İyi bir hafta geçirmeniz dileği ile bu haftanın ilk yazısına başlayalım.
Biliyorsunuz devlet dairelerimizin herhangi birisinde işimiz düştüğünde işleyişinden mutlaka şikayet etmişizdir. Her zaman sistemde aksayan bir yerler vardır, her daim vatandaşa fena davranan veya davrandığına şahit olduğumuz olaylar yaşamışızdır.
Ama yine de iyi-kötü yürüyen bir sistemimiz vardı. Maalesef pandemi nedeniyle bu olay artık suistimal edilmeye de başlandı. Yakında vatandaşlardan yükselen sesleri duyabiliriz.
Her neyse, ben kendi başımdan geçenleri anlatayım size.
Biliyorsunuz bir haber sitemiz var ve ben bunu biraz daha geliştirmek istiyorum. Bir ofis tutup, daha bir kurumsallaşmanın yanı sıra sosyal medyayı aktif olarak kullanmak istedim. "Anında haberleri girebileyim, gün içinde gelen mailleri filan kendim düzenleyeyim. Bunun yanı sıra bir youtube kanalı kurayım" gibi daha aktif hale gelmeye çalışıyorum.
Ama bunun maliyeti benim gelirimin çok çok üzerinde. Kira-elektrik-su-internet gibi temel giderleri oturup hesap yaptığımda en büyük gider kaleminin kira olarak tespit ettim. Kiralar almış başını gidiyor.
Ucuza kiralık bir yer nerede bulabiliriz diye aranırken, bir arkadaşımın tavsiyesi ile Vakıflar Antalya Bölge Müdürlüğünün elindeki taşınmazlardan kiralık yerleri ihaleye çıkartılacağını duydum. Belgelerimi tamamlayıp, geçici teminatımı bankaya yatırıp iki nüsha olan dekontumun bir tanesini Vakıflar Bölge Müdürlüğüne verdim. İhale günü yanımda kimlik fotokopimi ve ikametgah belgemi getirmemi söylediler.
"Neden ikamet belgesi getirmem gerekiyor?" diye sordum. Zira özellikle pandemi nedeniyle tüm bu bürokratik şeylerle hem vatandaşı, hem de devlet dairelerini uğraştırmamak için sistemlerini paylaşıma açtılar diye biliyorum. Yani ikamet belgesi getirmenize gerek yok, memur TC'nizi girdiği anda sizin ikamet bilgileriniz ekranına geliyor. Vakıflar bölge Müdürlüğündeki görevli hanımefendi "E devletten girip kendiniz de alabilirsiniz" dedi.
İçimden Nüfus müdürlüğü, Vakıflar Bölge Müdürlüğüne sistemi açmayı unuttular herhalde dedim. Evimde bilgisayar var ama yazıcım yok. Bu nedenle yolumun üzerindeki Konyaaltı Nüfus Müdürlüğüne giderek ikamet belgesi çıkartmak istedim. Nereye vereceğimi sordular. Bende Vakıflar bölge Müdürlüğüne olduğunu söyledim. Bana artık böyle belgeleri çıkartmadıklarını, sistemi açtıklarını ve devlet dairelerinin bunu gördüğünü, ama bazı memurların hala eski düzen gitmeye çalıştıklarını anlatarak belgeyi vermediler.
Düşünüyorum. İnternet kafeler kapalı. Evde yazıcı yok. Ben nereden çıkartacağım bu belgeyi. Muhteşem muhasebecimiz ve kaderdaşım Gülten Çam ve kardeşi Semra Çam imdadıma yetişti. Konyaaltı'ndan Lara'ya gidip bu belgeyi alıp, kimlik fotokopimi de çektirdim.
Geldik ihale gününe.
Girdim ihaleye. Benimle birlikte en az 10-15 kişi var. 550 lira kira bedeli ile ihaleye çıkan minik daire bir anda fırladı 1. 700 civarına. Zaten ben bin lirayı geçince çekilmiştim. İhale devam ederken çıktım.
Geçici teminatımın geri iadesi için yeniden başvurmam gerekiyor. Gittim, aynı hanımefendi yine bana bir form verdi ve kendi IBAN'ımı yazarak iadesini talep etmemi istedi. Dediklerini yaptım. Sonrasında "Biraz bekler misiniz. Sizin dosyanız henüz gelmedi. Dosyanız geldiğinde formunuzu alıp, banka dekontuna iliştirelim" dedi.
Ben bekliyorum koridorda.
Bu arada ihaleden çekilen, parasını geri almak için form doldurmaya gelmeye başladılar. O arada orta yaşlarda bir memur, ihalesi bitip gelen dosyaları inceliyor. Başladı söylenmeye. "Bunlar nasıl ihale yapıyorlar anlamıyorum" dedi. Ve bizi görünce karşısında insanlara yüksek sesle "Pandemi var kardeşim. Dışarda bekleyin. Burada kalabalık yapmayın. Henüz dosyanız gelmedi" dedi. İnsanlar uzaklaştı. Ben ise formu teslim edip, bir an önce oradan çıkmam gerekiyor. Bana söylemedi nasıl olsa diye bekliyorum.
Tam o sırada ihaleyi kazanan hanımefendi, yanında genç bir adamla geldi ve hiç duraksamadan bu memurun yanına, yani odaya girdi ve anahtarı istiyor. Belli ki önceden tanışmışlar. kadın boya-badana yaptıracağını söyleyerek ısrarla anahtar isterken, adam bir yandan benden yana bakıp, bir yandan "İhaleyi bölge müdürü onaylaması lazım. Sen şimdi git" diyor.
Kadın ve yanındaki beyefendi gidince orta-yaşlı memurumuz söylenmesine devam etti. İhale şartnamesini kimseye imzalatmamışlar." dedi. Kadın memur, "Ama bu ihale iptal olur" derken kafasını kaldırıp beni görünce erkek memur, "Sus-sus" dedi. Döndü beni göstererek "Bu niye bekliyor. Al elinden formunu, sonra dosyasına iliştirirsin. Salgın var diyoruz anlamıyorsunuz" dedi.
Artık tepem atmıştı.
"Beyefendi ne bağırıp duruyorsunuz siz ya. Burada beklemeye bende çok hevesli değilim. Sanki senin karşında ayakta beklemeye bayılıyorum. Salgından senin kadar ben de korkuyorum." dedim. Bıraktım formu çıktım dışarı.
Salgın bitecek, bu Covit belası bitecek ama emin olun resmi dairelerde başlayan bu keşmekeşlik, bu vurdum duymazlık, epey uzun süre devam edecek, bunlar bitmeyecek gibi.