Dün gün boyu Cem Kotan’la ilgili yazdığım yazıyla ilgili tepki aldım.
İyisi az, kötüsü çoktu tepkilerin.
“Hani sen yörüktün ve Antalya Milliyetçisiydin” diyenler oldu.
Ben Antalya milliyetçiliğimden ve yörüklüğümden asla vazgeçmiş değilim. Antalya’ya aidiyet duygusuyla bağlı olanlarla benim bir sorunum yok. Sonuçta bizlerin ataları da yüz yıllar önce bir yerlerden gelmiş buralara yerleşmiş insanlarız.
Ben Cem Kotan’la 5-10 yıl önce Ankara’dan gelip, hasbelkader siyasete bulaşıp, ardından “Ben eski genel başkanın sekreterliğini yaptım. Ümit Başkanımın projelerini devam ettireceğim. Projem yok ama çalıştay yapacağım. Hangi projeyi istiyorlarsa onu yapacağım” diyen birisiyle aynı kefeye koymam mümkün mü?
Bu arada muzip bir arkadaş telefonla arıyor, (ben Hollanda’daki gibi kırmızı sokak istiyorum) diye yazacağım altına diyor.
Tövbe estağfurullah dedim.
“Cem Kotan Büyükşehir de işçi olarak çalışıyor. Seçim kanununa göre aday olamaz. İşçiden belediye başkanı mı olur” diyorlar.
Olur, bal gibi olur.
Siz Cem Kotan’ın meclis üyeliği yaptığını unutuyorsunuz galiba. Ailesini geçindirmek için allengirli işlere bulaşmadan, onuruyla çalışan ve yaşayan bir adama, Cem Karaca’nın şarkısındaki gibi “sen işçisin, işçi kal’ı mı diyorsunuz yani.
Kodamanlara hak, işçiye belediye başkanlığı hak değil öyle mi?
Herkes bir şey diyor. Gün boyu çalkalandı ortalık.
Ben 22 aday adayının arasında en fazla Sabahat Çevik ve Cihangir Yılmaz’a çok üzüldüm.
Sabahat Çevik tam donanımlı bir kadın adaydı.
Cihangir Yılmaz ise genç, dinamik, enerji dolu bir gençti. Büyükşehir Belediyesi Muhtarlardan sorumlu daire başkanı olarak ta Büyükşehir’in CHP’nin kazandırılması anlamında yüksek desteği olabilirdi.
Cihangir kardeşim, yaşın daha genç. Ben inanıyorum ki, siyasette daha çok uzun bir yolun var. Sakın bırakma.