Geldik hayırlısıyla hafta sonuna ve başlasın eğlenceli anılarımız.
(Baştan belirteyim, bu hikayede adı geçen erkek meslektaşımızın ismini yazmayacağım. Bazen tepkilerini ölçemediğim için vermiyorum ismini. Kendine has hobileri olan, gayet düzgün ve bizim camiada sevilen erkek bir meslektaşımız)
Daha önce belirttiğim gibi biz gazetecilerin ağır stres altındaki yaşamımızda bazen nefes aldığımız eğlenceli anlarımız da vardır. Özellikle ajans muhabirlerinin üzerinde bir haberi, diğer ajanstan önce abone olan gazetelerin editörlerinin önüne düşmesi için zamanla yarışıyoruz. Bu nedenle ajanslarda çalışan muhabirlerinin üzerinde ekstra bir baskı vardır.
Zamanla yarış ise bir toplantı haberi için değil, özellikle polis-adliye olaylarında hem sahada polisle uğraş, savcının gözüne gözükme, sanıkların hışmına uğrama, sanık, maktül veya müşteki yakınlarının şiddetinden sıyrılırken ayrıca rakip ajansın muhabiri ve zamana karşı bir yarış başlar aramızda. Bunun karşılığında ise aldığımız açlık sınırında yaşayabildiğimiz üç kuruş maaştır.
İşte tam böyle bir günde AA’nın efsane muhabirlerinden Seyhan Kurtman, yaşadıklarından o kadar bunalmış ki, ofiste işi bitirdikten sonra “Öf aman be. Nedir bu stres kardeşim. Bulacağım zengin bir koca, çekip çıkarsın beni bu hayattan” diye söyleniyor.
Erkek meslektaşımız muhtemelen aynı stresi kendisi de çektiğinden dolayı boynunu sağ yanına bükmüş ve gayri ihtiyari olarak daha fazla iç geçirip Seyhan’a cevap veriyor. “Ahh, ah bende bulacağım. Beni de çekip çıkarsın” diyor. Diyor ama çevresindeki kahkahaları duyunca daldığı hülyalı hayalinden sıyrılıyor.
Seyhan çemkiriyor, “Sana ne oluyor be, Kısmetlerimi kapatma” diye.
Elbette sonrasında bu hikaye bizim dilimize düştü.
Buradan yola çıkan bizim fırlamanın ötesindeki erkek muhabirler bu konuda epey büyük mavra çevirmeye başladılar. Sonunda iş GGD’nin kuruluşuna kadar ulaştı. GGP’nin açılımı ise “Gey Gazeteciler Derneği”
Hayali olarak sözde kurulan bu dernekte Seyhan Kurtman’a “Bende koca bulacağım” anlamında konuşan erkek meslektaşımızı başkan seçiyorlar. Kimisi genel sekreter, kimisi başkan yardımcısı oluyor. Ankara’ya tayini çıkan bir muhabir arkadaşımızı “Ankara temsilcisi” ilan ediyorlar.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti, Almanya’ya gezi düzenliyor. Bunlar kendi aralarında mavra çeviriyorlar, “GGD Almanya’ya çıkartma yapıyor” diye.
Şapşallı lakaplı arkadaşımız AA tarafından Amerika’da görevlendirilince bizim oğlanlar adeta coştu “GGD, Amerika’yı fethetti” diyorlar. Şapşallı’yı GGD’yi Washington’da White Hause yani, Beyaz saray temsilcisi ilan ettiler.
Her gün başka bir senaryo ile gırgır şamata devam ediyorken bir gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Isparta veya Burdur’a geliyor. Özellikle iyi fotoğraf çeken polis adliyecileri burada görevlendirmişler. Polis-adliyeci diyoruz zira bizim bölümden başka cengaver gazeteci bulamazsınız. O kalabalıkta, o hengamede mutlaka en iyi fotoğrafı onlar çekerler.
Neyse Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüye çıkmadan önce hazırlıklar devam ederken, bizim oğlanlar aralarındaki bu horanta mavrayı orada da devam ettiriyorlar. Bu ismini vermeyeceğim GGD Başkanı ilan ettikleri arkadaşa kendi aralarında “Başkanım şöyle, başkanım böyle” diye hitap ediyorlar. Kendi aralarında doğal bir saygı gösterisi filan da yapıyorlar, derken Cumhurbaşkanı geliyor diye korumalar bizim gazetecileri son derece sert el-kol hareketleri ile ite-kaka yoldan kenara atıyorlar ama “Başkan” diye hitap edilen gazeteciye karşı çok nazikler ve “Başkanım, sizi de şöyle alabilir miyiz” diyorlar.
Bizimkileri sinek kovalar gibi kovalayan Cumhurbaşkanlığı korumaları bir yerlerin başkanı zannettikleri gazeteciye karşı çok nazikler, çok kibarlar ve onu öne doğru filan geçiriyorlar. Elbette bizimkiler bu fırsatı kaçırmıyor ve espriyi devam ettiriyorlar, “Cumhurbaşkanlığı nezdinde bile bizim başkanımızın forsu var” diye övünerek gülüşüyorlar.
Cumhurbaşkanı kürsüye çıkıyor, konuşmaya başlıyor. Bu sırada Cumhurbaşkanlığı korumalarından yetkili birisi “Başkan” diye hitap edilen kişinin elinde profesyonel kamera ile çekim yapmaya çalıştığını görünce şüpheleniyor ve yavaşça DHA’dan Bülent Tatoğlu kardeşimizin yanına yaklaşıp, kulağına soruyor, “Birader bu başkan dediğiniz kişi kimdir, nerenin başkanı?” diye soruyor.
Tato, bu fırsatı kaçırır mı hiç, “Abi biz hepimiz geyiz. Sonunda dernek kurduk, O’da bizim başkanımız. Siz de başkanım diye hitap ettiğinize göre artık sizin de başkanınız” diyor.
Korumaların başı gülmekten adam iptal olmuş.
Bir süre sonra tüm korumaların arasında bu muhabbet yayılıyor. Cumhurbaşkanının sonraki programlarında korumaların hepsi bizim arkadaşı gördükleri yerde bağırıyorlar, “Aslan başkanımız. Sen bizim ebedi ve ezeli başkanımızsın” diye.
GGD’nin popülerliği iyice artınca, son duyduğumda bir grup ebedi ve ezeli başkana darbe yapıp, koltuğundan indirmeye GGD’yi ele geçirmeye çalışıyordu.
GGD’nin maceraları burada bitmiyor arkadaşlar. Aklıma geldikçe ara ara yazarım.