KÖŞEBAŞI
"CHP'NİN ELİNDE ESİR"
Dün yazdığım köşe yazımın hemen ardından tepkiler geldi. İlk olarak AK Parti Döşemealtı İlçe Başkanı Sayın Bekir Kıvrım aradı. Sitayişle başladı sözlerine. "Önce beni arasaydın. Ben kimseden bir kuruş almadım, cebimi de doldurmuyorum" diyerek. Ardından AK Parti'den istifa ederek bağımsız kalan Özkan Yaşar ile ilgili konuştu. "Adam CHP'nin elinde esir kaldı" dedi. Çok şaşırdım. Nasıl Yani? dedim. "Adamın bölgesi Nebiler. CHP'li meclis Nebilerlilere yapmadıklarını bırakmadılar. İmar düzenlemesi yapıyoruz diye, kimisinin bahçesinden yol geçirdiler, kimisinin arazisini aldılar. Belediyenin daha bir sürü yaptırımı nedeniyle Nebiler halkı çok sıkıştığı için Özkan Yaşar partiden istifa etmek zorunda kaldı. CHP'lilerin elinde esir oldu. Çok söyledik ama istifa etti. Üstelik 1. sıra değil 11. sıra. Benimle ilgili yazmadan, keşke bana sorsaydın. Cebimi doldurmadığımı, kimlerin bizi seçimde sattığı söylerdim.
"Sırf Nebilerlileri kurtarmak için mi partisinden istifa etti?" dedim. "Aynen öyle. CHP'ye de geçmeyecek bağımsız kalacakmış" dedi. Garibim Kıvrım, kendi seçtiği meclis üyesinin kendisinin bile inanmadığı bir bahane ile istifa etmesine üzülmüyor, CHP'ye geçmeyeceğini söylemiş. Ona seviniyor.
Neyse, öncelikle müsait olmadığım bir ortamda olduğum için Pazartesi görüşmek için sözleştim. Şimdi ise onun yüzüne söyleyeceklerimi buradan yazayım. İlki ben haber değil; yorumla birlikte köşe yazıyorum. Köşemde yorum yaparken "Senin için şeyle şöyle yazacağım" demek olabilir de olmayabilir de. Ben ikincisini tercih ettim. Özellikle Döşemealtı'lı olmam hasebiyle benim için önemli bir yer. Eğer hakkındaki dedikoduları sorsam eminim "Yok öyle bir şey" deyip çıkardı. Ancak yazınca durum değişiyor.Aslında bana teşekkür etmesi lazım. Başarılı olmasını istediğin birisinin hatalarını, yanlışlarını çevresindeki destekçileri asla söylemiyor, söyleyeni engelliyor. İşte gazetecilerin görevi bence burada başlıyor. Siyasetçiye gerçekleri yazınca aklı başına geliyor. Kendisine çeki-düzen veriyor.
Sayın Bekir Kıvrım benden "Ablam bak senin için şöyle-böyle diyorlar" desem anında savunma mekanizması ile "Yok ablacım öyle şey, öyle oldu, böyle oldu" diyerek gargaraya gelirdi. Kıvrım, beni ikna ettiğini zannederek yoluna devam eder, hakkındaki dedikodular ise ayyukaya çıkardı. Ben ise onun başarılı olmasını istiyorum. O nedenle bir şok yaşadı ve eminim biz görüştükten sonra gereğini yapacaktır.
NOT: Bu yazıdan sonra hakkında çok büyük şeyler varmış diye zannetmeyin sakın. Biraz siyasi çekişme, biraz ticarete atılmasıyla ilgili bolca kulis. Başka bir şey değil yani.
MURAT AĞAOĞLU ARADI
Yazımı yayına verdikten sonra bir arkadaşım "O gün Murat Ağaoğlu'nun doğum günüydü. Aslında Adlıhan Dere, Murat Ağağoğlu'na veriyordu o saksı çiçeğini" dedi. Akşam saatlerinde dar çerçevede davet edilen bir grup gazeteci, siyasetçi ile Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın toplantısındaydım. Tanımadığım bir numaradan arandım. Telefondaki ses "Ben Murat Ağaoğlu" dedi. Ben önceden öğrendim ya, gayet rahat. "Biliyorum, biliyorum. O saksı çiçeği sana verilmiş. Doğum gününmüş, bu arada mutlu yaşların olsun" dedim. Sonra biraz sohbet ettik. Oda başkanları o saksı çiçeğini Antalya'dan yaptırıp Afyona götürmüşler. Adlıhan Dere Ağa, Murat Ağa'ya doğum günü hasebiyle takdim etmiş. Murat Ağada gelirken gerisin geri Antalya'ya getirmiş. Dükkanına koymuş. Valla öyle söyledi.
Yok böyle bir şey Sayın Murat Ağaoğlu. Ben olsam o hediyeyi kabul etmezdim. Sende dahil 3-5 yerden en az 8-10 bin lira maaş alsın oda başkanları. Senin doğum günün olsun ve sana layık gördükleri hediye saksı mı?
Yoksa sana saksı takdim ederek bir mesaj mı vermeye çalışıyorlar?
Esnafın sırtında toplasan kaç ağa varsınız. Bir tane esnaf ağası çıkartıp bir tespih, ne bileyim altın şovalye yüzük de mi alamadı yani sana. Sana saksıyı layık görenlere yuh olsun.
Pazartesi ilk işim tüm esnaf ağalarının yapamadığını yapacağım ve paraya kıyıp Murat Ağaoğlu kardeşime zaza işi bir tespih alıp doğum günü hediyesi vereceğim. Murat Ağa, geri vitesi olmayan Zaza işi tespihi sana saksı takdim eden Adlıhan Ağaya doğru sallada görsün hediye nasıl olurmuşJ
NOT: Esnaf Odası başkanlarının altındaki arabaların en az 250 binden başladığını yazmıştım. Bir arkadaşım uyardı. "Sen fakirsin, araba fiyatlarını elbette bilmiyorsun. Altlarındaki arabaların ikinci elleri bile en azı 500-600 bin liradan başlıyor. Adamların bazıları yeni daha arabaları sıfırladılar 1.5-2 milyon törkiş lira" dedi. Ne bileyim fakirlik işte. 250 bin bile bana çok geldiydi.