ÜÇ GÜNLÜK RÖPORTAJLAR
Yeni yıla girmeden önce üç gün boyunca evde kapanacağımız açıklanmıştı. Üç gün, üç ayrı röportaj yayınlayayım, herkes evdeyken okurlar herhalde dedim. Bir siyasetçi, bir esnaf başkanı ve bir polis-adliye olayını sizlere hazırladık.
Buyurun efendim ilk röportajımız.
DEVA PARTİSİ İL BAŞKANI AV. SÜLEYMAN AKINCI
Biliyorsunuz Ak Parti'de yıllarca siyaset yapmış, ekonominin dümeninde oturmuş olan Ali Babacan liderliğinde yeni bir parti kuruldu. Deva Partisi. Son günlerde başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerin yanı sıra Antalya'nın caddelerinde, en görülen bilboardlarda Deva Partisi ve Ali Babacan'ın afişleriyle donatıldı.
Geçtiğimiz günlerde il binasının açılışını gerçekleştirilen Deva Partisinin Antalya İl Başkanı Süleyman Akıncı ile kısa bir sohbetimizi oldu. Bir süre sonra İl binasında ikinci görüşmemizi gerçekleştirdik. Antalya siyasetinde yepyeni bir isim olan Süleyman Akıncı'yı daha yakından tanımak isteyenler için bu röportajı gerçekleştirdik.
T.T: Sizinle, ben uzun yıllardan bu yana Adliye koridorlarında olduğumuz için birbirimizi tanıyoruz. Ama sizi tanımayanlar için soralım. Kimdir Süleyman Akıncı?
S.A.: Ben 1974 Antalya doğumluyum. 1998 yılında Ankara Hukuk Fakültesini bitirdim, stajımın ardından 1999 yılından bu yana avukatlık mesleğini icra ediyorum. Evliyim ve iki kız çocuk babasıyım. Meslek kuruluşum olan Baro yönetiminde görev aldım.
T.T: Adliyede olduğumuz süre içinde sizin siyasetle ilginizi fazla hissettirmediniz etrafınıza. Birden bire nasıl bir siyaset aşkı oluştu böyle?
S.A: Haklısın. Siyasetle ilgim pek yoktu elbette ama her vatandaştan belki bir tık yukardaydı ilgi. Ancak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bundan bir kaç ay kadar önce, arkadaş ve işadamlarından oluşan bir sohbet ortamında bana "Ali Babacan için ne düşünüyorsun?" diye sormuşlardı. Bende son derece samimi bir şekilde "Türkiye'de siyaset Ak Parti ve CHP arasında sıkışıp kalmıştı. Yeni bir heyecan ve yeni bir umut gerekiyor. Ben kendi adıma üçüncü bir alternatif olarak Ali Babacan'dan umutluyum. Ali Babacan gibi isimlere artık Türkiye'nin gerçekten ihtiyacı var" diye söyledim.
Bir süre sonra bu işadamı arkadaşlarımızdan birisi beni geri arayarak Aili Babacan'ın Antalya il teşkilatlanmasında yer alıp alamayacağımı sordu. Buna çok şaşırmıştım, çünkü benim siyasi geçmişim yoktu. Tamam, Baro seçimlerine girmiş ve yönetim olarak girdiğimiz seçimden zaferle çıkmıştık. Ama bizimki meslek örgütlenmesiydi. Ve siyasete benzemezdi. Biz seçimlerde büyük bir rekabete gireriz, ama asla karşımızdakinin omuz omuza çalıştığımız meslektaşımız olduğunu unutmadan seçim çalışması yaparız. Zaten bizdeki rekabet, seçime kadardır. Seçim bitince yine kaldığımız yerden devam eder, tek vücut oluruz. Bu güne kadar Antalya Barosunda "Seviyesiz" olarak tabir edebileceğimiz en ufak bir tartışma bile yaşanmadı. Bu yönüyle de mensubu olduğum Antalya Barosu ile gurur duyarım.
Neyse, konuyla ilgili olarak hayat arkadaşım olan ilk eşimle konuştum. Eşim, siyasette gerçekten iki parti arasında sıkışıp kalmış bizim gibi insanların çok olduğunu belirterek siyasete girmemi onayladı. Bana "Her gün şikayet ettiğimiz şeyleri değiştirme fırsatın olacak. Belki hepsini düzeltemezsin ama en azından çaba gösterdiğini çocuklarımıza anlatabiliriz" dedi.
Siyasete girme hikayem böyle olmuştur. "Ya Allah" dedim ve başladım.
T.T: Kadrolarınızı tamamladınız mı? Yarın seçim olsa ne yaparsınız?
S.A: Kadrolarımız çok kaliteli, nitelikli, eğitimli ve işlerinde uzman insanlardan oluşturuyoruz. İnanın siyasette beraber yol yürüdüğümüz isimler tertemiz isimler. Hemen hepsi, il başkanlığı yapabilecek kabiliyette ve yetenekte olan insanlar Deva Partisi kadrosu arasında yer aldılar. Bu oluşumun içinde olduğum için de çok mutluyum.
Şu ana kadar 12 ilçemizin başkanlarını atadık ve onlarda kendi içlerinde teşkilatlanma çalışmalarını tamamladılar. Yarın seçim olsa, mesela belediye başkanlığı seçimi bile olsa, şu anda Büyükşehir Belediyesine yönetebilecek tüm kadrolarımız hazır. Bu arada akın akın vatandaşlarımız partimize geliyorlar. İlk günlerde örnek vereyim Gazipaşa'ya ilçe Başkanı kimi yapabiliriz diye kafa yorarken, bu gün 8-10 adayın içinden seçmeye çalışıyoruz.
TT: Diğer partilerden bir farkınız da kadın kolları, gençlik kolları gibi organları kurmadınız. Neden?
SA: Biz partimizde "Kadın kolları" teşkilatlanmasına gitmedik. Bunun nedeni "Bizim partimizin cinsiyeti" yoktur. Ama cinsiyet kotası, genç kotası var. Bende çok karşıyım, kadın arkadaşlarımıza "Kadın kolları" diye bir başlık açıp, "Siz gidin orada oyalanın. Seçim zamanında gelin, kapı kapı dolaşın bize oy toplayın" demek iyi bir şey değil. Bu günkü partilerin kadına bakış açısı tamamen arap mantığı ile bakıyorlar. Kadın nüfusumuzun yüzde 50'sini oluşturuyor ve onları yok sayarak, evde oturtarak, biz erkek-erkeğe siyaset yapacağız öyle mi?. Bu anca Arap kültüründe olabilecek bir şey. Yönetim kurulumuzda cin gibi işkadınlarımız var, meslek sahibi kadınlarımız var. Önümüzdeki seçimlerde tüm yük onların ve gençlerin omuzlarında olacak.
TT: Gençlere daha çok önem veriyor gibisiniz?
SA: Bakınız Türkiye nüfusunun yüzde 60'şı otuz yaş altında. Tüm partiler bunu es geçiyorlar. Ama bizim partimiz öyle değil, 25 yaşında, 27 yaşında yönetim kurulu üyelerimiz var ve onlar sorumluluk aldılar. Çünkü Deva Partisi onların geleceklerini dizayn edecek. Önümüzdeki yıllar gençlerimizin gelecekleri ve bence onların söz hakkı olması gerekiyor. Biz onları laf olsun diye, gençlik kotası dolsun diye yapmadık, Türkiye'nin geleceği ile ilgili kararları hayat tecrübesi olan yaşı ilerlemiş bizler ile geleceğini dizayn edeceğimiz gençlerimizi bir araya getirdik. Fikir birliği yapacağız ne yapacaksak.
TT: Genel olarak hangi kesimden daha çok geliyorlar partinize veya tabanınız bize tanıtır mısınız?
SA: Öncelikle tabanımızda her kesimden vatandaşımız var. Esnaf var, memur var, işçi ve yatırımcılar var. Daha çok özgürlükçü insanları gözlemliyorum. İnsanlarımızın Anayasal haklarını kullanmalarının zaman zaman kısıtlanması söz konusu olduğu olaylar yaşandı ülkemizde. FETÖ'cü savcıların görev yaptığı dönemde benim başıma bile geldi. Avukat olarak müvekkillerimizle görüşmemiz engelledi. Buna Baro olarak karşı gelince, "Siz bunu yapamazsınız. Bir avukat müvekkili ile görüşmesi engellenemez" dediğimiz için hedef olarak beni seçtiler. Antalya Barosu tek vücut olarak karşı durmamış olsaydı, benden sonra diğer arkadaşlarımıza yöneleceklerini tahmin ediyorum. Ama o gün Antalya Barosuna bağlı avukatlar FETÖ'cü savcılara karşı bir destan yazmışlardır.
Ama siyasi görüş olarak soruyorsanız. Size şöyle bir profil çizebilirim.
Kimsenin yaşam tarzına karışmayan, ama kendi yaşam tarzına da sahip çıkan, komşusuyla evinde pişirdiği aşuresini paylaşan, milli değerlerine sahip çıkan ama dünya görüşlerine de açık olan Türk insanı bizim tabanımızdır. Yani tabanda herkes var, biz varız.
Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Antalya'da çalışmalarımıza başladığımızda en fazla ilgiyi, desteği işadamlarımızdan, yatırımcılarımızdan aldık. Bu Sayın Genel Başkanımız Ali Babacan'a geçmişten duyulan güven ve ilgidir. O'na karşı Türk halkının bir sevgisi, teveccühü zaten vardı. Ama parti kurduktan sonra akın akın halkımızın bize gelmelerinin ana nedenleri Ali Babacan ismine duyulan güven ve sevgi olduğunu düşünüyorum.
TT: Size başladığınız yolda kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
SA: Bize sayfalarınızı açtığınız için asıl biz teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki süreçte partimizin yeniliklerini hep beraber yaşayacağız.
NOT: Yarın Şoförler Odası Başkanı Niyazi Özçelik ile röportajımız olacak