Büyükşehir Belediyesi, Antalya’da, ve 19 ilçesinde düzenlenen yüzlerce festivallere bir yenisini daha ekledi.
“1. Ulaslararası Food Fest Antalya”
Türkçeye çevirilince “1. Uluslararası Yemek Şenliği Antalya” oluyor.
Hayırlara vesile olsun inşallah.
Böylece büyük eksikliğini hissettiğimiz bu festivali hayatımıza kazandıran tüm katkı koyanlardan Allah razı olsun.
Kıymanın kilosunun füze gibi uçtuğu, domatesin burnu düşse yerden almayacak şekilde havalanmış. Patlıcanın kibirinden yüzümüze bakmıyor. Soğan dersen başımıza padişah olmuş. Patates ise sebze-mevye dünyasının lobisini oluşturmuş, kendisini baron ilan etmiş. Biber dersen narsistçe burun kıvırdığı bizler için bu yemek şenliği olmazsa olmazımızdı.
Şimdi buradan tüm master şeflerimize sesleniyorum. Hele o patlıcan var ya, patlıcan tam ortasından yarın. Sıcak yağlarda kızartın. Biberlere hiç acımayın. Verin ateşi altına.
O domates yok mu, o domates. Ezin onun kafasını. Suyunu çıkartın, salça olsun.
Soğanları parça pinçik edin. Terbiyesiz haysiyetsiz soğan başımıza kelle kesen-bayrak asan oldu.
Sebze-meyve dünyasının baronu patatesin, tez elden kellesi vurula, parça parça doğranıp sıcak sularda haşlana.
Bu arada Antalya’lıların bilmediği, ama master şeflerin “Bu Antalya tatlısı” diyerek ünlendirdiği şilofta yani lohusa tatlısını unutmayın.
Yaparlarsa bari Antalya’lılarda tadına bakabilirlerse neye benzediğini öğrenmiş oluruz.
Malum şilofta tatlısının içine konulduğu söylenilen bademin, cevizin, susamın fiyatları ile evde yapılmasının imkanı yok. Böyle bir festivalde yapılırsa, Antalya halkımızda belki tadına bakarak “Haaa şilofta tatlısı buymuş” diyebilirler.
Şaka bir yana da bu gün Şifa Çiçek kardeşimizin yazısını bu gün mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Basın toplantısına gelen tüm Büyükşehir Belediyesi bürokratlarının, toplantıya katılan çeşitli STK başkanlarının araçlarının saatlerce, klimaları açık, çalışır vaziyette bekletildiğini yazıyor.
Bürokrat veya başkanlar 1 saat sonra dışarı çıkıp, arabaya bindiklerinde birkaç dakika sıcağa tahammülleri olmadığı için saatlerce araçlar çalışır ve kliması açık şekilde bekletilmesine tepki gösteriyordu.
Akaryakıt fiyatlarının uçtuğu, bir çok avrupa ülkesinin ve dünyanın tasarruf tedbirlerine giriştiği bu günlerde bizim savurganlık yapmaya hakkımız yok.
Ama hem şoförler, hem başkanlar, müdürleri nasıl olsa akaryakıt parası ceplerinden çıkmadığı, kurumların bütçelerinden karşılandığı için, bu konuda cavur malı gibi hiç acımadan harcıyorlar.
Yazıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.