Dün zor durumdaki esnafın kredi çekerken yasal olarak üzerine nasıl binildiğini, yolunduğunu, kredi çekmeye mecbur kalmış esnafa personelin davranışlarıyla ilgili arkadaşımdan örnek vererek yazmıştım.
Öncelikle Halkbank Bölge Koordinatörü Mikail Özdemir'e gösterdiği duyarlılığa, yaklaşımlarına, üslubuna ve devlet adamlığının, devlet memurlarında olması gereken vakarlığını telefondaki ses tonundan bana hissettirdiği için çok içten teşekkür ediyorum.
Ben yaşanan olayın öfkesiyle, haksızlığa uğramanın şiddetiyle çıkan ses tonuma aldırmadan sabırla dinleyip, olayı bir kez daha benden öğrenmeye çabaladı. Elbette, bankanın çıkarlarını düşünerek hareket eden Halkbank Üç Kapılar Şubesindeki personelini de dinleyecektir. Halkbank Bölge Koordinatörü olarak kendince olayla ilgili bir kanaati oluşacaktır ve gerekli düzenlemelerini yapacağına inancım tam olarak oluştu.
Konuya gün içindeki gelişmeleri baştan itibaren yazayım.
Yazımın yayınlanmasının hemen ardından yazıda ismi geçen Aykut bey kendi cep telefonundan ulaşarak yazıyla ilgili rahatsızlığını dile getirip, avukatına talimat verip hakkımda suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Yazımda 'Sote yer' cümlesinden yola çıkarak kendisine hakaret edildiğini düşünüp, tekzip göndereceğini söyledi.
30 yılı aşkın süredir aynı cümleleri duyarım.
Elbette tüm vatandaşların olduğu gibi kendisinin de şikayet hakkı olduğunu ve yasal haklarını kullanmasında benim için hiç bir sakınca olmadığını belirtip "Aykut bey, ben tüm okuyucularımı ve yazımda ismi geçen herkesi son derece bilinçli ve haklarını aramaktan imtina etmeyecek kişiler olarak değerlendiriyorum. Sizin dün sergilediğiniz karşınızdaki kişiye karşı 'Küçük esnaf bu. Nasıl olsa kredi almaya mecbur, sesini çıkaramaz' olarak değerlendirmiyorum. Yazarken de ona dikkat ederek yazıyorum" şeklinde bir cevap verdim.
Pandemi nedeniyle evinde çocuğunun yalnız olarak kaldığını, tüm işlerini, diğer müşterilerini bırakarak bizimle ilgilendiğini, kredimize öncelik verdiklerini, sorunu çözmeye çalıştığını belirterek hakkını bana helal etmediğini söyledi. Bende kendisine "Zor durumda kaldığı için kredi çekip, faiziyle geri ödeyecek olan küçük esnafın parasını haberi olmadan altına, fona yatırdığınız için, emin olun onlar da size hakkını helal etmeyecektir. Ayrıca bana üzüldüğünüzü belirtiyorsunuz. Bir insan olarak başka bir insana üzüntü verdiğim için özür dilerim. Ama bir gazeteci olarak, yazımın hiç bir yerinde yalan veya yanlış bilgi olmadığı için sizden asla özür dilemem. Bir dahaki sefere küçük esnafa gerekli saygıyı ve özeni gösterirsiniz inşallah" dedim.
Daha sonra yazımın başında belirttiğim gibi Halkbank Bölge Koordinatörü Mikail Özdemir beyefendi telefonla arayarak konuyu başından sonuna kadar sabırla dinledi. Kendisine bankanın güvenlik kameralarının bulunduğunu belirterek "Lütfen güvenlik kameralarını izleyiniz. Zor durumdaki kredi çekmeye çalışan insanlara yapılan davranış şeklini lütfen kendi gözünüz ile görünüz. Benim yüksek sesle itirazlarımı, onların arkadaşıma krediden vazgeçtiği takdirde faiz ödemek zorunda kaldığını söyledikleri her şey kayıtlıdır." dedim.
Konuyu takip ettiğini belirten Mikail Özdemir'in ardından Halkbank Bölge Koordinatör yardımcısı Hacı bey, gün boyunca ara ara telefonla arayarak çeşitli bilgiler verdi.
Sonunda arkadaşımın adına alınan altın, fon, hayat emeklilik ne varsa hepsinin iptal edildiğini ve bankaya davet edilerek kredisinin geri kalanını kendisine takdim edileceği bilgisi geldi.
"Amaan ne olacak. Küçük esnaf ile personel tartışmış. Personelimiz bankamızın çıkarlarını düşündü." demediler. Elbette kaç yıllık personelini de kollayarak, konuya objektif yaklaşmaya çalıştılar.
İşte bu nedenle yazımın ilk başında Halkbank Bölge Koordinatörü Mikail Özdemir beyefendiye teşekkür ettim.
İyi ki hala böyle duyarlı yöneticilerimiz var.
NOT 1: Ayrıca gün boyunca yazımı okuyan okuyucularımızdan tanıdıklarımdan, esnaflardan telefonla bana ulaşanlar oldu. Konuyla ilgili bilgi edinmeye çalıştılar. Yeni esnaf kredisi çekenlerin ana sorunun bu olduğunu belirtmem gerek. Kendilerine hangi şubeden kredi çekmişler ise o şubeye giderek altın, fon,. hisse senedi gibi hesapları varsa bunlarla ilgi bilgi alabileceklerini belirttim.
NOT 2: Dün gelen başka bir telefona anca gülmekten başka bir şey yapamadım. Aksu'dan eskilerden tanıdığım birisi arıyor. Bana TC numarasını vererek, "Benim de param kalmış mı bir soruver" diyor. Şaka mı yaptı, ciddi miydi bilmiyorum ama "E devlete soracaksın o işi" dedim kapattım telefonu.
Haklarınızı sadece gazeteci aramaz arkadaşlar. Gazeteciler sizin hak arama taşeronunuz değildir. Anca sizin hakkınızı arama yolunda verdiğiniz çabalarınız boşa gittiği anlarda, görünmeyen duvarlara çarptığınız anlarda, hak arama yollarınız tıkandığı anda, sizin kamuoyuna, yetkililere duyuracak sesiniz olabiliriz.
Siz keyifle çayınızı yudumlarken, "Gazeteci benim hakkımı arasın" yaklaşımınızı kabul etmiyorum. Ne o öyle TC numarasını verip, "Benim de bankada param var mı diye soruver" cümlesi ya.