Antalya Haberal

VEBALİ AĞIR OLUR

23 Kasım 2020 Pazartesi 08:04


KÖŞEBAŞI 

VEBALİ AĞIR OLUR!

Hafta başı gündem yoğun ama biz bu gün Başkanımız  Muhittin Böcek'le ilgili taburcu edilmesi olayına yoğunlaşalım. Çünkü Akdeniz Üniversitesinde çok garip şeyler oluyor ve bence Başkanımızın hayatıyla ilgili endişelenmemiz gerekiyor. 

Geçtiğimiz hafta (Ücretli ama her nasıl oluyorsa) fahri basın danışmanlı Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen Özkan hanımefendi bir açıklama yaparak Başkanımız Muhittin Böcek'in 10 güne kadar taburcu olabileceğini belirtti. Hepimiz sevindik. Valla ben kendi adıma söyleyeyim, kocaman gülümseyerek içimden "Yırttın be goca başkan. Annen seni kadir gecesi doğurmuş" dedim.

Sonra bir çok platformda, bazı gazetelerde Muhittin Böcek'in taburcu olmasının imkansız olduğu, hala sağlık sorunun ciddiyetini koruduğu şeklinde yorumlar ve yazılar çıktı. 

Hatta "Başkanın akciğerlerinde her hangi bir lobunda "Atalektazi" gelişmişmidir? Beyin fonksiyonlarında durum nasıldır, şuuru yerindemidir? Akdeniz Üniversitesi  sağlık durumu hala ciddiyetini koruyan Başkan Böcek’i neden taburcu etmek istiyor? Rektör,  Rektör yardımcıları ve Hastane Başhekiminin açıklamaları neden bir birini tutmuyor?  Mekanikte olsa "Ventilatörsüz", kendiliğinden yani spontan solunum yapabilmektemidir? Sponten solunumla "Oksijen parsiyel basıncı" normal seviyelerde seyredebilmektemidir?, Başkan Böcek’in "kardiyovasküler sistemine ait parametreler stabilmidir?"Başkanın "trakeostomisi" kapatılmışmıdır. Konuşma ve ses fonksiyonlarında kayıp varmıdır?, şuuru yerinde mi?, algı bozukluğu varmı?" sorularını  arka arkasına sıraladılar. 
 "Atalektazi, ventilatör, oksijen parsiyel basıncı, trakeostomi, kardiovasküler parametreler " Ve benim kafam karıştı arkadaşlar. 

Şu yukarda yazılanların tamamı tıbbi terimlerdir. Bazılarını ı bırakın anlamayı, telafuz etmeye bile benim dilim dönmüyor.  Tamamı da Sayın Başkanımızın sağılık sorunlarıyla ilgili tıbbi terimli sorulardır. Bir gazetecinin veya sıradan birisinin oturup bu soruları hazırlaması imkansızdır diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum.? 

Demek ki Akdeniz Üniversitesinde bir şeyler oluyor. 
Demek ki Tıp Fakültesinde bir şeyler oluyor. 

Kimseyi töhmet altında bırakmak istemem. Yanılıyor olabilirim.  Ama başkanın sağlığı ile ilgilenen doktor veya sağlık çalışanlarından birileri alel acele başkanı taburcu etmelerine, göz göre göre "Allah göstermesin" sonu ölümle bitebilecek bir olaya neden olmayı  vicdanı el vermedi herhalde.  
Belki de kimin tarafından olduğunu bilmediğimiz verilen "Taburcu edin" talimatına da karşı gelemiyorsa eğer, tek çıkış noktası olarak gazetecilere böyle sorular göndererek, sonu belki felaketle bitebilecek bir olaya "Dur" demeye çalışıyorlar diye düşünüyorum. 

 

Veya birileri sırf insanların kafasını karıştırmak için, sırf ortalık karıştırmak için, sırf kendi çıkarları için belki de hiç Muhittin Böcek'in tedavisinde yanında olmayan  bazı doktorlardan yardım alarak bu soruları hazırlayıp piyasaya sürdü. 

Bir kaç gündür yaşanan ve açıklanan şu tabloya bakınca benim yorumum bu oldu. . . . 


Evinde tıpkı hastane odası gibi bir oda hazırlandığını duyduk, hatta tıbbi cihazlar alınarak bu odaya monte edildiğini duyduk, Almanya'da İbrahim Tatlıses'in de fizik tedavi gördüğü Hamburg'daki bir hastaneden bahsettiler ama,  insan görmeyince şüphe içinde kalıyor. Biz Türk milletinin bir özelliği vardır bir şeyi kendi gözümüzle görmeyince inanamayız. 
Başkanın şu ana kadar bir fotoğrafını bile göremedik. 

Beni "Hastanede yattığı sürece vekil değiştiremez, taburcu olunca vekil değiştirebilir" gibi siyasi çıkara dayalı hesaplar ilgilendirmiyor. Koltuk sever olan  kim ne yaparsa yapsın!  Ama eğer yukardaki gibi bir durum varsa ve eğer başkanımıza bir şey olursa bu vebalin altından kim kalkabilir? Kim bunun hesabını verebilir?  

O zaman yukarda kimin tarafından hazırlandığını bilmediğimiz, sorular bu sefer daha acımasız olarak sorulmayacak mı? 

Eğer başkan taburcu edildikten bir saat sonra "Allah göstermesin" bir şey olursa, Tıp Fakültesi "İyileşti. Tamamen sağlığına kavuştu. Kendi işini kendisi görebiliyordu, buradan yürüyerek çıkıp gitti" diye kendilerini savunabilecekler mi? Bırakın yargı önünde kendilerini savunmayı, "Kendi vicdanlarına karşı kendilerini savunabilecekler mi?" 
Başkan halen yemeğini kendisi yiyemiyor, tuvalete  gidemiyor. 

Ben Artvin'in Macahel yaylalarında gezerken, Antalya'dan geldiğimi öğrenince oradaki insanlar  önce bana Başkan Muhittin Böcek'in sağlık durumunu sordular. 
Muhittin Böcek artık Türkiye'ye mal olmuş bir isimdir. Antalya halkının başkanıdır.  Sayın başkanın Antalya halkından oluşan  kocaman bir ailesi vardır. 
Ve biz Antalya halkı olarak en ufak bir şey olursa  hesap sormak için kimin yakasına yapışacağız? 

Gözümüzün önünde gelişen olaylara ne yazik ki "Sen o vekilin tarafını mı tutuyorsun, bu başkan olacak ona mı destek veriyorsun?, Yok sen Cansel'cisin, sen Hacıarifoğlu'ndan tarafasın" diyecekler diye korkumuzdan sadece seyredebiliyoruz.

Allah korusun eğer en ufak bir terslik olursa bu vebalin altında hepimiz kalacağız. O nedenle ben şimdiden söylüyorum. Önce Muhittin Böcek'in sağlığı önemli.

 

NOT-1: Aldığım kulis bilgisine göre Büyükşehir belediyesindeki teftiş kurulu ellerindeki dosyayı bu hafta tamamlayıp, savcılığa sevk edecekler. Bu güne kadar bekletilmesinin nedeni belgenin hangi bilgisayardan düzenlendiğine dair IP numarasını tespit etmeye çalışmışlar. Kurumlar arası resmi yazışmalar v.s
NOT-2: Yine kulis bilgisine göre düzenlenen belgeye göre başkan görevine dönünceye kadar vekil ilan edilen Büşra Dirgen Özdemir, İçişleri Bakanlığının verdiği "Düzenlenen belge yok hükmündedir" görüşünü ortadan kaldırmak için idare mahkemesine başvuracağı iddia edildi. 

NOT-3: Bu kulis bilgisi çok eğlenceli. Kılıçtaroğlu Antalya'da iken son dakika vekil değişikliğini oldu. Kılıçtaroğlu'nun  "Bunun doğruluğunu öğrenin" talimatı vermişti. Bir kaç dakika sonra Seyit Torun'un genel başkana "Efendim bu belge doğru ve gerçektir" dediği iddia edildi. Kılıçdaroğlu ne yaptı  bu krizde.  Hiç bir şey söylemeden çekip  gitmişti. Şimdi sıkı durun!

Biliyorsunuz kriz anında ortada sadece Mehmet Hacıarifoğlu vardı. Milletvekilleri, İl Başkanı Nusret Bayar filan kapının arkasında krizin çözülmesini beklediler. İçişleri bakanlığı "Bu belge yok hükmündedir" diye karar verip krizi çözünce, İddiaya göre CHP Antalya İl Başkanı Nusret Bayar, genel başkan Kemal Kılıçtaroğlu'nu telefonla arayıp, Seyit Torun'u da kast ederek  "Efendim, sizi de beni de yanıltmışlar. Belge sahteymiş" diyor. Kılıçtaroğlu'nun tepesi atıp, il başkanının yüzüne telefonu kapatmış. Başkan "Telefon kesildi herhalde" diyerek yeniden özel kalemi arasa da, "Biz size dönelim" cevabı ile karşılaşmış. Hafta sonu Ankara'ya davet edilmeyi bekleyen Başkan, özel kalemden ses seda çıkmayınca çevresindekilere "Hafta için randevu ayarlayacaklar" diyormuş. 
Valla günahı bana bunu anlatanların boynuna. 

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

22 Kasım 2024 Cuma 11:46

ZAMAN YOK

21 Kasım 2024 Perşembe 10:47

MADARA OLDU

19 Kasım 2024 Salı 09:51

GEÇMİŞ OLSUN BAŞKAN

18 Kasım 2024 Pazartesi 09:28

POTPORİ

15 Kasım 2024 Cuma 11:50

Bİ ŞEY DENİYORLAR GALİBA

13 Kasım 2024 Çarşamba 11:28

EKMEĞİMİ TAŞTAN ÇIKARTACAĞIM

1