Dün gece 5-6 kişilik bir grupla çay eşliğinde sohbet ediyoruz. Konu geldi Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü'ye. 

Hakan Tütüncü'nün Ak Partinin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak parti içindeki tüm rakiplerinin milletvekili olmak için aday adayı olduğunu konuştuk. Tütüncü'nün önündeki en büyük engel Menderes Türel'di ve Türel milletvekili adaylığını açıkladı. Ha keza Mevlüt Çavuşoğlu ve Mustafa Köse'de aynı şekilde milletvekili adayı oldular. Geriye dişe dokunur birisi kalmadı.

Bu nedenle Hakan Tütüncü'nün önünde parti içi hiç bir rakip kalmadan Muhittin Böcek'in karşısına aday olacağını konuştuk.

Söz döndü dolaştı, Hakan Tütüncü'ye geldi.  "Tütüncü'nün tam 4 yıldır hiç bıkıp usanmadan, evinde ayağını şöyle uzatarak yatmadan bir gecede 4 ev gezerek, Antalya'da girmediği ev kalmadı" diye konuşuldu.

Masada bulunan bir  muhalefet partisinin eski il başkanı "Yerel seçimler iyi ki benim dönemime denk gelmeyecek. Yoksa ben adama muhalefet yapamazdım. Ağzımı açıp hiç bir şey söyleyemezdim" dedi.  

Şaşırdık ve "Neden?" diye sorunca

İl başkanlığı yaptığım günlerde bir vatandaşımız aradı. Beyin kanaması geçirmiş bir yakınından bahsetti. Hastası felç olmuş ve palyatif bakıma muhtaç hale gelmiş. Hastaneden çıkartacaklar ve evde bakıma geçilmesi gerek. Yatak ve aparatları gerekli. Ne yapacaklarını bilemiyorlar ve paraları da yok, yardım istiyorlar. 

Bizim Büyükşehir Belediyesi geldi aklıma. Elimde telefon kimi arasam diye düşünüyorum.

Evde bakım, sağlık işlerinden sorumlu daire başkanını tanıyorum. Burnundan kıl aldırmayan, empati kurma yeteneği sıfır, burnu havada gezen  birisi. Daha önce başıma geldiği için biliyorum. "Arkadaşlara bir baktırayım" der ve bir daha gerisini getiremeyeceğimizi bildiğim için elimde telefon düşünüyorum. 

Adam Kepez bölgesinde oturuyor ve tuttum aradım Hakan Tütüncü'yü. Tak açtı telefonu ve "Buyrun sayın il başkanım" dedi.  Konuyu anlattım ve nasıl bir yardımda bulunabiliriz diye birazda çekinerek sordum. "Siz bana hasta yakınlarının iletişim bilgilerini atın. Ben ve arkadaşlarım elimizden geleni yaparız" dedi. 

Ertesi gün telefonum çaldı. Baktım Hakan Tütüncü. Açtım telefonu, "Başkanım hasta yakınları ile iletişime geçtik. Evindeki odasına palyatif bakım yatağını ve aparatlarını kurduk. Hastaneden çıkış yapacağı zaman ambulansımız ile alıp, evine geçireceğiz. Bundan sonra evde bakım hizmetlerinden yararlanacak ve takibini yapacağız. Başka bir arzunuz var mı?" dedi. 

"Ben telefonun ucunda kaldım. Şimdi ben bu adama karşı nasıl muhalefet edebilirdim. Ağzımı açıp bir söz söyleyemezdim. İyi ki il başkanlığı koltuğunda değilim ve olmayacağım" dedi. 

Sonuçta masada ABB Başkanı Muhittin Böcek'in bu sefer zorlu bir rakip ile karşı karşıya kalacağı söylenirken bir arkadaş yavaşça "Reis Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybederse Ak Partide bir Allahın kulu kalmaz. Arkalarına bakmadan partiyi terk edecek çok adam var. Hatırlarsanız Menderes Türel'in seçimi kaybetmesinin ardından Ak Parti'nin önü bir anda boşalıvermiş ve bu da gazetelere haber olmuştu. Bakalım o zamana kadar Ak Parti ve Hakan Tütüncü yerinde kalacak mı?" dedi.

Elbette daha yerel seçimlere dolu dolu 1 yıl kadar süre var. Kim öle, kim kala?