YETER Kİ SEN ÖL!

Teslime Tosun


KÖŞEBAŞI 

"YETER Kİ SEN ÖL"

Dün, Korkuteli Belediye Başkanı Ömer İşlek'in basın toplantısı için Korkuteli'ndeydim. 
Toplantının yapılacağı otelin kapısında arkadaşlar ile sohbet ederken, Korkuteli Belediye Başkanı Ömer Niyazi İşlek, MHP İl Başkanı Hilmi Durgun, MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, İlçe Başkanı Av. Medine Yapılmışev ve il yönetimi heyeti ile karşılaştık. 

Selamlaştık. Başkan işlek, bana hitaben, "Bulabildik mi evi" dedi. Önce afalladım, sonra hatırladım. Başkan ile geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir telefon görüşmesinde "Başkanım 3-4 milyonluk ev almışsınız?" demiş, Başkan ise "Öyle bir evin tapusunu çıkarsınlar karşıma, ben yarı fiyatına vermeye hemen hazırım. İsterseniz size yarı fiyatına vereyim" demişti. Ben ise değil, 2 milyonum, 200 liram bile olmadığını söylemiş ve gülerek telefonu kapatmıştım. 

Bu konuyla ilgili muhabbeti yaparken, yaklaşık 10 gün kadar önce eşinin doğumu ile bir kız babası olan Ömer İşlek'e "Allah analı-babalı ve vatana hayırlı bir evlat olması" dileğimi söylemeyi unuttum. Buradan bunu yapmış olayım. 

Ömer İşlek basın toplantısında performansının çok üzerindeydi. Yeri geldi "Hodri meydan" dedi, yeri geldi "Pandemi nedeniyle pazarcı esnafımızın temsilcileri ile konuştuk. Ama onlar gidip gerçekleri pazarcı esnafımıza anlatmamışlar. Burada benim gidip pazarcı esnafımıza ne yaptığımızı anlatmam lazımdı. Hatalıyım" dedi. 

Toplantı sonrasında MHP İl Başkanı Hilmi Durgun, MHP ilçe Başkanı Medine Yapılmışev, meclis üyeleri ve bir grup gazeteci arkadaş ile sohbet ettik. Bu arada sohbet ederken, benim aleyhine yazdığım insanlardan söz açıldı. Ben dedim ki, "Yahu insanları yaza yaza, ölürsem dört kollu salın bir koluna bile girecek insan kalmayacak etrafımda" dedim. 
Bunun üzerine İl Başkanı Hilmi Durgun, "Koca kurt" lakaplı ülkücü camianın Fatma Ablasının hikayesini anlattı. Koca Kurt Fatma ablanın hikayesini anlatırken ara ara duygulandı ve gözleri doldu. "Ülkücülerin koca kurdu Fatma ablamız yaşlıydı. Kimsesi yoktu ama, o bizim her şeyimizdi. Seçim dönemlerinde filan ülkü ocaklarına gelir yemek yapardı gençlerimize. Seçim sandıkları başında bekleyen partililerimize yemek taşırdı. Komşularına daha önceden vasiyet ederek  "Bana bir şey olursa ülkü ocaklarına haber verin"  demiş. Bu teyzemiz, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirmiş. Komşuları kimsesi olmayan koca kurdumuzun vasiyeti gereği, Kepez İlçe örgütüne, oradan bize kadar ulaştılar. Derhal arkadaşlarımızla birlikte Fatma ablamızın evine gittik. Evlatları olarak cenazesini aldık, yıkatıp, kefenlettik ve defin işlemini yaptık. Şimdi mezarın oturmasından sonra mezar taşlarını yaptıracağız. Hiç merak etmeyin arkanızda ülkücü kardeşleriniz var. Ülkücü camia size sahip çıkar" dedi. 

Hilmi Durgun Başkan anlatırken bende duygulanmadım dersem yalan söylemiş olurum.  Hikaye çok orjinal ve çok da güzeldi. Masanın çevresindeki herkes Fatma Teyzeyi biliyordu ve Ülkücüler çok iyi bir vefa örneği sergilemişti. 

Korkuteli'nden geri dönerken, arabada yalnızım ve bu ibretlik hikaye aklıma geldi. Önce hüzünlendim, ardından aklıma gelenler yüzünden kahkahalar ile gözümden yaş gelinceye kadar güldüm. 

Yani Hilmi Başkanım demek istiyor ki,  "Ne demek sevgili kardeşim, yeter ki senin canın çıksın, yeter ki sen öl. O iş bende!, Ayıpsın, cenazemde salıma girecek adam kalmadı diye niye üzülüyorsun. Bunu hiç duymamış olayım. Ülkücü kardeşlerin ne güne duruyor? Senin cenazeni düzgünce kefenler  itinayla defnederiz. Üzerine de bolca toprağını yığarız hiç merak etme" demek istedi galiba. 


Sayın Hilmi Durgun beyefendi engin hoşgörünüze ve samimi sohbetimize sığınarak bunu yazdım. Ben çok güldüm, sizleri de gülümsetmek istedim. 
Bu vesile ile tüm camiaya da başınız sağolsun diyorum.