KÖŞEBAŞI
ÖĞRETMENİM
İlkokula başladığım günlerde albino derecesinde saçlarım sapsarıydı. Ailemin ve köydeki akrabalarımızın, komşularımızın haricinde ilk defa bir kadınla karşılaşmıştım. Esmer ve uzun boylu bir kadındı. Annemler gibi şalvar giymiyor, pantolon giyiyordu. Saçlarını tülbent ile örtmemiş, açıktı. İsmi Nazife Demirtaş'tı,.
İlk harfleri ondan öğrendim. Hecelemeyi, okumayı ondan öğrendim. Bunun yanı sıra bir kadın olarak erkeklerin bizden üstün varlıklar olmadığını da ondan öğrendim. Çünkü benim yetiştiğim kültürde, köyümde hep erkek çocukları üstün görülürdü. Bir gün Atatürk heykelinin etrafına palmiye ağaçları dikmemiz gerekiyordu. Kızlar olarak bir kenara çekildik. Çünkü kızlar olarak bizim o saksıları kaldıramayacağımız ve erkek öğrencilerin götürmesi gerektiğini doğal olarak düşündük galiba. Bize olağan üstü gibi gelmedi. Her zaman evde yaptığımız gibiydi. Biz kızlar yapamazdık.
İşte orada Nazife öğretmen gördü halimizi. Biz kızlar bir kenarda nazlı nazlı göllerde süzülen nilüfer çiçekleri gibi salınıyoruz, erkek öğrenciler ise saksıları kaldırmak için debeleniyorlar. Nazife Öğretmen geldi ve omuzundan tuttuğu öğrencilerden birisi bendim. "Sizden üstün değiller, sizde yapabilirsiniz. Ben kız çocuğuyum diyerek bir kenardan bakamazsınız. Erkek arkadaşlarınızla birlikte bu işi yapacaksınız. Onların sizden hiçbir farkı yok. Bütün işi onların üzerine yıkarak, kaytaramazsınız" dedi.
Palmiye saksılarına ilk yapışan bendim. İki erkek öğrencinin zorlanarak kaldırdığı o saksıyı ben tek başıma kaldırdığım gibi Atatürk heykelinin yanına götürmüştüm.
Hayatıma yön vermekte yer eden bu olayda aslında yıllar sonra fark ettim ki, iki ana fikri birden beynime sokmuştu Nazife Öğretmen. İlki erkekler bizden üstün varlıklar değildir, ikincisi ise bunu böyle kabul ederek, erkeklere de bunu kabul ettirerek hayattaki tüm ağır işlerden kaytarıp, onların sırtına yüklememeliyiz.
O olaydan sonra "Ben kız çocuğuyum onu yapamam" demedim. Yetişkin iken de "Ben kadınım ama öyle şeylerle uğraşamam, beceremem, yapamam, başarılı olamam" cümlelerini asla kurmadım, kuranlara da hep ifrit oldum. Bu tipte olan kadınlara, erkekleri sonuna kadar kullanan, sömüren varlıklar olarak baktım. Hele çalışmayan, üretmeyen, evde oturan kadınlara karşı bakış açım çoğu zaman negatif olmuştur. Bu nedenle bir şekilde ekmeğini kazanmaya çalışan, toplumun en alt işlerini yapan mesela bulaşıkçılık yapan, sokakta atık kağıtları toplayanda olsa o kadına müthiş saygı duyarım.
Sevgili öğretmenim Nazife Meral Demirtaş emekli olduktan sonra hayattan asla kopmadı. Yıllar sonra Konyaaltı Belediyesinde meclis üyesi olarak çıktı karşıma. Geçenlerde kadınlar toplanmışlar Konyaaltı kent meydanında bir etkinlik düzenlemişler. Bende kahve alıp, yoluma devam etmek isterken tesadüfen öğretmenimin sesini duydum. İnanılmaz bir olay arkadaşlar. Aradan yıllar geçiyor, o meydanda binlerce kadın var ve uğultu şeklinde bir sürü kadın sesi. Ben öğretmenimin sesini o seslerin arasından nasıl seçtiğimi bilmiyorum.
Andımızı okuyordu ve zınk diye durdum yerimde.
Öğretmenim bana öğrettiğiniz her şey için teşekkür ediyorum. Nazife Meral Demirtaş, bana sadece okuma-yazmayı değil, hayattaki duruşumu da öğrettiniz. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.