KÖŞEBAŞI
Bir kaç gün önce Ak Parti İl Başkanı İbrahim Ethem Taş'la ilgili "Suhuletle siyaset" yapmayı tercih ettiğini yazmıştım. Bu yazımın hemen ardından Sayın Taş özellikle Antalya'nın son günlerdeki en önemli gündemi olan su faturalarıyla ilgili ve son olarak Kumluca Belediyesindeki iddialarla ilgili sosyal medyayı çok hızlı ve verimli kullanmaya başladı.
CHP Antalya İl başkanı Sayın Nusret Bayar, neyin ne olduğu toz duman arasındaki Serik'te rüşvet iddiasıyla ilgili olarak Sayın Taş'ın yumuşak karnı olarak gördüğü bu olayın üzerine gitmeye başlamıştı. İbrahim Ethem Taş, işte buna Kumluca Belediyesindeki yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla cevap verdi. Ama ne cevap verme! Neyse bu konuya sonra yine geleceğim.
Bu gün Sevgili meslektaşım Ali Buldu, Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu'nun CHP İl Başkanı Nusret Bayar, ABB Başkanı Muhittin Böcek, milletvekilleri Çetin Osman Budak, Cavit Arı, Rafet Zeybek, Aydın Özer, Genel merkezden görevlendirilen Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun'nun asistanı, Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu, Kumluca ilçe Başkanı Arif Kocacık, Büyükşehir Meclis üyesi Mutlu Engin ile ilçe örgütünden bazılarının katıldığı AKM'deki toplantıyı çok romantik bir şekilde kaleme almış.
Romantik yazıdan anladığım kadarıyla, Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu sorgulama yapılırken son anda "Atmış gol olmuş" :))
Şimdi baştan başlayalım.
Günlerdir yazılı basında ve sosyal medyada isim verilerek, açık açık bangır bangır 2 trilyonluk rüşvet iddialarından bahsediliyor. Seversiniz, sevmezsiniz, duygularımız mutlaka karşılıklıdır. Mesela ben pek hazzetmem kendisinden ama CHP içinde büyüyen, orada siyaset yapan ve CHP'den milletvekilliği yapan, Sayın Yıldıray Sapan bas bas bağırıyor "Kardeşim bu belediye başkanı imar yolsuzluğu için 2 trilyon rüşvet aldı" diye. Ne bir gün İl Başkanı Sayın Nusret Bayar, ne ilçe örgütleri, ne de Kumluca Belediye Başkanı ağzını açıp ta "Ne diyorsun sen kardeşim" demedi. (Dediyse ben duymadım. O' da benim ayıbım olsun) "Sayın Yıldıray Sapan bunları söylüyorsa mutlaka bir yere dayanıyor. Bizim bilmediğimiz ne var Sayın Sapan bize anlatın" demedi. Yıldıray Sapan'ı CHP örgütünden tanımayan varmıydı? Veya Sayın Yıldıray Sapan'a sorsalar söylemeyecekmiydi?
Neyse,
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu televiyonlarda eni-konu , uzun uzun Serik'teki 500 bin liralık rüşvet iddiası olayını eze eze kullandı. Halka anlattı. Sorular sordu. Kumluca'daki kendi partilisi belediye başkanının 2 trilyonluk rüşvet iddiası üzerine ise tek kelime etmedi.
İş ayyukaya çıkınca genel merkez olaya el koydu!
Ama ne el koyma haaa
Genel Başkan Yardımcısının asistanı geldi. Hah şöyle. İşte budur arkadaşlar.!
(İki yörük sohbet ediyor. Biri demiş ki, oğlum bal bir tatlıymış, bir tatlıymış ki, sorma gitsin! öteki durur mu? Biliyor bunu söyleyen arkadaşının kendisi gibi çulsuz olduğunu. (Sen nerden biliyorsun len) demiş. Bizimki kendinden emin cevap veriyor. Ağalar yerken, bizim oğlan görmüş)
Yani kendisi yememiş, kendisi görmemiş ama ağalar yerken kardeşi görmüş. Bu da ona döndü. Genel Başkanı gelmemiş, genel başkan yardımcısı gelmemiş. Genel Başkan Yardımcı da değil de, ASİSTANI gelmiş!
Ankara'dan ASİSTAN geldi beyler, bayanlar, ASİSTAN!
(Lütfen küçümsemeyin. Bir asistan kolay yetişmiyor arkadaşlar)
Devam edelim,
Öncelikle Ali kardeşimin yazısını okurken gözümün önüne nedense ortaçağ avrupasındaki engizisyon mahkemeleri geldi. Yanlarda meşaleler ile aydınlatılmış, yarı karanlık loş bir salon. Üst tarafta sıralanmış engizisyon üyeleri filan.
(Malum korana günlerinde evde çok kaldık. İzlemediğim orta çağ filmi kalmadı. Bu nedenle belki gözümün önüne birden bire o sahne geldi.)
Yine Ali Buldu kardeşimin yazısından yola çıkarak ASİSTAN başkanlığındaki heyet tarafından suçlanan ve sorguya çekilen Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu, savunmasının bir yerinde "Her alım-satım işlerini eşime sorarım tabiki. O hesap uzmanı. Beni yanlışa karşı yönlendiriyor." diyor.
Latince'de nepos'dan türemiş bir kelime var. Nepotizm. Türkçeye çevirince "Yeğencilik, akraba" gibi bir şey çıkıyor.
Sayın Köleoğlu sizin mensubu olduğunuz partinin yani CHP'nin şiddetle karşı geldiği sistemdir, akrabayı-talukat olayı. Yani Nepotizm. Sık sık AK Partili siyasetçileri bu nedenle eleştirmiyormusunuz? Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyoyor mu?
"Hala muhasebede veya ihale organlarında bir önceki dönemin yöneticileri var" diyorsunuz. Yani Belediyede görevli o insanları töhmet altında bıraktığınız gibi, çalışma arkadaşlarından bir tanesine bile güvenmediğinizi ve her an yolsuzluk yapacak gibi lanse ediyorsunuz.
Biliyorsunuz ama ben bir daha hatırlatayım.
Güvenmiyorsanız, birimlerini değiştirin. Daha da önemlisi, onlar yapacak, siz ise denetim görevini ifa edeceksiniz. Yani yaptıkları işi denetleyeceksiniz. İşiniz bu!
Nepotizm yaparak o belediyeyi yönetemezsiniz. Ne yapacaksınız. Hesapları yengeye tutturyorsunuz. Güvenmiyorsunuz ya! Oldu olacak, Park bahçeleri (atıyorum varsa ) ziraat mühendisi amcaoğluna, hukuk işlerini (atıyorum varsa ) avukat teyze kızınıza, Zabıtayı (atıyorum varsa) emekli polis ağabeyinize filan yaptırın bari.
"Bizden belediyeye işe adam almıyor) diyen ilçe başkanınıza bir yandan "Kadrom şişkin, işini yapan adamı niye atayım işinden" gibi cümleler edecek, ardından "Hala muhasebede veya ihale organlarında bir önceki dönemin yöneticileri var. O nedenle hesapları hanıma tutturuyorum" diyeceksiniz öyle mi?
Bu ne yaman çelişki?
Bu arada Ali Buldu meslektaşımın yazısının hiç bir yerinde sizin 2 trilyonluk rüşvet aldığınız iddiasına yönelik bir açıklama göremedim. Bakın Sayın Yıldıray Sapan her bulduğu platformda soruyor, insanlar soruyor. Partinizin Seyit Torun'un ASİSTANI başkanlığında bu sorgulamanın romantik taraflarını sızdırdınız bari o 2 trilyon olayına da verdiğiniz cevapları da görebilseydik iyi olacaktı.
İnşallah bir cevap verirseniz, kamuoyu da ne olduğunu öğrenir.
Sayın Köleoğlu saygılar. Yengeye hörmetler. . . .