Köşe Başı
EZİKLEDİ BENİ
Geçtiğimiz günlerde Yörex için Antalya'ya gelen Hopa Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Osman Akyürek ve beraberindeki heyetle birlikte ATSO Başkanı Davut Çetin'in yanına gittik. Davut Çetin beni Karadenizli zannediyormuş. Döşemealtı'lı ve Yörük olduğumu öğrenince çok şaşırdı.
Karşılıklı hal hatırın ardından, sanayici olarak kendi dilleriyle konuştular. Ben hiçbir şey anlamadım. Sonra Çetin benim anladığım dile geçti. Geçmez olaydı. "Sizin haklarınızı da biz savunuyoruz" dedi. Boş boş bakakalmışım. "Geçtiğimiz günlerde Hannover'de bir turizm fuarına katıldık. Turizmde ticarette ülkenin siyasi gidişatı ile paralel gidiyor. Yabancılar bizim ülkemizdeki olayları bizden daha iyi biliyor ve takip ediyorlar. Toplantı sırasında Almanların tarafından bir soru geldi. (Sizin ülkenizde gazeteciler tutuklanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?) diye. Yanımda Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni var ve o kişiye tek bir kelime bile söylemedi, söyleyemedi. Ben konuşmaya başlayacağım sırada ise Mevlüt Yeni benim kulağıma eğilerek (Bu soruya cevap verme) dedi. Ülkemizde gazeteciler tutuklanmıyor mu? Diğer sorulara cevap verdim, o soruyu araya getirerek adama "Doğru söylüyorsunuz" dedim geçtim. Sizin hakkınızı sizden daha fazla savunuyoruz. Doğru değil mi?" dedi.
Hiç beklemediğim bir anda soru gelince Çetin'in karşısında gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalıvermiştim. Ben "Hık-mık" ettim. Sonunda "Elbette. PKK-Fetö gibi terör örgütü üyesi sabit olan ancak mesleklerine gazeteci sıfatı yazdıranlar hariç, ülkemizde gazetecilik faaliyetinde bulundukları gerekçesiyle tutuklananlar elbette vardır. Olabiliyor böyle olaylar. " Mesela Nazlı Ilıcak. Bir gazetecidir. Yaptıklarını, yazdıklarını asla tasvip etmiyorum. Ergenekon davaları döneminde, millet inim inim inlerken, Nazlı Ilıcak ile Fetöcü savcı Zekeriye Öz ile kartopu oynamasını kalbim asla affetmiyor. Ama bu kadına gazeteci değildir diyemeyiz" gibi bir şeyler geveledim.
Gevelemez olaydım. Daha beter cevap geldi, "Nazlı Ilıcak'tan çok daha iyi örnekler var. Bence onlara bak sen. Sizden, sizin meslek örgütlerinizden daha iyi sizin hakkınızı savunuyoruz muyuz, savunmuyor muyuz?" dedi. Ben karizma olarak daha fazla yerlerde sürünmemek için, "Haklısınız. Ne diyeyim" dedim.
Ama içimden "Bizim meslek örgütlerimiz, Gazeteciler Cemiyet Başkanımız görevini layıkıyla yerine getirmiş olsaydı; Hannover Turizm Fuarındaki o adama gereken cevabı verebilmiş olsaydı (Mesela ülkemizde gazetecilik faaliyetinde bulunduğu gerekçesiyle filanca kişi tutuklandı. Bizde meslek örgütü olarak öyle bir eylem yaptık ki, meslektaşımızı zindanlardan kurtardık) veya (Mesleği gazeteci olabilir ancak suça karışan herkes yasalar önünde eşittir. Bazılarının tutuklanma gerekçeleri gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, terör örgütü veya adi suçlardan dolayı tutuklanmıştır" gibi bir cevap verseydi Davut Çetin beni bu kadar eziklemeyecekti.
Hannover Turizm Fuarına sadece iki selfie çekip ondan sonra gezmeye giderseniz olacağı budur. Adama cevap verilmeyince yurt dışında bu efsane dedikodu alıyor başını gidiyor. Bari iki kelime (Bizim iç meselemiz sizi ilgilendirmez. Burada konumuz turizm. Konuyu dağıtmayalım) ne dersen de ama adama cevap vermeyince bu dedikodu daha da büyüyor. İyi veya kötü bir cevap vereceksin soruyu soran kişiye.
Mevlüt Yeni Başkanım da bu saatten sonra istediği kadar "Ben Antalya'nın turizmi için dünyanın öbür ucuna giderim, turizme katkı için şu kişiyle şu projeyi yaptım, şunları gerçekleştirdim. Turizm elçisi gibi çalışıyoruz, meslektaşlarım ve memleketim için her şeyi yaparım" desin. İnanasım bile gelmiyor.
Sorulan sorulara bile cevap vermiyorsan, verecek kişiyi engelliyorsan ne diye gidiyorsun o fuarları sevgili başkanım. Bu saatten sonra benim gözümde ha beleş turizm fuarına katılmışlar ha selfie fuarına gitmişler. Arada hiçbir fark yoktur.