Dün gün boyunca yoğun bir tempo ile görüşmeler yaptım. Günün sonunda konuşmaktan çenemin yorulduğunu fark ettim.
Gelen bilgiler, yapılan görüşmelerle ilgili olarak önümüzdeki günlerde sizlere detay bilgiler aktaracağım. Bazı şeylere balıklama atladığım doğrudur ama bazen de durup bir nefes almak, ondan sonra klavyenin başına geçmek gerekiyor.
Son günlerde ortalıkta “Gazeteciyim” diye dolaşan “Fason gazeteciler” çoğaldı. Bu meslek her zaman çekici gelmiştir.
Ben “Avukatım. Doktorum, polisim, savcıyım, maliyeciyim, öğretmenim” dersem; beni kulağımdan tuttukları gibi cezaevine atarlar. Ama yukarda saydığım veya sayamadığım bir çok meslek mensubu “ Ben gazeteciyim” dediği zaman hiçbir yaptırımı yoktur!
Yaptığı işi küçümsemiyorum ama maalesef yakın illerimizden birisinde kereste işi yapan, adam bile gelip, Antalya’da “Ben gazeteciyim” diyerek ahkam kestiği bir dönem yaşıyoruz.
Başka bir yan sanayi ürünü fason gazeteci ise sosyal medyada kendisine takipçi satın alıp, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan da “Bakın ben ne kadar önemli bir gazeteciyim. Antalya’daki tüm gazetecilerin benim kadar takipçisi yok” deyip, millete ayar vermeye çalışıyor.
“Herkesin ekmek parası. Gazetecilik benim tekelimde değil” deyip geçiyorum ama bazen yutamadığım şeylere tanık oluyorum. Maalesef bazen de , yan sanayi ürünü fason gazetecilere ufak-tefek veya yüklü para kaptıranlar oluyor ve yana yakıla anlatıyor. “Kardeşim, her “elimde dosyan var” diyen fason gazeteciye para verecek kadar ne açığın var” demekten geri duramıyorum.
Öz hakiki bir gazeteci bunu yapsa vallahi tefe koyardınız. Adımızı bayrak gibi sallaya sallaya her yerde goygoyumuzu ederdiniz. Ama alengirli işlerle uğraşıp, fason gazetecilerle kendi aranızda yaptıklarınızı da bari bize mal etmeyin. Bu gibi tiplerle yan sanayi ürünü fasonlarla bizim alakamız yoktur.
NOT: Dün kaleme aldığımı Milli Eğitim’deki zararı önleyen müdüre hanımla ilgili yazımıza gelen okuyucu yorumlarından birisinde “Merhaba olayın yaşandığı okulun başarısını sadece müdüre hanıma bağlamak çok saçma bir düşünce okuldaki öğretmenlerin hiçbir uğraşı yok sanırım tek başarı müdüre hanımın gibi anlatmak ne kadar doğru soruyorum yaşanan olayları müdüre hanımla hiçbir bağlantısı ve tanışıklığı olmadan bu kadar detayına kadar nasıl biliyorsunuz diye de sormadan edemicem kendi isteği ile ayrılma kararı alan okul müdüresini okuldan ayrıldıktan sonra bu kadar haklıymış gibi yazmanız çok manidar olmuş” demiş.
Öncelikle ilk yorumu olan okulun başarısının sadece bir müdüre bağlamakla ilgili eleştirisinde haklı. Orada görevli çok değerli öğretmenlerimizin emeklerini yok saymışım. Bu konuyla ilgili olarak okuldaki öğretmenlerimizin hakkını teslim etmek gerekiyor. O başarı elbette tek bir müdüre bağlanamaz.
Ancak ikinci eleştirisi olan hiçbir bağlantısı ve tanışıklığı olmadan bu kadar detayına kadar nasıl biliyorsunuz bölümüne ise dilim döndüğünce cevap vereyim. Öncelikle kimseye yalan borcum yok. Eğer bağlantım olsaydı bunu açık açık yazmaktan çekinmeyeceğimi beni tanıyanlar zaten bilir. Ayrıca hem milli eğitim il müdürlüğü, hem camia içinde iyi bir istihbarat ağımın olduğunu belirtmekten onur duyarım. Yine ayrıca Döşemealtı’lı olduğumu belirteyim ki, bütün sülalem oradadır. Döşemealtı’nda inşaat işleriyle iştigal eden ve hayır olsun diye sayaç paralarını ödeyen Abdullah bey isimli kişiye milli eğitimden “Sayaç paralarını gerçekten sen mi ödedin?” diye soru geldikten sonra susacağını mı düşündünüz? Bu konuyu hiçbir yerde konuşmayacağını filan mı zannettiniz? Ben size daha beterini söyleyeyim. Bu konuyla ilgili ilçedeki kahvehanelerde okey masalarında konuşulduğunu söylesem, il müdürlüğünün yaptığı bu eylem nedeniyle düşülen durumu siz hayal edebilirsiniz herhalde.