İyi bir hafta geçirmenizi diliyorum.
Uzun süredir kafamda olan ve beni rahatsız eden şeyi sizlerle paylaşmak isterim.
Yaklaşık 12 yıldır Antalya’da yaşayan ve eğitimini Akdeniz Üniversitesinde sürdürüp, bu ülkeye yerleşen Kongo’lu bir kızımız var. Ülkemize yerleşmesinin haricinde Kongo’da çete savaşları nedeniyle, palalı saldırganların elinden zor kurtulan annesi ve kız kardeşini de Antalya’ya getirdi. Süreç içinde evlendi ve bir kızı oldu. Kız kardeşinin de bir oğlu var. Yani aile genişledi.
Geçtiğimiz Ramazan ayında Antalya’nın yardımsever iş insanı kod adıyla T.C.’nin içinde gıda olan yardım paketlerinden birisini bu aileye götürdüm. Kongo Cumhuriyeti yıllarca Fransız sömürgesinde kaldığı için hem Hristiyan dinini kabul etmişler, hem de Fransızca konuşuyorlardı. Onlara ramazan ayının bizim için bir nevi yardımlaşma ayı olduğunu anlattım. Özellikle yaşlı anne çok ilgilendi. Bu eylemin bizim dinimiz gereği olduğunu anlattım onlara.
Kendime göre inançlıyımdır. Ama öyle hacı-hoca-cemaat işleri beni bozar. Benim inancım, Mustafa Kemal Atatürk’ün hemşerimiz olan Elmalılı Hamdi Yazır alimine tercüme ettirdiği Kur’anı Kerim’de ne diyorsa ona göredir. Öyle çok fazla din bilgisine de sahip değilim.
İşte bu yarım yamalak bilgilerimle anne ve kızlarına islamiyeti anlatmaya çalıştım. İslamiyetin gereği haricinde bizim Türk geleneklerimizde paylaşmanın önemini söyledim. Türk'lerde “Komşun açken, sen tok yatamazsın” der atalarımız diye açıkladım.
Bizim Kongo’lu kızımız da çok ilgilendi. “Kaç yıldır bu ülkedeyim, bazı şeyleri anlamıyordum. Şimdi kafamda oturmaya başladı. Kimse bana islamiyeti anlatmadı” dedi. Bunun üzerine kendilerine Müslümanlığa geçmelerini teklif ettim.
Hristiyanlıktan, islamiyete geçmelerinde hiçbir sakınca bulunmadığını söyledim. Hz. İsa’yı peygamber olarak kabul ettiğimizi ama islam dininin dünya üzerine bahşedilen son din olduğunu söyledim. Aile seve seve Müslümanlığa geçmeyi kabul ettiler. “Madem biz yeni yaşamımızı bu ülkede kuruyoruz, böyle de güzel insani yönleri olan bir dininiz var. Biz islamiyetin her şeyini öğrenemesek bile çocuklarımız Müslüman olarak yetişirler” dediler.
Bunun prosedürünü bilmediğim için o günlerde telefonla aradım müftülüğü. Kendimi tanıtarak, derdimi anlattım, “Böyle böyle Hristiyan bir aile var. Bu aile Müslümanlığa geçmek istiyorlar. Bununla ilgili bir tören v.s düzenleniyor mu? Müftü bey bu ailenin islamiyete geçmesini yapabilir mi? Diye
Kendilerinin haberi yok ama şahit filan gerekirse Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü veya Ak parti İl Başkanı İbrahim Ethem Taş’ın da şahit olabileceklerini, tarih verirlerse bu kişilere haber vereceğimi söyledim.
Geçmiş gün tam hatırlamayabilirim, müftülükten bir veya iki gün sonra geri aradılar, “Müftü bey çok meşgul. Siz hangi gazetede çalışıyorsunuz? Ak Parti İl Başkanımız ne zaman gelecekler? İslamiyete geçecek aile hangi ülkeden” gibi şeyler sordular. Herhangi bir gazetede çalışmadığımı, kendime ait bir internet haber sitemin bulunduğunu, il başkanı ve Hakan Tütüncü’nün henüz haberinin olmadığını, bu kişilerin 5 kişilik ailenin islamiyete geçmesine seve seve şahitlik yapabileceklerini, tarih verirlerse kendilerine şahitlik için teklif edeceğimi belirttim.
İslamiyete geçmek için şahitliğe gerek yokmuş! Müftü Nazif Fethi Yalçınkaya bey ile görüşüp bana döneceklerini söylediler.
Üzerinden iki aya yakın süre geçti ve o gün, bu gündür ses seda yok!
Galiba müftümüz Nazif Fethi Yalçınkaya bey, Ensar Vakfı Antalya Şube Başkanı Mahsum Emre’yi ağırlamaktan, yeni atanan ilçe müftülerini ziyaret etmekten veya tayini çıkan ilçe müftülerinin veda yemeklerine katılmaktan bizim Hristiyan ailenin Müslümanlığa geçmesi için kelimey-i şehadet getirmesine ve bir berat vermeye zamanı kalmadı!
Eğer bu aile Kongo’lu siyahiler olmasaydı, onun yerine İngiliz, Fransız, Danimarkalı veya herhangi bir Avrupa ülkesinden olmuş olsalardı şimdiye çoktan bu işlem yapılmış ve gazetelere haber bile olmuştu.
“Coğrafya kaderindir” dedikleri bu olsa gerek. “İslamiyete geçebilmek için bile Avrupalı olmak lazım herhalde” diye düşünmeden edemiyorum.
Sayın Antalya Müftüsü Nazif Fethi Yalçınkaya'nın nezdinde müftülükte çalışan ve bu işten haberi olan herkese sesleniyorum.
Devletten alın mis gibi maaşınızı ve keyfini çıkartın bu dünyanın.