HAFTA SONU EĞLENCESİ 51

Teslime Tosun

Ve nihayet geldik yine hafta sonuna. . .

“Bermuda şeytan üçgeni” adını taktığım Polis-Adliye ve hastane üçgeninden eğlenceli, düşündüren anılarımızdan bir tanesine daha başlayalım. Keyifli dakikalar olsun efendim.

Her sabah önce hastaneyi şöyle bir calavlardım. Zaten bir çok vaka Devlet Hastanesine getirildiği için ana merkez hastane konumundaydı.

Hemen her gün hastaneye uğradığımız için doktorlarla, hemşirelerle de aramız çok iyi. Sabah erken yine daldım hastane katlarına. Cerrahi bölüme geldiğimde, nöbetçi hemşire arkadaşlara “Günaydııın, beyaz meleklerim. Var mı bu gün beni manşete çıkartacak, şöyle janjanlı bir hikayesi olan hastanız?” dedim.

Hemşireler gülüştü ve “231 nolu odaya git” dediler.

John Travolta’nın dans ederken tek topuk üzerinde geri dönüp koşarcasına dans etmesi gibi, bankodan geri adım atıp, tek topuk üzerinde döndüm ve hızla 231 numaralı odaya doğru seyirttim.

İçeri girdiğimde karşılıklı hasta yatağında oturan iki yaşlı adam somurtarak birbirlerine bakıyorlardı.

Dedenin bir tanesi ameliyat önlüğü üzerine kazağını filan giymiş ama altında entari gibi duruyor. Altında bir şey giymediği anlaşılıyordu. Tam böyle yörük usulü sırtını duvara vermiş ve bağdaş kurmuş şekilde oturuyor. Diğeri ise sigarasızlık başına vurmuş, söyleniyor kendi kendine. “Önce söylenene doğru gittim. “Geçmiş olsun amcacım. Hayrola neyiniz vardı?” dedim. Safra kesesinden ameliyat olmuş.

Bir umutla entarili oturan amcaya yöneldim. “Geçmiş olsun. Neyiniz var dedecim” dedim.

Amcam derin bir nefes aldı, “Heeeç, bu yaşta sünnet oldum, hepsini aldılar” dedi.

Bir an afalladım. “Gerçekten mi sünnet oldunuz?” dedim. Arkamda kalan diğer dede gülüyor, “Beni güldürmeyin, ameliyat yaram acıyor” diye bağırıyor.

Ortada traji komik bir olay olduğunu anlamıştım. Aklımdan saliseler içinde “Yaşlanınca bazı adamlar matıflıyor. Dede yoksa konu-komşunun yatak odasına filan mı daldı, çoluğa çocuğa mı musallat oldu da şeyini kestiler acaba?” gibi sorular hızla geçti.

Yaşlı adama  yeniden dönerek “Dedecim, doktor ile gazeteciye namehrem yok. Sen bana açık açık ne olduğunu bir anlatır mısın?” dedim.

Anlattıkça gülmekten; kahkaha atmadan duramadığım gibi aradan yıllar geçti hala bu olay aklıma geldikçe gülmeye devam ederim.

Yaşlı dedemiz Kaş’ın yüksek tepelerindeki bir köyünde yaşıyor. Bu arada prostat olmuş ama haberi yok. Atasından-dedesinden doktora gitme gibi bir gelenek olmadığı için o da gitmemiş doktora. Köyde davarın arkasında dolaşıyor. Sürekli de bu sıkıntıyı çekiyor.

Neyse bir gün Kaş merkeze gelmesi gerekiyor ama sürekli idrar kaçırması filan canını sıkıyor. Her dakika da tuvalet filan nereden bulacak. Dedem kafasında bir çözüm buluyor.

Geçiyor evin arkasındaki bahçede bulunan çeşmenin başına. Çeşme zıvanasını söküyor, kendi cinsel organının başına geçiriyor. Üzerine de şalvarını giyiyor. Lambır-lumbur yürüyor. 

Artık rahattır. Dede akşama kadar Kaş merkezde işlerini hallediyor. Tuvaleti dayanılmaz hale gelince gidiyor tuvalete çeşmeyi açıyor, tuvaletini yapıyor.

Akşam evine dönüyor ama bu arada minibüste giderken sancılar başlıyor. Eve geldikten sonra cinsel organından çeşmenin zıvanasını çıkarmaya çalışıyor ama bu sefer organı şiştiği ve kan toplamaya başladığı için çıkartamıyor.

Konu komşu, köylü birikiyor başına. Her gelen bildik bir edayla çeşme zıvanasını çıkarmak için deneme yaptıkça daha da kötüleşiyor. Artık acıları dayanılmaz hale gelince arabası olan bir köylü ile Kaş merkeze geri dönüyorlar. Hastaneye girdiği andan itibaren çeşme zıvanası geçirilmiş cinsel organı gören doktorların şaşkınlığına katlanmak zorunda kalıyor. Hemşireler gizlice gülüyor, doktorların yüzünde müstehzi bir tavır ama dedemiz acı içinde kıvranıyor.

Kaş Devlet Hastanesi acil olarak ameliyat yapılması için Antalya Devlet hastanesine sevk ediyorlar. Ambulans ile iki saatlik bir yolculuğa daha katlanmak zorunda kalıyor. Antalya Devlet hastanesine geldiğinde artık kangrenin başlamış olduğunu öğreniyorlar ve hızla ameliyata alıp kesiyorlar.

Yaşlı dede yaşamının sonunda tam sünnet olmuştu.

Belli bir yerden sonra yaşlı dedemiz de kahkahalara eşlik etti ve “Ona değil de, en çok köylünün neredeyse tamamı benim şeyimi ellediler ya ona gülüyorum ben. Köye dönünce onlar benimle dalga geçecekler ama hepinize ellettim diye bende onlarla eğleneceğim” diyor.

Ertesi gün haber Hürriyet 1.’den görüp, 3. Sayfaya manşet olmuştu.

Geçenlerde sosyal medyada birisi paylaşmış yaşlı adamın haberini. Sanki ben yazmamışım gibi, yeniden okuyup yine güldüm.

Muhtemelen çoktan ölmüştür. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

CALAVLAMA: Yörük dilinde gezme, dolaşma, kontrol etme anlamında kullanılır.

MATIFLAMAK: Bunamak, hafıza kaybı veya alzheimer’in yörük dilindeki adı.