KISA KISA
24 Eylül 2019 Salı 15:55
KÖŞEBAŞI
KISA KISA
ŞOFÖRLER ODASI SEÇİMİ
Şoförler Odası seçimi var bilindiği üzere. Adlıhan Dere başkanın Şoförler Cemiyetine başkan olma hayalini alttan alta sürdürürken, ben yazınca birden bire taktik değiştirdi. Niyazi Özçelik'in karşısında kazanma şansı olmayan Dere, direksiyonunu Özçelik'ten yana kırdı. Mehmet Ali Alkan'ın tutuklandığı savcılık dosyasında (Ki savcılık dosyası, Ticaret Bakanlığı müfettiş raporlarına dayandırılmaktadır) üzerindeki rantı yüksek taksiler ile dosyaya giren Dere bakalım oradan kendi ismini nasıl çıkartacak?
- arada Mehmet Ali Alkan'ın değerli eşi cezaevindeki kocasının yeniden seçilmesi için tüm gücüyle çabalıyor. Bakın siz efsane başkan Nevzat Tulgar'ın yaptığı taktiği uygulamaya çalışıyorsunuz. Rahmetli Tulgar'da cezaevinde iken özellikle Döşemealtılıların tüm gücüyle yeniden Şoförler odası başkanlığı koltuğunu kazanmıştı. Ama bu sefer devir değişti. Alkan yeniden başkanlığı kazansa bile o koltuğa yeniden oturması biraz zor. Görevden alınma ihtimali çok yüksek. (Ki maalesef kazanma ihtimal yok. Çünkü yüzünüze söylemiyorlar ama şoför esnafı kocanıza çok kızgınlar. Rantı yüksek yerlere 3-5 araba yazdı. Duraktaki şoförler kabul etmeyince tam karşılarına taksi durağı kurdu. şoförlerin çoğunluğu size oy vermeyecek.) Demem o ki, paranızı boş yere harcamayın. Çünkü ileride cidden size çok lazım olacak.
Niyazi Özçelik kardeşim, haddim olmayarak bazı şeyler söyleyeceğim. Muhtemel olarak bu seçimi kazanacaksın. Ama kendinden önceki başkanın yaptıklarını yapmaya kalkarsan onun sürdüğü 10 yılı aşkın sefayı da süremezsin. Minnet borcun sadece şoför esnafına karşı olsun. Hiçbir oda başkanı, esnaf başkanı seni oraya oturtmuyor. Şoför esnafı oturtuyor. Daha önce "Seni destekliyoruz" diyen oda başkanlarının o kadar gücü varsa bundan önceki seçimde seni nasıl o koltuğa oturtmaya yetmediğini düşün. Bunu bil, kafanın bir köşesine yaz. Bir gün "Seni o koltuğa biz oturttuk" diyerek diyetini isteyenlere, "Beni siz değil, şoför esnafı seçti başkanlığa" diyebilirsin.
HASAN SUBAŞI
Hasan Subaşı'yı mesleğe başladığım ilk günlerden bu yana tanırım ve çok büyük saygı duyarım. Antalya olarak neredeyse 25-30 yıldır onun eseri olan Toptancı Hal'i, bu gün bile hiçbir fonksiyonunu kaybetmeyen modern otogarı, geliştirilen yağmur ve atık su drenaj sistemlerini kullanıyoruz. ATatürk Kültür Merkezi, Subaşı Parkı, Cam piramit onun eserleri arasında yer alıyor. Daha benim aklıma gelmeyen bir çok eseri vardır.
Ancak Sayın Subaşı'nın milletvekili olmasından sonra biraz geri planda kaldı gibi. Benim tanıdığım Hasan Subaşı aktif bir siyasetçidir. Söyleyebileceği şeyleri, açık ve anlaşılır şekilde söyler. Şimdi bakıyorum bazen sosyal medyadan filan bir açıklama atıyor. Lafı ağzında deyim yerindeyse geveliyor duruyor. Ne söylemek istediğini, ne söylediğini benim cahilliğime verin bazen hiç anlamıyorum.
Mensubu olduğu partinin Ak Parti ile yakınlaşması, milletvekili olduğu Antalya'da FETÖ ve atama kavgaları ayyuka çıkmışken ağzını açıp tek kelime etmiyor. Meral Akşener Antalya'ya geliyor, memleketi Elmalı'ya gidiyor. Ama sayın Subaşını göremiyoruz. Ortada bir tek bu dedikoduların tam ortasında adı her zaman anılan Manavgat Milletvekili Tuba Vural Çokal Meral Akşener'le her yerde. Sayın Subaşı, parti içindeki çekişmelerden kendisinden uzak tutmaya çalışıyor. Ama unutmayın Sayın Subaşı, sizi oraya getiren İYİ Partiye gönül vermiş insanlar. Hani bu gün tüm şikayetlerine, söylediklerine kulaklarınızı tıkadığınız İYİ Partililer. Saygılar.
MEHMET RIFAT DURUKAN
Bundan iki yıl kadar önce odamın kapısı çaldı ve içeriye dal gibi bir adam girdi. Yüzü gülümsüyordu. Yüzü aydınlık ve gülümseyen insanlara karşı hep yakınlık duyarım. Kelimelerini tane tane kullanıyordu. Oturdu ve kendisini anlattı. "Ben" dedi, "Mehmet Rıfat Durukan. AK Parti Konyaaltı İlçe Başkanıydım. Görevimi bıraktım ve milletvekili olmak istiyorum. Ben Antalya'lı değilim ama bir Antalya'lı kadar bu kenti seviyorum, hizmet etmek istiyorum" dedi.
Bilenler bilir, bir insanla tanışmamın ilk 5 dakikasında karar veririm hakkında. İyi bir insan mış, kötü bir insan mı? Kıskanç mı?, cimri mi?, bonkör mü? gibi bir çok özelliğine ilk 5 dakikada filan karar veririm. Mehmet Rıfat Durukan'ın gözlerinin içine baktığımda tıpkı yüzü gibi, kalbi de pırıl pırıldı. O günden bu yana yüzündeki masumiyeti de, kalbindeki masumiyeti hiç kaybetmedi. Masumiyeti olan insanlardan zarar gelmez. Milletvekili olamadı ama ben iyi bir insan tanımış oldum.
Bir süreden bu yana ağır bir hastalıkla mücadele ediyor. Bu gün baktım sosyal medyadan başta Ruhi Beşiktaş olmak üzere gönüldaşları fotoğraf yayınlamışlar. Mehmet Rıfat Durukan yine o masum yüzü ile sabah namazına gitmiş. Önünde bir kediyi seviyor. Kalabalık, gerçekten kalabalık arkadaşları, gönüldaşları onu 12 saat sürecek ağır bir ameliyata uğurluyorlar. Ben olsam, "Ulan ben burda can derdine düşmüşüm, sizin derdiniz selfie çekmek) diye atarlanırım. Ama o ağır ameliyata giderken bile arkadaşlarının telefon kamerasına gülümseyerek bakıyor. Hiçbir şikayeti olmadan, başına gelecekleri kabullenen o gözlerindeki ifadeyi gördüm.
Bu yazıyı yazdığım sırada halen ameliyatta olan Mehmet Rıfat Durukan, iyi bir insan olarak tanıdığım seni Allah önce çok sevdiğin çocuklarına, ailene bağışlasın. Dostlarına, sevenlerine, gönüldaşlarına, partidaşlarına, arkadaşlarına bu mücadeleden galip çıkacağını göster sevgili kardeşim. Allah şifa versin diyorum. Dualarımız seninle.