KATILMADIĞIM İSABET OLMUŞ

Teslime Tosun

Geçenlerde bir okulun basın danışmanlığını yaptığını öğrenmiş olduğum Sema Yerdelen bir mesaj atmış. “Merhaba . . . . . okulları kahvaltı düzenliyor. Kaç kişi katılım sağlayacaksınız?” diyor.

Cevap verdim, “Hiç” diye.

Bunun üzerine Sema Yerdelen aradı telefonla. Sema Yerdelen’i severim ve eskiye dayalı bir hukukumuz vardır. “Bu hiç’in anlamı nedir?” dedi. Biraz sohbet edip gülüştük. Ama katılamayacağımı belirttim.

İsabet olmuş! Allah beni korumuş!

Orada olsaydım kesinlikle başım belaya girerdi.

Konuya gelecek olursak.

Özel bir okul Kurucusu olan Ramazan Metin beyefendi düzenledikleri burası çok önemli lütfen altını çiziyorum kahvaltılı basın toplantısında uzun uzun çocukları nasıl eğiteceklerine dair bilgiler vermiş. Ama asla ve asla Atatürk ismini ağzına dahi almadan. Atatürk ilke ve inkılaplarını hatırlatacak en ufak bir bilgiyi paylaşmadan çocukları nasıl eğiteceklerine dair bilgileri basın mensuplarıyla paylaşmış. Sonunda da “Biz siyasi bir fırkaya değil, Türkiye’ye insan yetiştiririz. Okulumuz eylülde açılacak” demiş.

Bunu nasıl yapacaklarını anlatırken “Çocuklara tuvalete giderken sağ ayakla girmesini, yemek yerken mutlaka ama mutlaka sağ elini kullanmasını öğreteceğiz” minvalinde söylemlere devam edince; programı baştan itibaren takip eden Kaktüs Haber’den Zeki Özer ağabeyimiz daha fazla dayanamayarak “Ya kardeşim ne diyorsun sen böyle? Çocuklara burada bilimsel eğitim vermeyip de böyle şeyler mi öğreteceksiniz? Sabahtan bu yana konuşuyorsun. Atatürk’ün ismini bir kez bile ağzına almadın” deyince.

Sayın Metin “Biz seninle bir yemek yiyelim, ister sağ elinle ye ister sol elinle ye” minvalinde cevap vermiş. Bu gevşek ve basın mensuplarını bir yemeğe tav olurlar mantığı ile yaptığı teklife elbette Zeki Özer’in tepesi daha fazla atmış.

Bu arada diğer gazeteciler aynı tepkiyi verip, toplantıyı terk edip çıkmışlar.

Burada tepkisini ve iradesini ortaya koyan başta gazeteci ağabeyimiz Zeki Özer olmak üzere aynı reaksiyonu gösterip, basın toplantısını terk eden tüm meslektaşlarımı kutluyorum.

Toplantıya bizim cemiyet başkanımız İdris Taş beyefendi de katılmış. Her zamanki itidalli haliyle olaya müdahale etmeden sohbetine devam edip, kahvaltısını bitirmiş. Burada cemiyet başkanımızı kutlayacak bir şey bulamadım.

---------------------------------

Geçenlerde Yeşil Ersoy ablamız olaya dikkat çekti.

Konu şu: Konyaaltı Gazi Mustafa Kemal Bulvarında işletmecilerin ağaçları kurutmak için çalıştıklarını bildiriyordu. Bulvarda bulunan bir restoran işletmenin önünde kaldırımda bulunan ağaçların ve aydınlatma direğinin etrafını ahşapla kaplamış. Burada amaç müşterileri için sigara içme veya kendileri için kaldırıma oturma alanı oluşturma olduğunu belirtmiş.

Fotoğraflarını çekmiş ve hem kendi sosyal medyasına hem de ABB’nin sosyal medya sayfasına bildirimde bulunmuş.

Bazı işletmeler maalesef kaldırımdaki önlerine denk düşen ağaçları “Tabelamızı kapatıyor, önümüzde masa atacağımız alana engel olmasın” gibi gerekçelerle ya ağaçları kesiyorlar ya da kaldırımdaki ağaçların dibine çeşitli kimyasallar dökerek kurutuyorlar. Kendileri kestikleri zaman “Çevreden müdahale eden olur” diye genellikle kurutma yöntemini uyguluyorlar.

Dünde biraz ben turladım şehir merkezinde, sahilde filan.

Büyükşehir Belediyesi sınırlarında olan caddelerde ve sahilde onlarca ama onlarca olaya tanık oldum. Sahillerde seyyar satıcılar cirit atıyor. En fazla da çekirdekçilere ifrit oldum. Adam almış eline çuval şeklinde bir poşette çekirdeği sahilde turistlere satmaya çalışıyor. Bizim medeniyetten nasibini almamış bir kısım yerli halkımız satın aldığı bu çekirdekleri sahilde, oturdukları yere öbek öbek çekirdek kabuklarını yığıyorlardı.

Midyecileri görmeniz lazımdı. O kadar fazla ki, ben fotoğraflarını çekerken, neredeyse birbirleriyle çarpışıyorlardı. Mısırcı yeni bir yöntem deniyordu. Bir tane mısırın sömeğine ip bağlamış, onu da elindeki kovaya bağlamış. Önünde sallanan bir mısırla ürününü böylece teşhir edip, satış yapıyordu.

Caddelere bir çıkın şöyle.

Galericiler kaldırımı tamamen kapattıkları gibi, yol kenarlarını da artık parsellemişler. Restorantlar masa sandalyelerini neredeyse yola çıkarmışlar. Kapalı şarampol yoluna bir girin. Açıldığı ilk günkü o nezih ve Avrupai görünümünden eser kalmadığı gibi ortalama bir kasaba sokakları gibi. Restorantlar tramvay yoluna kadar uzanmışlar. Ortadaki büfe genişledikçe genişlemiş. Onlarca ama onlarca masa sandalye. Tuhafiyeciler, kuru yemişçiler aklınıza gelebilecek her türlü esnaf, dükkanın içindeki tüm malını caddeye taşımış.

Dilencileri hiç sormayın.

Eskiden göstermelik bile olsa arada bir zabıta dolaşırdı, denetim filan yapardı.

Antalya Büyükşehir Belediyesinin zabıtası herhalde “Pandemiden çıktık esnafı fazla sıkmayalım” diye düşünüyorlar. Ama sayın zabıtalar bu memlekette sıradan vatandaşlar da yaşıyor ve size gizli bir sır vereyim, onlarda pandemiden yeni çıktı.

Başkan Muhittin Böcek’e esnaf oy verecektir elbette. Size bir gizli bilgi daha vereyim. Kaldırımda yürüyemeyen, parsellenen kaldırımlar nedeniyle yola inmek zorunda kalan, uyardığı zaman esnaf tarafından tehdit edilen vatandaş da oy verecek. Haberiniz olsun.