Çapkınlıkları ile meşhur iş adamının yaptıkları ahlaksızlıklar, adamı eşinden ayırma noktasına getirmişti. Araya büyükleri ve dostları girdiler, boşanmayı engellediler. İş adamımız eşinden özür diler, tövbe eder. Bağlılığını ispat etmek ve pekiştirmek için eşine bir deri ceket hediye almak ister.
Kayınvalidesi ile beraber saat kulesinin yanında rahmetli Kemal KINAY’ın iş yerine gelir. Güzel bir deri ceketi hediye alır.
Kayınvalidesi; -Oğlum ben arabanın yanına kadar gitmeyeyim, ayağım şişti. Sen arabayı buraya al, gel.
İş adamı; -Anne trafik polisi var. Ceza yemeyeyim. Kıyıda durun, ben hemen arabayı valiliğin oradan alıp geleyim, bekletmeyin.
İş adamı arabasını alıp yavaş yavaş gelirken yola bakar. (Eskiden burası araçlara açıktı.) Eşini ve kayınvalidesini gözüyle arar. Saat kulesinin yanındaki trafik ışığında araba dururken, iş adamı arabanın içinde eğilmiş, sağa sola bakar. Bu arada bir travesti de arabanın kapısını açıp, içine oturur. Bir anda iş adamı şaşırır; -İn arabadan! diye bağırır. Travesti; -Dur, anlaşırız.
İş adamı tekrar; -İn! Diye bağırır ve dışarı iter.
Orada bulunan bir trafik polisi, hemen olaya müdahale eder;
-Ne oluyor?
İş adamı; -Zorla arabama bindi.
Travesti polise dönüyor; -Sana ne, biz anlaşırız. Sen git.
İş adamı heyecan ve korku içerisinde polisten yardım ister. Polis de travestiye; -İn lan aşağı! diye bağırır.
Travesti aşağı iner. İş adamı polise teşekkür edip, yavaş yavaş sağdan gider. Yüz metre ötede eşini ve kayınvalidesini görür; “Oh” der. “Bunu da atlattık. Az kalsın suçsuz yere suçlanacaktım. Suçsuz olduğumu da anlatamazdım. Damalı eşek gibi kötü sabıkalandım. Herkes her şeyde bana şüpheyle bakıyor” diye düşünür. Kayınvalidesi;
- Yavrum neredesin? Seni bekliyoruz.
-Anne, trafik polisi vardı geciktim.
Araba Atatürk caddesine girer. Hızla giderken tam Üç Kapılar’da (Adrianus Kapısı), iş adamı ayağının altında bir kadın ayakkabısı görür. Sessizce çaktırmadan ayakkabıyı alıp, pencereden dışarı atar. İçinden “Namussuzun da itiş kakışta ayakkabısı çıkmış. Oh, kimse görmedi. Bunu da atlattım” der.
Bu arada arabanın arkasındaki bir minibüs bunu görür; “Herhalde bir çocuk ayakkabı attı” diye düşünüp, haber verme amaçlı kornaya basar, sellektör yapar. İş adamı bunu görür, gaza basar. Minibüs şoförü de gaza basar.
Bu arada kayınvalidesi; -Oğlum! Arkadaki araba herhalde sana bir şey söylemek istiyor. Bir bak istersen.
-Yok anne, yol istiyor. Burada yol mu verilir, deyip gaza basıyor.
Talya Otel’in yanındaki Memur Evleri’nde evlerinin önüne geliyorlar. Arabayı park ediyorlar.
İş adamı “Bugünü de atlattım Yâ Rabbi. Yahu ne kadar kötü gün geçirdim” der. Kayınvalidesi bir şey arıyor bulamıyor, sonra damadına dönüyor;
-Yavrum ayakkabımı çıkarmıştım, bulamıyorum.
Arıyorlar arıyorlar. Allah Allah(c.c.) ayakkabıyı bulamıyorlar. Herkes şaşkın, ayakkabıya ne oldu?
Toplum içinde sarımsak ve soğan yiyenler, istedikleri kadar “Ben kokmuyorum” desinler. On metre öteden kokusu duyulur. Yiyene hoş gelir, ama etrafı rahatsız eder.
İş hayatında sabıkalılar çok. Peki siyasette yok mu?
Hatırlıyorsanız, bir zamanlar Antalya’daki bir belediye başkanı da belediyede spor kulübündeki, nerdeyse çocuğu yaşında bir sporcuyla gayrimeşru hayat yaşadı. Eşine Ege’de bir villa aldı ve ayrıldılar.
Bugün adaylarımızdan birisi de eşi vasıtasıyla siyasete girip, belediye başkanı olmuştu. Sonra eşini boşadı. Dedikodular o kadar çok ki. Nerede akşam orada sabah. Vur patlasın, çal oynasın. Her gün yeni hatunlar peşindeymiş. Kuaförlerden, güzellik salonlarından çıkmıyormuş. Botokslu haliyle yaptığı ahlaksızlık ayyuka çıkmış. Bu şahısa belediye başkanlığı verilirse ahlaksızlığı daha da artacaktır.
Ailesi olmayan, aile mutluluğu olmayan, huzuru dışarlarda arayanlardan halka fayda gelmez. Kendisi mutlu olmayanlar, halkı nasıl mutlu eder?
ELİNE, BELİNE, DİLİNE SAHİP OLMAYANLARDAN YÖNETİCİ OLMAZ. Bu tür insanlar halka hizmeti değil, halkın kendisine hizmet etmesini bekler. Onu rüşvetle doyuramazsınız. Vatan hainleri ile de menfaati için iş birliği yapar.
Terörist, PKK’larla, Pensilvanya köpekleri ile de ortak hareket eder. Bunlar verdikleri bir destek yerine, on katı menfaat beklerler.
Antalyalılar, mazbut aile yapısı olmayan, adı rüşvetle anılan, daha önceki dönemlerinde de hiçbir şey yapmayan, bol sabıkalı bu zata da gereğini yapacaktır. Tescilli sabıkalılardan bu memlekete fayda gelmez.
Kalın sağlıcakla…