İyi bir hafta geçirmenizi dileyerek bu haftanın ilk yazısına başlayalım.
İki hafta yoktum, yokluğumu fırsat bilip, Antalya’nın altını üstüne getirmişler..
Hay maşallah hepinize
Akli melekelerinin yerinde olmadığına dair inancım ve şüphelerimin olduğu birisi kuyuya bir taş değil, römorkla doldurmuş akıllı olanların hepsi de kuyudan taşı nasıl çıkartacağız diye düşünüyorlar.
Ebru Küçükaydın’dan bahsediyorum.
Yazdıkları müthiş bir haberdi.
Eğer doğru olsaydı yılın haberi, yılın yazısı olarak tarihe geçerdi.
Ama fena patladı.
Haberin silsilesi açık bırakmayacak bir şekilde örülmüştü diyecektim ama diyemedim.
Yazıyı okurken hani derler ‘hayatın olağan akışına aykırılıklar var’ diye.
Yazının bir çok yerinde hayatın olağan akışına uygun olmayan durumlar vardı.
İlki 36 yaşında ve aktif siyaset yapan bir kadın belediye başkanı, iddiaya göre hamile kalmasını babasına anlatmış.
Yani Ebru Küçükaydın’a yazdırıldığına inandığım senaryoya göre Gülşah Durbay 18 yaşında lise öğrencisi gibi babasına koşup “Baba, baba, babacığım var ya hani beni belediye başkanı yapan genel başkan. İşte o beni hamile bıraktı”
Böyle bir şey olabilme ihtimali hayatın olağan akışına aykırıdır.
Araya Veli Ağbaba sos olarak kullanılmış ve 36 yaşındaki bir kadının elinden tutup, kürtaj yapmaya götürmüş!
Başında beklemiş! Yok artık
Yazıdaki bir başka şey ise kapıda bekletilen korumaların gürültüyü duyunca içeri girdikleri.
Ne yapmışlar mesela kapıyı mı tıklamışlar? Zili mi çalmışlar veya Gülşah Durbay’ın korumalarından rica mı etmişler?
Bir başka durum korumalar Sayın Genel Başkan’ın kırık ayağını görünce hemen 112’yi mi aramışlar?
Tutanakla içişleri bakanlığına bilgi vermesi, olayın içişleri bakanlığının kayıtlarına girmesi v.s
Burada uzmanlık alanıma girdiği için söyleyeyim bir parti genel başkanının korumaları özel olarak seçilir. Bu korumaların bir amiri vardır.
Koruma amiri emirleri, genel başkandan alır.
Bildiğim için söylüyorum CHP’de koruma amirinin odası Genel Başkanın katındadır ve o bir kara kutudur.
Koruma amirinin talimatı olmadan asla hiçbir adım atılmaz, atılamaz!
Korumalar genel başkanın her gittiği yeri, her olayı içişleri bakanlığına rapor etmezler, edemezler!
O zaman genel başkanın yaptığı her görüşme, her stratejik hamleler içişleri bakanlığı aracılığı ile hükümetin bilgisine sunulmuş olur.
Hangi muhalefet partisi lideri bunu kabul edebilir?
Haaaa ama şu olur!
Her hastanenin acilinde polis noktası vardır. Bu polislerin tek görevi herhangi bir adli vakada tutanak tutarlar.
Merdivenden de düşseniz, halı sahada maç yaparken bacağınızı kırsanız da, kafanızı kapıya, pencereye de çarpsanız, evde bardak kırılırken elinizi de yaralasanız eğer hastaneye giderseniz, acilde o polis kaydına mutlaka girersiniz.
Başınız ağrıdığı için fazlaca ağrı kesici veya sakinleştirici alıp, mideniz bulandı diye acile gittiğiniz zaman da mutlaka polis kaydına girersiniz. Polis gelir ve ilaçla intihara mı teşebbüs etti diye sorar insana.
Acil serviste görevli tüm doktorlar da bu tür adli olayları veya şüphelendikleri her durumda mutlaka polise bilgi verir.
Size sormazlar bile “Elinizi cam kesmiş, polise söyleyelim mi? diye.
Elinize dikiş atılırken iki dakika sonra polis tepenizde biter ve “Herhangi başka birisi tarafından mı yapıldı” diye sizi mini sorgudan geçirir.
Kişinin kimlik bilgilerini alan acil polisi konuyu mutlaka karakola bildirir.
Şikayetçi olunmaz ise bu kayıtlar sadece arşivde kalır.
Sayın Genel Başkan Özgür Özel’de bacağı kırıldığı için hastaneye gitmiştir. Hastane acil polisinin kayıtlarına oradan da karakol kayıtlarına yani İçişleri Bakanlığının kayıtlarına girmiştir.
İşte Ebru Küçükaydın’ın ‘İçişleri bakanlığının kayıtlarına girdi’ dediği olayın perde arkası böyledir.
Ama akli melekelerinin yerinde olmadığına inandığım şizofrenik davranışlar sergilediğinden şüphelendiğim Ebru Küçükaydın’a attırılan iz mermisi yerini bulmuştur.
Tanrılar kurban istiyor diyebiliriz.
NOT: Dört yapraklı yonca ben yumurta mı tavuktan olur, tavuk mu yumurtadan çıkar bilmem ve ilgilenmem. Yanağına buse kondurur geçerim!