Akşehir’de yapılan büyük Yörük ve Türkmen buluşması bitti, arkasından tantanası-dedikodusu bitmedi.
Konuyla ilgili olarak “Temsil edemedim” diye bir yazı yazdım. Bu nedenle genellikle bilgiler, eleştiriler, övgüler filan çoğunlukla bana geldiği için ikinci yazıyı yazmak zorunda kaldım.
Eleştiriye karşı değil aksine severim. Gerçi böyle söyleyenlerin neredeyse tamamı eleştiriye tahammüleri olmayanlarmış ama olsun.
Öğretici, yapıcı eleştiriye can kurban. Ama boş beleş eleştirmek, sırf birisine laf söylemek için ağzını açmak bana saçma geliyor.
Elbette çok kişinin katıldığı organizasyonlarda herkesi mutlu etmenin imkanı yok.
Her neyse ilk eleştiri “Ne gerek vardı Yörük-Türkmen buluşmasına? Diye geldi.
İyi de arkadaş herkes buluşurken, herkes bir etkinlik yaparken bizim başımız kel mi?
Üç yörüğün bir araya gelmesi milleti neden bu kadar rahatsız etti anlamadım.
İkincisi “Yörüklere harcanan para, bizlerin parası. Bizim cebimizden çıkıyor” eleştirisi
Ulen şimdi tepem atıyor ağır yazacağım olmayacak.
Belediyeler başıboş köpeklere bütçe ayırıp vallahi de billahi de villa tipi evler inşaa ediyorlar. Görseniz insanın köpek olası gelir.
Belediyeler başı boş köpekleri beslemek için her ay deli paralar ödeyip, mama firmalarını zengin ediyor. Belediye başkanlarını, belediye çalışanlarını adeta esir alan köpek maması lobisi elemanları memnun ediliyor, onlara gıkınız çıkmıyor, üç kuruş yörükler için harcandı diye tantana yapıyorsunuz.
Bu memlekette başıboş köpekler kadar bile değerimiz yok öyle mi?
“Sen orada Muhittin Böcek’i ve ekibini öven bir yazı yazdın. Muhittin Böcek lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan önce salona girdi ve halkı selamladı. Böyle olmaması lazımdı. Kemal beyden rol çaldı” diye bir eleştiri geldi.
Bunu söyleyen arkadaşların da menşeisini biliyorum.
Oraya gelen Yörük ve Türkmenlerin yüzde 60’şı Antalya, Mersin ve Fethiye bölgesinden geldi. Kendisi de yörük olan ve konuşmasına ‘Toros dağlarında yetişmiş bir yörük kardeşinizim’ diyen bir ABB Başkanı Böcek’in salona girip halka selam vermesi kadar doğal bir şey yok.
Genel başkanı ile birlikte salona girdiği andan itibaren yörüklerin kimisi Muhittin Böcek’e kimisi Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelecekti. Tiribünlerde karmaşa olacaktı.
Ben içeri giremediğim için görmedim. Hesaplımı yaptı bilmiyorum ama doğru yapmıştır.
Genel Başkandan rol çaldığı filan olarak değerlendirmek, zorlama eleştiri olur.
Muhittin Böcek ve ekibi orada ev sahibi olarak bulunuyordu.
Manisalı dayılarla, başka memleketten dayılarla, teyzelerle sohbet ederken hepsinin buluştuğu ortak nokta Muhittin Böcek kadar yörüklere değer veren başka bir belediye başkanı olmadığı yönündeydi.
Mutlaka vardır ama o gün konuşulanları söylüyorum.
Yörük dayının birisi kalabalığı göstererek Muhittin Böcek için “Ula huna bak, huna. Maşer yeri gibi. Sancak beyi gibi herif. Hepicimizi çokaştırdı başına. Arkedeş hu gadar boyu var emme boyundan böyük aklı var adamın. Bizim başkan da içeride almayoru. Gapıyı gıynaştırıp aradan suratımıza bile bakmayoru ” diyordu.
Türkçesi “Şuraya bak. Mahşer yeri gibi. Sancak beyi hepimizi birleştirdi. Boyu kısa ama aklı büyük” Kendi başkanlarını kas ederek “Bizi içeri almadığı gibi kapıyı aralayıp, yüzümüze bile bakmıyor” diyordu.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen misafirlerine bir ‘hoş geldiniz’ demesini mi çok gördünüz?
Rol çalmaksa eğer konu, dönüp Ümit Uysal’a da iki çift laf edeydiniz madem öyleyse.
Organizasyonu yapan Büyükşehir, iğneden ipliğe her konuyu en ince ayrıntısına kadar düzenleyen onlar. Karşılamayı yapması gereken yine Muhittin Böcek olması gerekiyordu.
Ama Kılıçdaroğlu’nu dedesinin türbesinin kapısında karşılamak için yelpir yelpir koşup gelen Ümit Uysal.
Burada rol çalan kim?
Sayın Uysal’ın basına servis ettiği fotoğraflardaki Kılıçdaroğlu’nun yüzüne bakın. Neler oluyor oradan anlarsınız.
Bunları yazdım diye Ümit Uysal karşıtı, Böcek yandaşı olarak yaftalayacaklar var ama yaftalanacağız korkusuyla, doğru bildiğimizi mezarda mı söyleyeceğiz?
Yaftalanacağım korkusuyla yazmayalım mı?
Bu arada Ümit Uysal’la birlikte Uysal’ın makam arabasından inen birisi benim dikkatimi çekti. “Kim bu arkadaş?” diye sordum. Şimdilerde Bingöl’mü, Bitlis mi bir kentten milletvekili aday adayıymış. Ne iş yapar? Dedim. Kimse ne iş yaptığını bilmiyor ama biraz müstehzi gülümseyerek “Pazarlamacı” dediler.
“Ne pazarlıyor? Diye sordum.
“Bu arkadaş milletvekili ve yerel yönetimler seçim mevsiminde ortaya çıkar. (Genel merkezde etkiliyim) diyerek milletvekili, belediye başkanı, meclis üyeleri filan pazarlayıp; komisyonunu alır. Sermayesi dilidir” dediler.
İlginç birisi olarak hafızama ismini kaydettim.
Bakalım Antalya’dan kimlerle temas ediyor? Kokusu yakında çıkar.
NOT: Hacker kardeş ABD’yi bırakıp, Singapur’a geçmişsin. IP’den yola çıkıp, verilen adrese Google Eart’tan baktım. Çok soğuk şimdi oralar. Singapur daha ılıman bir iklim. Singapur’u seçmekle iyi yapmışsın. Boş ver, havalar ısınınca sonra dönersin yine ABD’ye.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.