter’de “Deli muhbir” isimli bir hesaptan Antalya Basının isim yapmış “Gazeteciyim” diyenlere ve hakikaten deve dişi gibi gazetecilere yönelik ilk olarak mealen “Hazırlanın sizi tek tek ifşa edeceğim. Millet de bilsin köşelerden, gazetelerden millete ahkam kesenlerin gerçek yüzlerini. Ne kadar zamazingo işiniz varsa ortaya faş edeceğim” anlamına gelecek şekilde yayın yapmış.
Ardından bir süre sonra söylediği gibi bir meslek büyüğümüzle başladı yayına.
İşte dün gazeteciler camiasına düşen ve aramızda patlayan bomba bu oldu.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti derhal toplanarak, vakit geçirmeksizin Antalya basınına yönelik olarak bunun bir şantaj olduğunu belirten yönetim kurulu imzalı bir açıklama yaptılar.
AGC Yönetimi olayı yargıya taşıdıklarını belirterek “Son günlerde bir sosyal medya hesabı üzerinden, Antalya’nın önde gelen gazetecileri iftira ve açık şantaj kokan ifadelerle hedef alınmıştır. Gizlendiği kuytu köşeden dört bir yana kin ve nefret kusan ‘muhbir’ vatandaş, öyle anlaşılıyor ki ihbar, iftira ve karalamayı iş edinmiştir. Yapılan paylaşımların gazetecilik mesleğinin etik değerleriyle ve temel insan haklarıyla bağdaşan bir yönü yoktur. Rumuz kullanarak ‘sıra gelecek’ diye şantaj yapmayı da ihmal etmeyen ‘muhbir’ vatandaşın çirkin iftiraları, gazetecileri lekelemeye yetmeyecektir. Antalya basınına ayar verme çabası ise beyhudedir. Antalya Gazeteciler Cemiyeti, gazetecilik mesleğine ve üyelerine yönelik bu çirkin saldırıya karşı hukuki işlemleri başlatmıştır. Üyelerimize ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.” Dediler.
Ayarı iyi verilmiş bir basın açıklamasıydı.
Aslında ucundan kıyısından sinyaller verdiği bazı şeyler Antalya basın camiasında bilinen, mavrası döndürülen şeylerdi. Bazılarını gerçekten hiç duymamıştım.
Uzaklardayım ve bu yazılanları okudukça“Aaaa, aaaaa, ne oluyor ya hu? Kim bunları bilebilir ki? Kim yapıyor bunları? ” derken bazı meslektaşlarım beni arayarak “Deli muhbir sen misin?” diye sordular.
En önemli ipuçları ise T.T şeklinde ismimin kısaltılmış hali yokmuş! Deli muhbir denilen Twitter kullanıcısı bana hitaben “Senin de şöyle zamazingo işin var” dememiş! Bana parmak sallamamış! Zaten bazılarını daha önce ben yazmışım. Öyleyse bu kişi ben olabilirmişim”
Önce şakalaştık ama sonra bazılarının ciddi ciddi sorduklarını fark ettim.
Demek ki kendi aralarında böyle konuşmalar yapılmış.
Bazı arkadaşlarımıza ise birilerinin özellikle sordurduğunu fark ettim.
Arayan meslektaşlarıma söyledim, buradan da herkese bir kez daha beyan ederim ki, ben feyk hesapların ardına gizlenmem.
Feyk hesaplardan hesaplaşmak benim gazeteciliğime, karakterime, duruşuma ve insani yönüme hiç uymaz.
Kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğim lafı da arkasından konuşmamaya gayret ederim. Zaten bu huyum yüzünden, yani “Her doğru her yerde söylenmeyeceği” kuralını sık sık çiğnediğim için sevenim de pek yoktur.
Beni kimsenin sevmesine ihtiyacım yok, ama güvenine ihtiyacım var.
Zira güven yerine konulabilen en zor duygudur.
Mesleğimi icra ederken kimsenin elinde tuttuğu tabancanın namlusu da olmamaya gayret ettim.
Bir gazeteci için imza çok önemlidir.
Ben yazdığım habere, yazıya imzamı atarım. Vicdanımın süzgecinden geçmeyen yazıyı da, haberi de yazmam, imzamı da atmam.
Bu günlerde Netfilx’de bir dizi başladı “Kuş uçuşu” diye izlemenizi tavsiye ederim. Antalya’da yaşadıklarımızın farklı versiyonunun dizisini çekmişler.