Bir Antalyalı olarak her daim şunu düşünüyorum. Bir insanın nerede doğduğu çok önemli değil, kendisini nereye ait hissettiği önemli. Kendisini Antalya’ya ait hisseden herkes benim gözümde Antalyalıdır.
Bazen, bazen değil çoğu zaman bu düşüncemin yanlış olduğunu bana hissettiriyorlar, yaşatıyorlar.
Kamuda görev yapan bürokrat, bir maden ocağının açılmasına çok rahat izin verip, altına imza atabiliyor. Mesela siyaset yapıyor, meclis üyesi olmuş. Yine kendisi gibi bir başka memleketin insanına çok rahat kıyak geçebilmek için 20 katlık imar izni istenen meclis kararlarına ‘evet’ diyebiliyor. Betona boğulan onun memleketi değil çünkü.
Mesela biz Antalyalı olmayan mütahitlerden çok çektik. Dağımızı taşımızı, doğamızı yağmalayarak, yaptıkları betonu yine dışardan gelen Antalya heveslilerine satarak para kazandılar. Ormanlarımızı, sulak arazilerimizi yağmalarken, dağlarımıza taş ocakları kurarken hiç acımadılar. Zira onların memleketinin ağaçları, dağları değildi onlar.
Onların Antalya’da kötü duruma düşerlerse her zaman gidecekleri bir memleketleri vardı.
Ama bizim Antalya’dan başka gidecek bir yerimiz yok!
Burada olmadı deyip, tasımızı tarağımızı toplayıp gidecek başka bir kentimiz yok!
Cenazemiz bile buraya gömülecek.
Bunları Antalya’nın etinden, sütünden, havasından suyundan yararlanarak var olmuş ve milyonlar kazanan Yemen Kahve zincirlerinin sahibi Mustafa Çilingiroğlu’nun Antalya’daki ekabir kesime ettiği ziyaretlerde memleketi “Rizespor” forması dağıtan fotoğrafları görünce düşündüm.
İçim acıdı ve yukarda yazdıklarımı düşündüm.
Antalya’dan milyonlar kazanan Mustafa Çilingiroğlu, kendisini Antalya’ya ait hissetmiyor. Bunu da zaten kendisinden beklemiyoruz ama bari gözümüze gözümüze sokmasaydı diyorum.
Vali beyi, Cumhuriyet Başsavcısı, İl Emniyet Müdürü gibi üst düzey bürokratların hediye edilen Rizespor formalarını almaları gayet normal ama kendileri atadan, öteden Antalyalı olanda “Arkadaş ne yapıyorsun sen?” demeden sırıtarak kabul ediyorlardı.
Elbette “Ne var bunda?” diyebilirsiniz.
Bu bir zihniyetin dışa vurumudur!
Bu bir aidiyet meselesidir.
Bu kendisini asla Antalyalı olarak görmemenin vücut diliyle gösterme biçimidir.
Bakın bu gün Antalyalı bir iş insanı Rize’ye gitsin. Çok iş yapamaz da, haydi yaptı ve orada yaşayıp, para kazanıyor diyelim. Orada esnaf odası başkanına, ticaret odası başkanı gibi yerlerin başındakilere Antalyaspor forması hediye etmeye kalksın bakalım başına neler gelir.
Daha Antalyaspor formasını çantasından çıkartamadan Rize il sınırını nasıl terk edeceğini bilemez.
Ben Mustafa Çilingiroğlu zorla kendisini Antalyalı hissetsin, memleketini unutsun demiyorum yanlış anlaşılmasın. Öyle bir talebim söz konusu dahi olamaz, haddime de değil.
Ama Antalyalı olarak bizde diğerleri gibi neden mikro milliyetçilik yapamadık, yapamıyoruz ona yanıyorum.
NOT: Dün bir gazetenin yazı işleri müdürünün, gazeteye staja gelen lise öğrencisi kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle tutuklanması üzerine Antalya Gazeteciler Cemiyetinden bir kınama beklediğimi yazdım.
Başkaları olduğu zaman ballandıra ballandıra taciz haberi yapan, yaptıran gazete sahiplerinin, yöneticilerinin bu olay karşısında ölü taklidi yapmasını eleştirdim.
Yarın yapacağınız yayınla tacizci bir gazetecinin yanında sıralandığınızı veya karşısında durduğunuzu göstereceksiniz dedim.
Bu gün tüm yerel gazeteler ve ajanslar konuyla ilgili olarak tek satır yazmadılar.
Yazarken “Çocuk hakları, kadın hakları” diye mangalda kül bırakmayanların hepsi birden basında “ERKEK DAYANIŞMASI” yaparak “Yahu erkek adamdır yapar, belki bizim de başımıza aynı şey gelebilir” diye haber yapmadılar. Yapmadıkları gibi tacizci gazetecinin yanında hizalandılar. Olayda hafifletici sebepler bulmaya çalıştılar.
Bunların kendi aralarında WhatsApp grupları var ve muhtemelen kendi aralarında tıpkı ilan-reklam fiyatları, bir kişi veya kuruluş hakkında topluca karar aldıkları gibi bu olayda da topluca karar aldılar.
Başta AGC Başkanı İdris Taş ve Genel Sekreter Rasim Gündüz olmak üzere 12 yerel gazetenin yöneticileri olan erkek gazetecilerin tamamı bu olayda kız çocuğunun yanında değil; tacizci gazetecinin yanında yer aldıkları için hepsini kınıyorum.
YUH OLSUN!
Hepiniz çoluk çocuk sahibi insanlarsınız.
Bu ayıp size yeter!