Hani meşhur söz vardır: “Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?” Günümüzde siyaset sarmalı, bu ikilemde gidiyor. Arayanlar bulur, bulanlar da arayanlardır.
Türkiye’nin genel değerlendirmesini yaptığımız zaman, düzgün bir siyaset kalmadı. “Çamur at, izi kalsın” metodu devam ediyor. Kadir Topbaş intifadayı başlatmadı. Emaneti iade etti. Melih Bey de öyle. Makamlar kimsenin tapulu malı değildir.
“Malını kötülemeden sat” denilmektedir inancımızda. Peki siyasette de öyle mi? Siyasette herkesin aleyhine konuşursunuz. Bir ahiret hesabınız da yoktur.
Tarihin her döneminde; yalan, dolan, iftira, karalamalar olmuştur. Bazen bir yazı veya konuşmanın bazı bölümlerini çıkartarak, istedikleri şeyi elde ediyorlar. Hani Bektaşi’nin “Sarhoşken, namaza yaklaşma“ ifadesini, “Namaza yaklaşma“ diye söyledikleri gibi. İnsanlar, karşı taraftaki şahsın sözünü, istedikleri gibi anlayacakları şekilde, değiştiriyorlar.
Meşhur hikayedir:
Temele leyleği gösterirler. “Bu nedir?” diye sorarlar.
Temel: “Acayip bir mahluk” der.
“Temel, bu kuştur” derler. Temel sinirlenir. Leyleğin gagasını, ayaklarını, kanatları keser.
“Ha uşağım, şimdi kuşa döndü” der.
Maalesef, her şeyimiz kuşa döndü. Kuşa çevirdiler. Bu iftira, kötüleme; ticarette de, siyasette de ,inancımızda da vardır.
Ülke gündemini, belirli olaylar tespit eder oldu.
Halkı yönlendirecek olan sivil toplum kuruluşları, belirli kişilerin arka bahçesi haline geldi.
Günlük haberlerde, yurt içi bitti, yurtdışını da veriyorlar. Cinayetler, trafik kazaları, yalnız yaşayan bakıcıların elinde büyüyen çocuklar; Necip Fazıl Kısakürek’in şiirinde “Alt katta anneannem, üst katta ben” dediği gibi.
Siteler şefkatsiz, merhametsiz, google amcayla hayat süren gençlerle, çocuklarla, bebeklerle dolu. Buna eşler ayrı ise, bunalımlar da dahil oluyor. Çocuklarına yabancı bir anne babanın, vereceği bir şey yoktur.
Çocuk istismarı, revaçtadır. Esrar, eroin, bonzai, alkol, tütün ve uyuşturucu bataklıkları hızla artmaktadır.
Tecavüzler, kadın, erkek, çocuk, ensest ilişkiler, seviyeli birliktelikler, arkadaşlıklar, metres, dost ve fuhuş her yerde almış başını gidiyor.
Nikahsız yaşamak, doğal hale geldi. Dizilerde ailenin korunması değil, ailenin nasıl dağıtıldığı anlatılmaktadır. Ahlaksızlık, din istismarcılığı ise had safhadadır.
Enformasyon savaşlarını anlatmaya gerek yok. Yırtık pantolonlar, dövme yaptırmalar, kendisini farklı göstermeler, her cenahta vardır.
Otobüs şoförüne saldıran magandanın kartı, neden iptal edilmez?
Direksiyonda maç izleyenin ehliyeti, niçin tamamen iptal edilmez?
Cemaatçilik, dini bezirganlıkla ilgili niçin yeterli tedbir alınmaz?
Obezite ile ilgili, niçin belirli yasalar çıkmaz. Halkın sağlığını, devlet korumakta mükellef değil midir?
Kirli siyasetçi, kirli politikacı maalesef artmıştır.
Günümüz bürokrat ve politikacılarından acaba kaç tanesi makamını kullanmadan zengin olmuştur?
Ahiret hesapları ve vicdani sorumlulukları mı önde? Cüzdanları mı öndedir?
Milletin gönlünde nerededirler? Baş tacı mıdır? Mahkum mudurlar?
“Helal haram fark etmez .Ver Allah’ım (c.c), ver” düşüncesi, çöküşün birinci adımıdır.
Masa, kasa, nisa lafı boşuna söylenmemiştir. İnsanımız masa, makam, mansıp sahibi olunca, eğer mayada eksiklik varsa kasa ve nisa peşinde koşuyor. Özünü de aileyi de kaybediyor. Dünyasını da mahvediyor. Nefis, enaniyet, ego denizinde boğuluyor.
Adalet duygusunu kaybetmeyelim. Kul olduğumuzu unutmayalım.
Biz ailemizi de korumalıyız. Devletimizi, milletimizi ve kendimizi de korumalıyız.
Kalın Sağlıcakla…