Camiler ve Din görevlileri haftası varmış ve o hafta bu haftaymış. Din görevlilerimiz, imamlarımızın gününü kutluyorum.
İmam denildiği zaman insanın aklına beş vakit ezan okuyup, namaz kıldığı için devletten maaş alan insanlar olarak aklımıza geliyor. Olaya yukardan baktığınız zaman tam da böyle görünüyor. Ve artık ezanları da okumuyorlar, fazla ses karışıklığı nedeniyle merkezi sistemle ezan okunuyor.
Bir hayli yıl önce bir avukat arkadaşımın bürosuna gittim. Kadın avukat arkadaşımız siyaseten sol düşüncede, tarikat, cemaat, mürit gibi şeylere de fazlasıyla alerjisi olan birisi. Onunla otururken kapı çaldı. Yanında çalışan kişi bizim oturduğumuz odanın kapısını tıklattı ve "İmamımız geldi" dedi. Arkadaşım ayağa kalkıp, "Buyursun buyursun" diyerek içeri aldı. Uzun boylu, tertemiz giyimli, aydınlık yüzlü birisi içeri girip, yüzüne yakışan gülümsemesi ile selam verip geçti içeri oturdu.
İmam öncelikle hem arkadaşımızın, hem de benim hatırlarımızı sordu. Biraz maneviyattan bahsetti. Biraz arkadaşıma "Doğruluktan ayrılmayın" nasihatlerinde bulundu derken, ben yine çıkıntılık yaparak cemaatler, tarikatlar diyerek, insanların madden ve manen sömürüldüklerini söyleyerek giriştim konuya. Büyük bir dikkatle beni dinledi ve "Sevgili kardeşim, sana çok basit anlatmaya çalışacağım. İstanbul'a en az 10 farklı yoldan gidebilirsin değil mi? Allah'a giden yolu da kendin seçersin. İstersen peygamber efendimizin yolunda ve ışığında, Kur'anı-Kerim'i kendine rehber yaparak gidersin, ya da bir topluluğa katılır gidersin. Bu yolda kimse senin cebindeki paranı zorla almıyor. Allah'ın adını verip, seni kandırarak paranı alanlar oluyorsa en önce bunun hesabını yine Allah'a verecek. Ama en ağır şekilde vereceğinden hiç şüpheniz olmasın. Bir de bu dünyada bizim kanunlarımız var. Ve bu dünyada da ona kanunlarımız cezasını verecektir" şeklinde konuştu. Daha detaylı anlattı bazı şeyleri.
Çok etkilendim bu konuşmadan.
İmam çıkarken, yine en nazik haliyle bir isteğimizin olup olmadığını sordu. Devamında arkadaşın yanındaki genç erkek stajyere "Her iş yetişir. Ama cuma namazını kaçırma sevgili kardeşim. Bu cuma mutlaka bekliyorum." dedi ve gitti.
O mahallede bulunan caminin imamıymış. Boş zamanlarında iş yerlerini ziyaret ediyor, genç erkekleri cumaya davet ediyor. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım ediyormuş. Bizim arkadaş bir defasında karşı binanın altında, bodrum katta yalnız yaşayan yaşlı adamın evini temizlerken görmüş. Sonrasında kapının önüne çıkartıp, yaşlı adamın sakal traşını yapmış.
O günden sonra, mahalle bu imamı çok sevmişler ve bizim arkadaş ile zaman zaman böyle sohbetler ediyorlarmış. O gittikten sonra ben de bu imamı çok sevmiştim.
Geçenlerde Lara Bölgesine bir yere gittim. Lüks rezidanslar, muhteşem evlerin arasında kalmış bir cami ve oldukça geniş bahçesi vardı. İmam lojmanlarından tarafta bahçenin oldukça büyük bir kısmının üzerini kapatıp, üç yanı kapalı garaj yapmışlar. Garajın içinde iki lüks özel araç çekilmiş vaziyette. Bahçenin geri kalanı bomboş. Daha önce ekilmiş bir kaç ağacın dışında bir çiçek bile yoktu. Caminin bahçesi bakımsız.
İçimden "Allah bilir bu caminin iki imamı vardır. Ve her iki imam da, eşleri ve çocukları da şu caminin bahçesine iki çiçek dikmeyi bile çok görmüşler. Tabiatı, çiçekleri, ağaçları hayvanları sevmeyen, insanlara nasıl örnek olacaklar. Bunlar sadece maaşlarını alıp, 5 vakit namaz kıldırıp, lüks sitelerin arasında, muhteşem lojmanlarında hayatlarını yaşıyorlar" diye geçirdim.
Yaşlı ve yalnız yaşayan adamın evini temizleyip, traş eden de imam, oturduğu caminin etrafına bir çiçek bile dikmeyip, bahçesini süpürmeyen de imam. Bize ilk örnekte olan işini Allah aşkıyla yapan imamlar lazım.
NOT: CHP Antalya kulisleri dün yine cinsel taciz iddiaları ile çalkalandı. Demre İlçesinde olduğu iddia edilen olayda bir gözaltı var. İnşallah bu iddia doğru değildir. Bu sözüm yanlış anlaşılmasın. Taciz ettiği iiddia edilen için söylemiyorum bunu. Taciz edildiği iddia edilen çocuk için söylüyorum. Çünkü onun yaşayacağı travma daha büyük.