Falan sanatçı; ayaktan asmalı, mahzenlerde zehirlemeli demokrasi tarifi yapmış, bir diğeri Cumhurbaşkanına saygısız ve hakaretamiz ifadeler sarf etmiş, ötekisi Mozart, Beethoven dinlemenin Cumhurbaşkanına iyi geleceğini söylemiş, bir diğer zevata göre Cumhurbaşkanı içki içseymiş ülke düzelirmiş, çok kıymetli bir başka sanatçı başörtülü hanımlara saldırmış vs….
“Demokrasi biziz”, diyerek demokrasiyi katlediyorlar. Uzlaşma diyorlar, kavga peşinde koşuyorlar. Huzur; barış, sevgi ve hoşgörüden geçer. Kendisi gibi düşünmeyeni dışlayarak, ötekileştirerek bu sağlanmaz. Elbette herkes her sanatçıyı beğenmeyebilir, sevmeyebilir. Sanatçılar da öyle. Ama bu, kimsenin kimseye hakaret etme hakkını vermez.
İşte örnek sanatçılar ve örnek sanat eserleri (!!! )
Kimsenin itiraz edemeyeceği bir kaynağa, Türk Dil Kurumu Sözlüğüne baktım. Sanat nasıl tarif edilmiş.
Şöyle yazıyor: Bir duygunun, bir tasarının, bir düşüncenin ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü ve bunların sonunda erişilen üstün yaratıcılık. - İnsanda estetik duyguyu heyecana getirecek eserler meydana getirme işi.
Yukarıdaki söz ve davranışların hangisinde güzellik, estetik, duyguları heyecana getirecek bir husus var?
Bunlar ve benzerleri, geçmişlerinde estetik duyguları heyecana getirecek hangi eserleri meydana getirmişler?
Sanat ve sanatçı kavramlarının Türkiye’deki kadar ayağa düşürüldüğü, ucuzlatıldığı, amacından saptırıldığı başka bir ülke var mıdır acaba?
Önüne gelen herkes sanatçı diye anılıyor, pespaye ürünler sanat eseri diye pazarlanıyor. Müstesnalarını tenzih ederim.
Şarkıcı- türkücü= sanatçı, komedyen= sanatçı, uyduruktan şair, yazar, ressam, heykeltıraş, mimar= sanatçı.
Halkın milli ve manevi değerlerine, sevdiği kişilere, liderlere hakaret etmek sanatçılık olmuş. Cumhurbaşkanı, Belediye Başkanı seçilinceye kadar siyasidir. Seçildikten sonra, bütün herkesi temsil eder.
Üstelik bu kişiler burunlarından kıl aldırmıyorlar, cemiyete tepeden bakıyorlar, insanları küçümsüyorlar, içinden çıktıkları toplumun değerlerine yabancılar, hatta düşmanlar.
Hakaret, saldırı ve yalan, yanlış algı metodlarıyla, yaptıklarını tenkid veya doğal bir tavır ve hak olarak sergiliyorlar. Tenkidlerle hakaretleri karıştırıyorlar. Beyinlerini ideolojik bir körlük kaplamış, ideolojileri sanatlarının önüne geçmiş, ideolojilerini sunuyorlar. Sanat diye ideolojileriyle ayakta kalıyorlar. Hatta bazı ödül törenlerinde, teröristlere selam bile gönderiyorlar.
Merak ediyorum, 15 Temmuz’da bunlar neredeydi? Yoksa bunlar da tiyatroda mıydılar?
Sanat, insanın ulvi hislerini uyandıracak faaliyetlerdir. Sanatçı, eseriyle insanın ulvi hislerine, ruhuna hitap eder, iyilik, güzellik, saygı duyguları oluşturur. Bir sanat eserine bakan, dinleyen veya okuyan insan kendini yeniler, düşüncesi, ufku genişler, ruhu dinlenir, ilim ve irfanı artar.
Yine rahmetli üstadımız Necip Fazıl’ın ifadesiyle konuyu noktalayalım:
“Anladım işi, sanat, Allah’ı (C.C.) aramakmış.
Marifet bu. Gerisi, yalnız çelik çomakmış”.
Kalın sağlıcakla…