İyi bir hafta geçirmenizi temenni ederek bu haftanın ilk yazısına başlayalım.
Gündem aslında bir anda çok doldu ama biraz seçmece yaparak yazalım.
ONLAR ISINACAK, BİZ PARASINI ÖDEYECEĞİZ!
Öncelikle doğalgaza yapılacak ödeme düzenlemesiyle ilgili bir bölüm var ki, eğer konu meclisten geçerse, akla ziyan bir şey. CHP Milletvekili Cavit Arı can-hıraş mecliste bağırıyor “Bu böyle olmaz, olamaz” diye. Kısa ve basit bir şekilde anlatayım. Salı günü mecliste görüşülecek düzenlemeye göre Enerji Bakanlığının belirleyeceği bazı soğuk illerin doğalgaz ücretlerinde indirim yapılacağı, orada yapılan indirimi ise ılıman iklime sahip yerlerde ise doğalgaza bindirim yapılarak ödettirilecekmiş!
Benim anladığım Türkçesi şöyle bu işin, soğuk illerde yaşayan vatandaşlarımızın doğal gaz indirimlerini yani aradaki farkı doğalgaz firmalarına, örneğin Antalya’da, Aydın, İzmir veya Mersin gibi illerde yaşayan bizler karşılayacağız.
Zaten Türkiye’de en pahalı doğal gazı kullanan il Antalya. Yanı başımızda komşu iller bizden daha ucuz doğal gaz kullanıyorlar.
Antalya’da doğan ve yaşayan bizleri ne zannediyorlar anlamıyorum. Biz de Türkiye’deki herkes gibi emekli maaşımızı dolarla değil, Türk lirası olarak alıyoruz. Kirası en yüksek illerden birisi Antalya. Burada yaşayan halk da geçim sıkıntısı çekiyor. Antalya’da yaşayan halkın hepsinin 5 yıldızlı otelleri yok, bir elimiz yağda, bir elimiz balda değil.
Soğuk illerde yaşayan halkımız ısınacak, biz burada parasını ödeyeceğiz öyle mi? Madem öyle, yazın da bizim kullandığımız klima için elektrik faturalarını soğuk illerdeki vatandaşlarımız karşılasın.
TAŞ’A DİKKAT EDİN
Her zaman söyledim bir daha belirteyim ki, Ak Parti İl Başkanı İbrahim Ethem Taş’ın yumuşak yüzüne, nezaketine aldanan çok oluyor.
Biz alışmışız asan-kesen tipolojideki il başkanlarına. Onlar bir şeyler yapabilir diye, kendimizce tedbirler alırız. Ama özellikle bürokrasi kesimi mütevazi ve karşısındaki kişiye büyük değer vererek konuşan Ak parti İl Başkanı İbrahim Ethem Taş’ı hafife aldılar.
Geçtiğimiz günlerde kıyasıya eleştirdiğim Taş’ı bu sefer azıcık öveyim.
İbrahim Ethem Taş, 2023 için ekibini şimdiden hazırlamaya başlamış bile. Taş, sessiz sedasız bir yandan ekibini hazırlarlarken, bir yandan da uyum sağlayamadığı bürokrasiyi de ihmal etmiyor.
Geçtiğimiz günlerde yazmıştım. “Bürokrasi, ayağını frene sonuna kadar bastı. Ak Parti’li vekiller, yetkililer kendisinden yardım isteyen vatandaşın işini çözmek için bölge müdüründen bir şey rica ediyor. Saygıda kusur etmeden (tamam efendim) diyorlar ama o işi de asla çözmüyorlar. Olan vatandaşa oluyor, olan Ak Partililere oluyor. Zira vatandaş faturayı Ak Partiye kesiyor”
Biz sosyal medyada onun sadece taziye ziyaretlerini, düğün-dernek katılımlarını ve kente gelen bakanlarla, parti üst düzey temaslarını görebiliyoruz. Ama perde arkasında temaslar yapılıyor, raporlar hazırlanıyor, eski dava arkadaşları olan Ak Parti’liler yeniden toparlanıyor.
Elbette ülkedeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle vatandaşların halini; şikayetlerini o da biliyor ve çözümün birazcık zaman olduğunu gittiği her yerde anlatıyor. Bu arada herkese kendisini beğendirme veya yaptığı her şeyi, attığı her adımı herkesin tasvip etmesi diye bir şeyin söz konusu bile olmadığını o da biliyor. Bizim millet olarak mükemmel bir şey ortaya koysan bile “Yerim dar” diyeceklerinden emin olabilirsiniz.
Önümüzdeki günlerde bürokraside değişimler sürmeye devam edecek. Ak Parti olarak 2023 seçimlerine bu günden hazırlanan bir ekip var. Hadi bakalım. Kolay gelsin.
YEŞİM ABLADAN İTİRAZ VAR!
Sokak hayvanlarının ve bizim Yeşim ablamız Cuma günü kaleme aldığı “Bak Şu konuşana” başlıklı yazım üzerine aradı. Konyaaltı’ndaki Muhittin Mustafa Böcek Lisesi’nde şok cihazı ile sınıftan köpek çıkarma operasyonu yazıma itiraz etti. (İnşallah okulun adını bu sefer doğru yazmışımdır)
Yeşim abla, “Okulda köpeğin ne işi var diyemezsin, zira Cumhurbaşkanının çağrısı üzerine, dönemin Milli Eğitim Bakanı her okulun bahçesinde sokak hayvanlarının beslenmesi için çağrı yapmıştı. Bu çok doğru bir karardı. Bakan bey, (Çocuklar hayvan sevgisini müfredatlardaki kitaplardan öğrenmek yerine okul bahçesine isteyen çocuğun sevebileceği, su verebileceği, günaydın diyebileceği bir can koymak arasında sevgi kadar büyük bir fark var) demişti. Bu nedenle okullarda hayvan kulüpleri kuruldu ve sokak hayvanlarına bakıyorlar. Bir çok okullarda çocuklar tarafından bakılan hayvanların düzenli veteriner bakımları, aşıları ve mamaları okul-aile birlikleri vasıtası ile karşılanıyor.” Dedi.
Yeşim Ersoy ayrıca sokaklara bırakılan tehlikeli ırklarla ilgili olarak “Bu konuda suçlu o hayvan asla değil. Ruh sağlıkları çok da yerinde diyemeyeceğim bazı kişiler, o hayvanları bebek iken alıp, özellikle saldırgan hale getirmek üzere hazırlıyorlar. Günlerce aç bırakıp, çiğ et ile besliyorlar. Karanlık bir yerde tutup, sadece sahibi ile muhatap oluyor. Başına maske giymiş birisi içeriye girince, yani yabancı birisine saldırmayı öğretiyorlar. Hayvanları dövüştürmek üzere hazırlıyorlar. Bazıları ise canlı silah olarak yanında taşımak için yapıyorlar. Böyle bir insana hayvan sever diyemeyiz. Bu kişiler hayvan sevgilerinden dolayı köpek sahibi olmuyorlar. O masum hayvanları vahşi bir silaha dönüştüren sahiplerinin cezalandırılması gerekiyor. Şimdi bir çok kişi o hayvanları sokaklara bırakıyorlar. Sokakta yaşamayı bilmeyen bu tür hayvanlar, insanlarımız için çok tehlikeli. Konyaaltı Hayvan Barınağı Türkiye’de örnek gösterilebilecek bir barınağa sahip. Vatandaşlarımız gördükleri yerde, lütfen belediyeye haber versinler” dedi.
Ben yeşim ablaya hak verdim.
Bu arada okuyucularımızdan özellikle Konyaaltı bölgesinde sokakta gruplar halinde yaşayan köpeklerle ilgili oldukça yoğun şikayetler geldi. “Yenikapılı Levent” isimli okuyucumuz, “Özellikle Kuşkavağı mahallesindeki sokaklarda, parklarda yüzlerce başıboş köpek var. Bunları çiğ et ve tavukla besleyenler var. Herkese saldırıyorlar. İlgilenen yok. Belediyenin önündeki 520 sokak kenarındaki orman işgal ediliyor ilgilenen yok” diyor.
Sayın yetkililer bakın yeşim Ersoy, Konyaaltı Hayvan barınağı örnek bir barınak diyor. Onu haksız çıkarmama adına bile bir ilgilenseniz parklarda, sokaklardaki gruplar halinde dolaşın yüzlerce köpeklerle ilgili.
NOT: “Bak şu konuşana” yazımın altına Muhittin Mustafa Böcek lisesinde öğretmen olduğunu belirten Sibel Yıldırım beni yalancılıkla suçlayıp, “Yalan söyleyip, üstüne bir de beğeni almanızı hazmedemiyorum” diye fikrini beyan etmiş. Okuduğunun yoruma dayalı bir köşe yazısı olduğunu idrak edemeyip, amacımın haber yapmak değil, sadece kişi ve kurumları karalamak olduğunu yazmış. Okul müdürü Hakan Demir’i övmekte pek cömert davranıp, yere göğe sığdıramamış. Aslında bu yazının amacının; sendika faaliyetleri olduğunu iddia etmiş. Yorumlardan bir tanesinde isim belirtmeden eleştiren öğretmenin kim olduğunu bildiğini ve bu kişi hakkında da içinden geçenleri süzmeden yazmış. Tahmin ettiği öğretmen hakkında üzüldüm. Belki de hiç suçu-günahı olmayan o öğretmenin başına musallat olacak. Sınıfa kadar girip, öğrenci dövülme olayında ise erkek öğretmenlerin hepsinin namaza gitmediğini, okulda erkek öğretmenlerin de bulunduğunu beyan edip. Yani (Olay doğru, sınıfta öğrenci dövüldü ama erkek öğretmenlerden cuma namazına gitmeyen de vardı) demeye getirerek beni bir daha yalancılıkla suçlamış. Hakkımda artık zan sahibiymiş!
Hepsine okuyucunun da beni eleştirmeye hakkı vardır diye gayet nezaketli cevaplar verdim. Sonunda araya sıkıştırdığı hakaretlere daha fazla dayanamadım ve şahsıma böyle hakaret etmeye devam ederse engelleyeceğimi yazdım. “Ben çekiliyorum” dedi.
Sayın öğretmenimiz Sibel Yıldırım hanımefendinin Muhittin Mustafa Böcek Lisesi müdürü Hakan Demir’i böyle kendisini parçalarcasına savunmasının ve bana karşı bu kadar saldırgan tavır almasının elbette bir nedeni vardır. Belki sadece kendince doğru olduğunu düşündüğü şeyleri savunuyordur. Belki bahsettiği gibi sendikal faaliyetlerdir. Belki hiç bilmediğimiz bir mevzudur. Bilmiyorum. Bunu öğrenince sizlere yazacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.