Son günlerde mi oldu, yoksa ben yeni mi fark ediyorum bilmiyorum ama kiminle konuşsam bir tedirgin, böyle ağzından laf çıkarsa sonu perişan olacakmış gibi durumu, paranoyak halde, kesik kesik konuşuyorlar.
Yetkili birisiyle telefonda konuşuyorum. "Kayıt yapmıyorsun değil mi?" diyor.
İlk sorusu bu oluyor. Veya "WhatsApp'dan görüşelim" oluyor.
Son olarak yıllardır tanıdığım ve sevdiğim siyasetçi ağabeyimiz benimle konuşmadan önce cep telefonuma el koymaya çalışması üzerine tepem atıverdi.
Ne oluyor abi ya? demişim. Adam tedirgin, "Abim n'olur kusura bakma. Herkesin elinde bir cep telefonu ve her konuşulanı kayıt merakı sardı. Yarın karşıma nasıl çıkacağını bilemediğim için önce telefonları kapattırıyorum veya dışarıya bıraktırıyorum" dedi.
Bana gelenler gelmişti bir kere, sesimi kontrol edemeden "Sana kayıt yapmadığımı söyledim. Güvenmiyorsan konuşma" dedim.
Sanki bana MİT'in özel ve gizli bir operasyonunu anlatacak ve bende ifşa edeceğim. İfşa ettiğimiz o konuyla ilgili de orta doğu ve balkanlarda yer yerinden oynayacak!
Konuştuğumuz ve konuşacağımız mevzu Kepez Belediyesinin imar uygulaması iddiları, Hakan Tütüncü'nün gizli ajandası Büyükşehir hayali falan-filan.
Sayın Hakan Tütüncü'nün ABB Aday adayı olduğunu cümle alem biliyor.
Son yıllarda teknoloji arttıkça, vatandaş bilişimi keşfettikçe ve iletişim çağında elindeki cep telefonuyla çok kısa sürede kitlelere ulaşma şansına sahip olunca, insanlara hükmetme dürtüsü ortaya çıkıyor. Zaten ajanlığa karşı millet olarak içimizde bir merakımız da vardı. Hep beraber ortalıkta casusçuluk oynuyoruz.
Cep telefonlarına indirilen proğramlar var ve her yaptığınız görüşmeyi kayıt altına alıyor. Ama bu kayıtları gazeteci yaparsa suç teşkil etmiyor, çünkü karşısındaki kişi onun gazeteci olduğunu bilerek konuşmuş oluyor.
Ancak sıradan vatandaş karşısındaki kişinin izinsiz olarak telefon konuşmalarını kayıt altına alırsa, başka yerlere yayarsa suç teşkil ediyor.
Başlarına tatsız olaylar gelen, nahoş durumlarla karşılaşan, istemediği ortamlarda kayıt yapılan ses veya video kayıtlarının ortalığa dökülmesi nedeniyle zor durumda kalan insanların tedirginliklerini de anlayabiliyorum.
Bu durumda insan ister istemez paranoyaklaşıyor, kendisini güvene alacak tedbirler uygulamaya çalışıyor. Bunları yaptıkları için onlara kızmıyorum. Kendilerini korumaya çalışıyorlar.
Eyvallah!
Çünkü aynı şeylerden bende korkmaya başladım. Hele ki son dönemdeki çok yetenekli hacker'lerin yaptıklarını görünce ister istemez içim ürperiyor. Ya benim başıma da böyle bir şey gelirse diye.
Ben kendi adıma konuşuyorum. Benimle temasta bulunanlara sesleneyim, "Yazılmasını istemediğiniz şeyleri benimle konuşmayın. Anca dedikodu yapmış oluruz. 'Şunu yaz ama bunu yazma' diye lütfen pazarlık yapmayınız. İsterseniz kayıt yapıyorum. O'da yarın birileriyle mahkemelik olunca "Ben söylemedim, gazeteci yalan yazmış" diyemeyesiniz diye, yani kendimi garanti altına almaya çalışıyorum,. Bunun haricinde güvenmiyorsanız benimle konuşmayın.
Ve hatta, İstirham ediyorum, selam dahi vermeyiniz.
NOT: Dün 'Kurtlu su' yazımın üzerine ASAT Genel Müdürü Sayın İbrahim Kurt aradı. Ankara'daymış. Hal-hatır sorduk birbirimize ve "Benimle ilgili mi yazdın bu gün?" dedi. Önce ne söylediğini anlamadım. Sonra gülerek açıkladı "Yahu kurtlu su demişsin ya" dedi. Telefonda duraksadığımı fark etti. "Soy ismim nedeniyle ironi yaptığını söylediler" deyince benim jeton düştü.
Uzun süre gülüştük.
Arkadaşlar vallahi, nerden neyi çıkardığınızı anlamakta güçlük çekiyorum. Ben o başlığı atarken aklımın ucundan-kıyısından geçmemişti Genel Müdür Av. İbrahim Kurt'un soy ismi.
Benim soy ismim de Tosun. Bildiğimiz öküzün genci demek. Alın biraz da benim soy ismimle eğlenin biraz.