RANTSAL DÖNÜŞÜM
22 Ocak 2020 Çarşamba 11:01
KÖŞEBAŞI
RANTSAL DÖNÜŞÜM
Son bir haftadır kişisel işlerim nedeniyle hayli yoğundum. Bu nedenle kısa bir süre yazılara ara vermek zorunda kaldım.
Bu gün köşemizin konusu ilginç bir "KENTSEL DÖNÜŞÜM" hikayesi.
Diyelim ki sizin Eski Lara yolunda denize nazır bir apartmanda daireniz var. Manzara harika. Elinizde tapu gibi tapunuz var. Kentsel dönüşüm olayları başladığında apartman yönetimi olarak gitmişsiniz belediyeye, "Binamız riskli binalar grubuna girip girmediğinin tespitini istiyoruz" demişsiniz. Gelmişler ölçmüşler, biçmişler ve sizin binanızın karot testleri yapılmış (Sertleşmiş betondan alınan numune) elinizede tapu gibi "Basınç dayanım" raporunu vermişler.
Sonra geçtiğimiz yılın başında birileri sizin apartmanınıza göz dikiyor. "Binanız riskli bina, kentsel dönüşüme girerek 6 katlı binanızı yıkacağız, yerine 12 katlı bina yapacağız" diyorlar. Diyorsunuz ki "Şaka bu" ama şaka değil. Daha siz ne olduğunu anlamadan binanıza "Çürük" raporu verilip, "Derhal binayı boşaltın, bu binayı yıkacağız" diyorlar. Belediyeye koşuyorsunuz "O bölgede 12 katlı bir binaya ruhsat verilmesi söz konusu bile olamaz. Ama bakanlıktan ruhsat verilirse bizim yapacağımız hiçbir şey yok" diyorlar. Adamlar daha binanın raporu çıkmadan bazı komşularınızı İKNA edip, ön sözleşme yapmış bile olduğunu öğreniyorsunuz.
Çaresizce devletin çeşitli kurumlarına gidip-gelip duruyorsunuz. Her gittiğiniz yerde görünmeyen duvarlara çarpıyorsunuz.
Çıkan "Çürük raporuna itiraz ediyorsunuz, adamlar size gülüyor. Mahkemeye gidiyorsunuz davanız reddediliyor. İtiraz ediyorsunuz "Biz birkaç gün içinde o işi hallediriz" diyorlar. Alay ettiklerini zannediyorsunuz ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğüne verdiğiniz dilekçe bile jet hızıyla Ankara'ya gidiyor. İkisi inşaat mühendisi, konuyla ilgili bölümlerden en az 4 üye ve toplam 7 üye ile komisyon kurulması ve bunun komisyona gelip görüşülmesi gerekirken, 10 gün içinde sizin dilekçeniz Ankara'ya ulaşıyor, çok seri bir şekilde 5 üye bir araya geliyor, komisyon kuruluyor ve rapor onaylanıp geri dönüyor. Size tebliğ ediliyor. Şaşkınlıktan dilinizi yutacak gibi oluyorsunuz.
Adamlar size ulaşıyor ve "Diğer daire sahiplerine istedikleri daireyi vereceğiz ama senin daireni sattıracağız" diye birde meydan okuyorlar.
Son anda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz yılın Eylül ayında bir genelge yayınlıyor. Resmi gazetede yayınlanan 1510 sayılı kararname ile sizin evinizin de bulunduğu alanlar ile ilgili olarak "Kesin korunacak hassas alan" olarak ilan ediliyor. Bunu söylediğinizde size yine gülüyorlar. "İşimizi Ankara'dan hallediyoruz" diyorlar.
Göz göre göre trilyonlarca liralık muhteşem manzaralı eviniz elinizden gidiyor gitmesine de, ben konunun orasında değilim. Lara'da falezlerin üzerine 4 blok halinde 12 katlı bir kütleyi oturtmak artık çevre faciası olacak. Lara bölgesinin o muhteşem manzarası her geçen gün betona boğulacak. Zaten o bölgede bu güne kadar büyük bir çevre felaketi yaşanmış. Bari bundan sonrası korunabilse derken gözü rant bürümüş birileri "Eskilerden bizim neyimiz eksik. Bizde istiyoruz diyerek" büyük bir açlıkla saldırıyorlar.
Daha beteri bu kişilerin sözleşme yaptıkları inşaat firması Ankara'da konkordato ilan etmiş.
İşte bu saldırıları bertaraf etmek için, bir avuç insanın haklarını savunmak için Av. Erdal Yiğit günlerdir çabalayıp duruyor. İdare Mahkemesi, bakanlık derken o da hukuki yolları tüketmek üzere.
PEKİ KİM BU KİŞİLER?
Bu kişilerden birisi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Antalya Valimiz Sayın Münir Karaloğlu'nun ismini kullanıyor. Herkese şöyle bir hikaye anlatıyormuş. "15 Temmuz gecesi Sayın Valimizle beraberdik. Valimiz bana bir silah verdi ve ben Askeriyenin kapısına geçtim. İçerdeki askerlere seslendim. (Çıkanı vururum) diye. Benden korktukları için Antalya'da bir asker bile dışarı adım atamadı. Bu nedenle 15 Temmuz gazisi oldum. Cumhurbaşkanımız benim bu kahramanlığım için (Git istediğini yap. Devlet dairelerinde sana karşı bir durum olursa haberim olsun) dedi. Şimdi telefonla her zaman ulaşabilirim. Her şey bir telefonuma bakar. Vali beyin kapısını çalmadan içeri girebilen birisiyim" diyormuş.
Bir diğeri iktidar partisinin mensubu olduğunu, il yönetiminde olduklarını söylüyorlar. Bence Sayın İbrahim Ethem Taş'ın bu gibi dava adamlığının yakından uzaktan ilgisi olmayan kişilerden bir an önce kurtulması gerekiyor.
Bu olayların kolaylaştırılmasının arkasında ise İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'nun kardeşi olduğunu söylediler.
OLMAZ BÖYLE ŞEY
Bunu ilk duyduğumda "Yahu birisi iktidarın nimetlerinden faydalanmaya çalışıyor, bir diğeri Sayın Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gazilerine karşı muhabbetini kullanıyor.
Antalya Valisi Münir Karaloğlu'nun en ağır ben eleştirdim bu güne kadar. Ama benim uzaktan tanıdığım Sayın Vali vatandaşa katakülle yapmaya çalışan birilerine asla arka çıkmaz, müsamaha göstermez.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kardeşinin perde arkasında olması konusunu ise şöyle açıklayabilirim.
Yıllar önce adliyede bir konuyla ilgili haber yapıyorum. O dönemde rejim yaptım zayıfladım. Adamın birisi bana "Ben Teslime Tosun'nun teyzesinin oğluyum. Benim haberimi yapmayın" dedi. Adamı ilk defa görüyordum ve o da muhtemelen beni ilk defa gördüğü için hiç tanımamıştı. Ben gayet sakin, "Hiç sevmem kendisini ama hatırı var. Yapmayız haberini. Uzun zamandır görmedim, nasıl Teslime hanım, iyi mi? diye sordum. Adam bana bir gece önce Teslime ablanın onlara yemeğe gittiğini filan anlatıyordu.
Tüm bunlara açıklama getirebiliyorum. Ancak tek bir şeye açıklama getiremiyorum. Adamlar ne söyledilerse yapmışlar. "Binaya çürük raporu alacağız" demişler. Almışla. "Davanızı kabul ettirmeyeceğiz" demişler, kabul edilmemiş. "Bakanlığa itirazınızı reddettireceğiz" demişler, reddedilmiş. Şimdi "idare mahkemesindeki davanızı da reddettireceğiz ve Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı ile görüşüp, Muratpaşa Belediyesini devreden çıkartıp, Cumhurbaşkanımızın hassas bölge ilan ettiği bu alana 12 katlı 4 blok yapacağız" diyorlar. Bakalım yapabilecekler mi?
NOT: Apartmandakilerin bazıları mecbur kalıp konkordato ilan etmiş bu firma ile sözleşme imzalamışlar. Ancak binadaki bazı ev sahipleri ise direnmeye devam ediyorlar.